Denizlerin filozofları – Seran Vreskala

Üniversitede bilgisayar programcılığı okumasına rağmen hayatını denize ve su canlılarına adayan, sabretmeyi kitap okuyarak öğrendiğini söyleyen 32 yaşındaki Kenan Ertan’dan bize balıkların dilini, karakterlerini, avlama yöntemlerini ve olta balıkçılığını anlatmasını istedik.

BOZCAADA – Dağların filozofları çobanlarsa, denizlerin filozofları da balıkçılardır… Saatlerce dağların eteklerinde veya denizin ortasında tek başına, sessizce, gerekirse kıpırdamadan bekleyen insanlar ne düşünür, kafalarından ne geçer? Çoban nasıl sürüsünün dilinden, ne istediklerini çıkardığı sesten anlıyorsa, balıkçı da balıkların dilinden anlar mı? Peki, ya balık balıkçıdan anlar mı? Bu soruların cevabını Bozcaada’nın ünlü balıkçısından aldık.

Seran: Adada balığı en iyi tanıyan ve en çok balığı yakalayan sizmişsiniz diye duydum.

Kenan Ertan

Kenan Ertan: Hikaye denizin ortasında bir adada doğmakla başlıyor tabii. Böbürlenmek için söylemiyorum; adada 2.000 nüfus var ama oltayla benden daha fazla ve daha büyük balık yakalayan yok! Olta balıkçılığı gerçekten çok zor.

Seran: Adalı herkes, sizin kadar ilgilenir mi denizle?

Kenan Ertan: Benim tanıdığım çoğu adalı denizle iç içedir. Ben de doğduğum günden beri enerjisi yüksek olan denizle haşır neşirim. Gözümü açtım, ilk denizi gördüm diyebilirim. Dalıyorum, yüzüyorum, su sporları yapıyorum; susuz yapamam herhalde, balık gibi çırpınırım.

Seran: Balığa olan sevdanıza gelelim…

Kenan Ertan: Muhtemelen erkeklerde genetik olabilir avlanma dürtüsü. İçimde avcı bir taraf hep olmuştur zaten. Bu tarafımı da denizde törpüledim balık yakalayarak.

Günün birinde 7-8 yaşlarındayken balık yakalayabildiğimi gördüm ve bu bana çok büyük bir heyecan verdi. Ama bu bir hobi değil mesela, bir canlıyı yakalamak hobi olmamalı, ya karnımı doyurmak ya da para kazanmak için yakalıyorum. Fazlasını yakaladığımda denize geri bırakıyorum. Üstelik ben çocukken balıklar çok daha büyüktü, birer metreyi bulurdu. Limandan denize baktığında ıstakozlardan köpekbalıklarına kadar envai çeşit balık görürdün. Bu suda bol miktarda camgöz vardı mesela.

Seran: Hiç yakaladınız mı peki?

Kenan Ertan: Çocukken 1, 1.20’lik bir camgöz yakalamışlığım vardır. Keler yakaladım bir tane, o da kendini kumun altına saklanan bir köpek balığıdır, bayağı tehlikelidir.

Seran: Nasıl yakaladınız?

Kenan Ertan: Limanda normalde levrek yakalamaya çalışıyordum; baktım, dipte çok büyük bir balık var, sırtı görünüyor. 1 metreden büyük…

Kendisini kuma gömmüş ama başta lipsos sandım, keler olduğunu anlamadım. Bütün büyük bir balık taktım oltaya, yılan balığı yakaladığımız için misinam kalındı. Yemi attım, yuttu hemen, sonra çekmeye çalıştım ama başaramadım. Sonunda misinamı halat bağlama zincirlerinin oraya bağladım, yorulup bayılınca çekebildim onu. Savaşçı bir balık değildir, ağırdır da aynı zamanda.

Seran: Ah yazık, bayıldı mı?

Kenan Ertan: Görünce öyle düşünmezsiniz, dişleri piranha gibi çok tehlikeli bir balıktır. Yemedik zaten, kuyruğundan tutup suya saldık tekrar.

Seran: Amaç zafer miydi yani?

Kenan Ertan: E, tabii. Zevk için can almaya her zaman karşıyım zaten, amaç onu öldürmek değil, ele geçirebilmek ve ait olduğu dünyaya geri göndermek.

Seran: Biraz balıkların karakterlerinden bahsedelim!

Kenan Ertan: Doğa, evrim süreci, kafası çalışmayan hiçbir canlıyı hayatta tutmaz. Bu yüzden bütün balıklar zeki ve kurnazdır. Hepsinin sürekli geliştirdikleri kişisel savaş taktikleri vardır.

Mesela levrek, Saroz Körfezi’nde farklı taktikle savaşır seninle, burada farklı bir taktikle. Bu, bölgedekilerin avcılık sistemiyle doğru orantılıdır. Bu taktiklerin farkında olmadan Saroz’da balık yakalayan bir adam, Bozcaada’da yakalayamaz. Çünkü buradaki balığın dilini bilmiyordur. Saroz’da suya yüzen sahte bir balık attığın zaman, levrek hemen atlar ona ama adalı levrek öyle değildir. Önce izler.

Seran: Nasıl avlarsınız adalı levreği o halde?

Kenan Ertan: Hava durumuna göre değişir bu. Onlarca sahte alırım yanıma ama havanın durumu, denizin akıntısı, rengi, rüzgarın hızı, bakmam gereken bir çok etken var. Etkenlere göre taktiklerimi belirliyorum zaten. Önce levreği görüyorum uzaktan, hemen sahteler kullanıyorum ilgisini çekmek için…

Ama yemez öyle hemen, kıyıya kadar gelir, takip eder, gözlemler; ‘acaba bunda bir kerizlik var mıdır, yenir mi acaba?’ diye gezer arkasından. Tam o esnada eğer iyi saklanırsan –seni görmemesi gerekiyor- ve ses yapmazsan –ki ses suda iki kat daha hızlı hareket eder, çok dikkatli olmanız gerekiyor-, oltayı ikinci atışında bu sefer onu yemek için peşinden gelir. Sahteyi hiçbir zaman durdurmayacaksın mesela, hızla çekeceksin, tam kıyıya yaklaştığı zaman oltan, levrek 1 metre kala yutar onu, sana çekmek düşer. Ama sahteyi durdurursan balık hemen anlar gerçek olmadığını ve arkasına bile bakmadan uzaklaşır. Avcı olduğu için çok zeki bir balıktır.

Seran: Yani, balıkların zeki olmadıkları ve kısa hafızaları bir şehir efsanesi mi?

Kenan Ertan: Aynen. Öyle bir şey yok! Balıklar zeki hayvanlardır ve seni tanırlar.

İnsanı tanıyamasalar, kendilerini koruyacak strateji geliştiremezlerdi zaten. Hangi koyda, hangi balıkçı nasıl avlanır, hepsini iyi bilirler.

Seran: Hep merak ederim; yunuslar, balinalar neden intihar eder diye? Zeki oldukları için mi depresyona giriyorlar?

Kenan Ertan: Onlar duyguları olan memeli hayvanlar zaten. Bu yüzden tam balık da diyemeyiz onlara, nefese ihtiyaçları var çünkü. Ego sistemi gelişmiş canlılardır aynı zamanda.

Mesela yunuslar çok kıskançlardır, eşini kıskanır ve denizin bıçkın delikanlılarıdır. Gerekirse eşini korumak için saldırır, savaşı kaybederse intihar eder. Ya da gemiyle yarışır, onu geçemez ve ‘ben bunu nasıl geçemem’ diye psikolojisi bozulur, kendini geminin pervanesine vurarak intihar eder. Bu yüzden ben tekneyle giderken, bir yunusa denk gelirsem mutlaka yavaşlarım.

Seran: Yakaladığınız en ağır balık hangisi?

Kenan Ertan: Valla balığın kilosuna bakmıyor bu. 5 Kiloluk bir levrek atlarsa oltana, onu 5 kilosunu hissedersin ama 5 kiloluk bir Akya atlarsa oltana, çok dirençli olduğu için onu 15-20 kiloluk bir balık sanırsın. Çok güçlü olduğu için, levrek olmadığını anında anlarsın. Çünkü arabaya takılmış gibi, misinanı çeker götürür elinden. Bu yüzden makinayla çekersin çünkü elini parçalar.

Seran: Mesela çupra yakalamak için ne yapmak lazım?

Kenan Ertan: Çupra avcı bir balık değildir, yemle yakalanır genelde. Yem takarsın, keriz gibi üstüne atlar. Yosunların, kayaların arasında küçük yosun parçalarıyla falan beslenirler. Denizdeki ölmüş balıkları yerler. Ama avcı balıklar öyle değildir; avcı balık diğer hareket eden balıklara saldıran balık oluyor.

Seran: Avcı balıklara örnek versenize…

Kenan Ertan:  Levrek, sinarit, orkinos, torik, palamut avcı balıklardır. Bunlar çok güçlü savunma sistemlerine sahiptir. Senin sesini duyar, siluetini görür. Suya düşen herşeyi görür, algılar ve yakalama şansın sıfıra iner. Mesela etrafını ağla çevirirsen, taşın altına girer levrek ve sen gidene kadar da çıkmaz. Sen beklediğinle kalırsın. Bilir çünkü, çıkarsa yakalanacak! İlle çıkması gerekiyorsa, ya üstünden atlar ya da altından geçebiliyorsa geçer.

Seran: Konuştuğun bir kelime bile çok önemli demiştiniz…

Kenan Ertan: Bir yanlışa mahal vermez olta avcılığı. Kıyıda dikilemezsin, hiç ses çıkartamazsın, arkadaşına ‘hey şunu uzatsana’ diye fısıldayamazsın, denizdeki hemen anlar çünkü peşinde olduğunu. Balık seni görür ve açıktan çeker gider. Sen de bakakalırsın giden balığın ardından…  Bazı balıklar var ki kokundan tanır seni…

Seran: Kokuları bu kadar net alabiliyorlar mı?

Kenan Ertan: Su çok iletken bir madde. Sesi ve kokuyu çok hızlı iletir. Suya düşen bir kan damlasının kokusunu, bir köpekbalığı 50 km uzaktan koklayabildiğini biliyorum.

Seran: Olta balıkçılığı bitiyor mu peki?

Kenan Ertan: Bitti bile maalesef, ben de burada son demlerini yaşıyorum. İnsanlar bilinçli değil çünkü. Para kazanmak için herşeyi yapabilirler; denizde kalan son ahtapotu bile yakalarlar. Vicdan mekanizması çalışmıyor insanların artık. Diğer canlıların yaşama hakkına saygı duymadıkları gibi önemsemiyorlar da! Balıkların yumurtalama döneminde avlanmayacaksın mesela, ben 4-5 kilo levrek yakaladığım zaman bakarım, karnında yumurta varsa denize geri atarım çünkü 1 milyon tane yavru bırakacak denize.

Seran: Erkeğini, dişisini nasıl anlıyorsunuz?

Kenan Ertan: Levrek erkeğinin karnı yatsı ve incedir ve daha uzundur, dişisi biraz daha topludur; evlendikten iki sene sonraki gelin gibidir, etine buduna gitmiştir, hemen anlarsın.

Seran: Lüferler kalmadı artık deniyor?

Kenan Ertan: Eskiden çok fazla vardı ama şimdi katlediliyorlar resmen. Ben bazı geçiş noktalarını bildiğim için hala arada lüfer yakalıyorum, yakında da buraya büyük lüfer sürüleri gelecek, onları bekliyorum. Büyük derken kalabalık anlamında değil, 5-6 kiloluk yani cüssesi büyüklerden bahsediyorum. Sırtı kara deriz biz onlara, kofananın da büyüğü… Onlar 10’arlı, 15’erli guruplar halinde gezerler, piranha gibidirler; yani suda hareket eden herşeyi parçalarlar. Gerçek avcılardandırlar. Onların gelmesini dört gözle bekliyorum, bayağı lezzetli balıklardır yağlı oldukları için.

Seran: Lüferi nasıl avlarsınız?

Kenan Ertan: Onun oltaya atlamasını istiyorsanız, denizin biraz dalgalı olması gerekiyor. Çırpıntıyı sever çünkü, çok hoşuna gider. Akıntılara bayılırlar ve genelde o çevrede olurlar. Denizci adam suya baktığında, akıntının nerede olduğunu görür yukarıdan, ağını akıntıya doğru atar ve onları indirir.

Seran: Hangi balığın ne zaman geleceğini, nereden geçeceğini nasıl öğrendiniz?

Kenan Ertan: Yıllarca boş dönerek. Sürekli zamanımı harcadım, gözlemledim. Sürekli not aldım, hangi dönemde nereden geçiyorlar, karakterleri nasıl diye… Hepsi kayıt altında. Nelere saldırır, nelerden hoşlanır, neleri sevmez, hangi havayı sever nasıl bir akıntı hoşuna gider, hepsinin kaydı var.

Seran: Bu bilgilerle 4 denizde de balık avlayabilir misiniz?

Kenan Ertan: Avlarım, sadece 4 denizde değil, her yerde yakalayabilirim. Ortalama bütün denizlerdeki balıkların saldırma stratejisini biliyorum. Ama herhangi bir yerden adaya gelen yakalayamaz. Çünkü Türkiye’deki en zor ve en zeki balık Bozcaada’da. Feci kurnazlar. Çünkü sürekli avlanmaya çalışılıyor, yol yordam biliyor yani! İnternette balıkçılık malzemelerini Türkiye’ye getiren ‘Shimano’dan, ‘Daiwa’dan 5-6 bin liralık takım alan adamlar elleri boş dönüyorlar. Buradaki balığın dilini bilmiyorlar çünkü.

Seran: Bunlar hadi bildiğiniz balıklar, tanımadığınız balıkları da avlayabilir misiniz?

Kenan Ertan: Hepsini avlayabilirim çünkü bilgim sadece bizim bölgeyle sınırlı değil. Dünyadaki hemen hemen tüm balıklar hakkında bir bilgim vardır. Sadece balık çeşitleri ve karakterleri hakkında değil topladığım bilgiler, tatlı su, tuzlu su, nehir, göl, şelale, balıkçılık malzemeleri, suyla hatta havayla ilgili herşey diyelim. Bu küçük bir dünya değil yani!

Seran: Bizim ülkede yapılan balıkçılık için ne diyorsunuz?

Kenan Ertan: Trollerle, kilometreleri bulan ağlarla balıkçılık mı yapılır? Mesela burada bir gırgır radarını açsın, İstanbul Boğazı’nda balık var mı yok mu görür. Bu kadar gelişmiş silahlarla, güçlü cihazlarla o masum balıklara saldırmak balıkçılık mıdır? 400 km öteyi görebiliyor bu sistemler.

Seran: Bugün ne yakalamaya çalıştınız?

Kenan Ertan: Levrek veya sırtıkara yakalamak istiyordum. Ama lüfer daha kıyıya inmemiş, levrek de aragat ve yemli ağlar yüzünden kıyıya yaklaşmıyor. Balıkçılar artık kıyılara çok ağ bırakıyorlar, 200 metre ağı ne varsa takılsın diye bırakıyorlar ama balıklar bunu görüp kıyıya yumurta bırakmaya gelmiyorlar. Korkuyorlar. Akıllı balık açıkta gidiyor tabii, bu yüzden bugün bir şey yakalayamadım, çünkü merada balık yoktu. Ama ağ olmasa, onlar senin yüzdüğün yere kadar geliyorlar normalde, yakaladığım en büyük balıkları kıyıya 2 metre kala yakalamışımdır.

Seran: Kaç saat bekliyorsunuz genelde?

Kenan Ertan: Keyfime göre değişiyor. Keyfim varsa 4-5 saat atabilirim, bir şişe şarap alırım, otururum, sahildeyken çok fazla insan ihtiyaç duymuyorum. Deniz bana yeteri kadar yarenlik ediyor zaten.

Seran: Çok yalnız bir tutku değil mi bu?

Kenan Ertan: Avcılık dediğiniz çok yalnız bir şey aslında. Yanında birileri varsa ne kadar avlanabilirsin ki! Domuz avına 10 kişiyle gidersen, sizin kokunuzu çok daha uzaktan alır, avlayamazsınız.

 

Röportaj: Seran Vreskala

(Yeşil Gazete)

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

[COP29] Yeni taslak metin yayımlandı: 2035’e kadar 250 milyar dolar iklim finansmanı

COP29 Başkanlığı'nın yeni nihai taslak metninde gelişmekte olan ülkelere 2035'e kadar 250 milyar iklim finansmanı öngörülüyor. Ayrıca 1,3 trilyon dolar toplama yönünde daha geniş bir hedef belirleniyor.

[COP29] BAE’den Suudilere uyarı: ‘Fosil yakıtlarda uzaklaşma’ya itirazı sonlandırın

Bakü'de Suudi Arabistan'ın COP28'de mutabakat altına alınan 'fosil yakıtlardan uzaklaşma' taahhüdünün geri alınması çabaları, komşusu ve müttefiki, petrol ülkesi Birleşik Arap Emirliklerini bile kızdırdı.

ABD, zürafaları ‘tehlike altındaki türler yasası’ kapsamına alıyor

İklim krizi ve vücut parçalarından yapılan süs eşyalarına yoğun talep nedeniyle sayıları yüzde 77 oranında azalan zürafalarla ilgili girişimin kaçak avlanmayı azalması umuluyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden Netanyahu hakkında tutuklama emri

UCM savaş suçu işledikleri gerekçesiyle İsrail Başbakanı Netanyahu, eski Savunma Bakanı Gallant ve Hamas liderlerinden Deyf'in yakalanmasına hükmetti.

Türkiye’de kömür yatırımlardan tamamen çıkan banka sayısı 4

Türkiye’nin en büyük 17 bankasından sadece dördünün kömür yatırımlarından tamamen çıkma kararı aldı. Temiz enerji projelerine yönelmeyi taahhüt eden banka sayısı ise 12.

EN ÇOK OKUNANLAR