Daldan sofraya meyvenin başına neler geliyor neler – Güngör Uras

Yaz bitti. Ama yıl boyu meyve yiyeceğiz. Baştanarenciye, elma, armut, muz gibi meyveler kış boyu marketlerde eksik olmayacak. Hatta ve hatta kış boyu
kiraz, erik, üzüm bile marketlerde satılacak.
Hepsi de pırıl pırıl. Kütür kütür. Sulu sulu. Dalından kopmuş gibi.
Halbuki köyde yaşayanlar, bahçesi olanlar bilir ki, meyveyi daldan kopardığınızda en fazla bir hafta dayanır. Buzdolabında saklansa bile pörsür, çürür.
N’oldu da meyvelerimiz
böyle dayanır oldu? Canlı, kanlı kalır oldu?
Efendim, günümüzde meyve tarladan toplanarak doğrudan markete, pazara getirilmiyor. Tarladan toplandıktan sonra meyveler belli işlemlerden geçiyor.
Tarım Market dergisinin Temmuz-Ağustos 2011 sayısında Ersin Dalga’nın,
büyük bir meyve işleme ve paketleme tesisinin üretim sorumlusu olan Mustafa Döktaş ile söyleşisini okudum.
Bu söyleşiye dayalı olarak meyvenin tarladan market rafına çıkıncaya kadarki macerası hikâye ediliyor. Ben bu macerayı kısaca özetleyeyim.
Kimyasalsız olmuyor
* Meyve işleme ve paketleme tesisleri genelde işleyecekleri meyvede ilaç kalıntısı olup olmadığını hasattan önce kontrol ediyorlar.
* Ürünler işleme ve paketleme tesisine getirildiğinde, indirme rampasında ön yıkamaya tabi tutuluyor. Bu ön yıkamada belli koruyucu kimyasallar kullanılıyor. Böylece meyvenin bahçe ve toprak kaynaklı mikroplardan arındırılması sağlanıyor.
* Meyveler özelliklerine göre bir süre dinlendirildikten sonra ön seçme masasında çürük, dal, yaprak gibi arazlardan ayıklanıyor.
* Sonra özel deterjan ile ön yıkamadan geçiyor. Kirden, çamurdan temizleniyor.
* Meyve yıkamadan sonra duşlanıyor.
* Duşlamadan sıcak kimyasal uygulama hattına giriyor. Raf ömrünü uzatmak için üzeri kimyasal ile kaplanıyor. Soğuk hava deposunda uzun süre bekleyecek, raflarda 1.5 ay kadar kalabilecek
hale getiriliyor.
* Bundan sonra meyve ön kurutmaya tabi tutuluyor.
* Nihayet üzeri “karnobalı” denilen bir mum tabakası ile kaplanıyor.
* Mumlamadan sonra
tekrar kurutma tüneline giren meyve, paketlenerek, soğuk hava deposuna veya pazara
sevk ediliyor.
Bazı meyveler pazara erken sevk edilebilmek arayışında tam olgunlaşmadan, yeşil iken toplanıyor. Örneğin limon, erken mandalina, muz gibi. Bu ürünler “etilen” ile sarartılıyor, olgunlaştırılıyor.

Meyveler de mumlanıyor
Mustafa Döndaş’ı arayıp buldum. Yıkamada, korumada ve sarartmada kullanılan kimyasalların insan sağlığına zararlı olup olmadığını sordum. Bu kimyasalların sağlığa zararı olmadığını, çoğunun doğal olduğunu anlattı.
Meyvelerde erken bozulmanın nedeninin, kabuklarındaki hücreler vasıtasıyla solumaları olduğunu, solurken enerji kaybettiklerini, olgunlaşmanın devam ettiğini, mumlama ile bu solumayı kestiklerini, soluyamayan meyvelerin çürümediğini, taze kaldığını, depo ve raf ömürlerinin uzadığını anlattı. Kabuğunda meyvede solumayı önleyen mum bulunan meyveleri yemenin insan sağlığına zarar vermediğini söyledi.
Soğuk hava depolarında kontrollü atmosfer uygulaması ile (Oksijen ve karbondioksit verilerek meyvenin solunumunun yavaşlatılması ile) ve de Smart Fresh isimli kimyasalın kullanılması ile meyvelerin
9-12 ay süre ile daldan yeni kopmuş gibi saklanması
mümkün olabiliyor dedi.
Sayın okuyucularım meyve yerken neyi yediklerini bilsinler diyerek bunları yazıyorum.

Güngör Uras – Milliyet

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR