Dış Köşe

Cumhurbaşkanlığı seçimi senaryoları – Murat Paker

0

Cumhurbaşkanlığı (CB) seçimi için önümüzde 3 aday ve 1 ya da 2 tur var. İlk turda %50’yi geçen seçilecek. Olmazsa, ilk iki aday arasında 2. tur finali yaşanacak. Dolayısıyla tüm kombinasyonları düşünsek bile senaryo ihtimallerimiz sınırlı.

Meseleyi açmaya çalışalım:
İlk soru: Oy kullanmalı mıyız?

İlk cevap: Kesinlikle. Üç aday da birbirinden epeyce farklı ve onun değil de bunun seçilmesi, hükümeti değiştirmeyecek olsa bile Türkiye’nin siyasi hayatını şu ya da bu yönde ama çok ciddi derecede etkileyecek. Seçimleri boykot, hele de bu seçimde en anlamsız senaryo.
Neye göre oy kullanacağız?

Tabii ki siyasi meşrebimize göre, Türkiye’yi ve dünyayı nasıl okuduğumuza ve neleri öncelikli dertler olarak tanımlıyorsak, ona göre.

Örneğin Türkiye’nin gidişatından memnunsanız, iç ve dış politikada pek bir değişiklik olması taraftarı değilseniz, despotlaşma ve kutuplaşma üzerinden sosyo-politik patlamalardan yana kaygınız yoksa, tabii gidip Tayyip Erdoğan’a oy vereceksiniz.

Türkiye’deki gidişattan sıtkınız sıyrılmışsa, demokrasinin topallığından şikâyetçiyseniz, çözüm/barış meselesini ciddiye alıyorsanız, ezilenlerden, itilip kakılanlardan, yoksul ve yoksun bırakılanlardan yana iseniz, kafanızda birçok soru/kaygı olsa bile, tabii gidip oyunuzu Selahattin Demirtaş’a vereceksiniz.

İki arada bir deredeyseniz de gidip oyunuzu Ekmeleddin İhsanoğlu’na vereceksiniz. Gidişattan memnun değilsiniz, ama radikal değişikliklerden de ürküyorsunuz, statüko-içi bir değişiklik sizi kesecek. Erdoğan’ın güç iştahının önünü kesmek açık ara öncelikli derdiniz.

15-20 siyasi partinin katıldığı seçimlerle karşılaştırıldığında, ilk turda karşısında sadece 3 seçenek bulan seçmenin işi bu sefer çok daha kolay olacak. “Benim gönlüme tam uygun aday yok, o yüzden ben bu sefer pass geçeyim” diyenler, en yüksek oy potansiyeli olduğu görülen Tayyip Erdoğan’a dolaylı ama çok kritik destek vermiş olacaklar. Türkiye seçim tarihinde belki de en yüksek oranda ehven-i şer mantığıyla oy kullanılan seçimi yaşayacağız. CB seçiminin formatı, özellikle de ikinci turda böylesi bir akıl yürütmeyi gerekli kılıyor: “En beğendiğim, önemli saydığım meseleler açısından en faydalı olabilecek aday hangisi?” sorusu yerine “En az beğenmediğim, en az zarar verebilecek aday hangisi?” sorusunu sormak gerekebilecek. Bu tersinden seçim yapma tarzı, Türkiye’nin çok alışık olduğu bir tarz değil ve duygusal bağlılıkları önemli ölçüde askıya almayı, serinkanlı/akılcı değerlendirmeler yapmayı gerektiriyor. O yüzden hem ilk turda, ama özellikle de eğer olursa ikinci turda seçime katılım oranının ortalamanın altında kalması büyük sürpriz olmayacak.

Neyin seçimini yapmış olacağız?

Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti sayesinde bu seçim artık sadece mevcut kısıtlı yetkilere sahip CB’nin kim olacağını belirlemeyecek. Mesele artık o kadar basit değil. İki nedenle:

Halk oyuyla (ve mecburen en az %50 oyla) seçilecek bir CB, bunun getireceği geniş sosyal psikolojik meşruiyet üzerinden, yasal yetkileri ne olursa olsun, Meclis’in seçtiği bir CB’ndan daha güçlü bir otorite olacaktır.

Adaylardan halihazırda Başbakan olanı, seçilirse, CB’nın mevcut yetkilerini tepe tepe kullanacağını, bununla da yetinmeye niyeti olmadığını, en azından fiili bir başkanlık sistemine doğru yol almak istediğini açıkça belirtmektedir.

Dolayısıyla, şu anda karşımızdaki 3 adaydan en güçlü görünenin en güçlü özelliği güce doyamama özelliğidir.

Erdoğan seçilirse, 12 yıllık AKP iktidarının aşırı yoğunlaşmış ve bu yüzden koku salmaya başlamış gücü ve de kendisinin psikolojik/kişilik özellikleri nedeniyle, tiranlaşma sürecinin epeyce ilerlediği, kuvvetler ayrılığı ilkesinin erozyonuna doludizgin devam edilen, toplumun daha fazla nefes darlığı çektiği bir “Başkan Babamız” dönemine girilecektir.

O yüzden, bu seçim CB seçimi olmanın ötesinde “bir Başkan Baba istiyor muyuz, istemiyor muyuz?” seçimidir aynı zamanda. Türkiye gibi babayla-hesaplaşıp-ergenliği-aşma sürecinin gelişkin olduğunun söylenemeyeceği bir yerde böylesi bir “Başkan Baba” rejiminin ne denli sakıncalı olabileceğini ayrı bir yazıda tartışalım.
En iyi senaryo: Demirtaş

CB seçiminde olabilecek en iyi senaryo, 1. veya 2. turda Selahattin Demirtaş’ın seçilmesidir. Evet tabii, en düşük ihtimalli senaryo da budur, ama yine de en iyi senaryodur, vurgulayarak zikretmek gerekir. Demirtaş’ı CB seçebilen bir Türkiye, demokrasi ve barış yolunda koşar adım hareket etmeye niyetli bir Türkiye olacaktır.

Demirtaş’ın, bu seçimde HDP’nin oy potansiyelinin bir miktar veya epey ötesinde oy alma ihtimali mevcuttur. Bu farkın ne kadar olacağı, HDP’nin yerel seçimlerde yaptığı yanlışları tekrarlamamasına bağlıdır. Demirtaş, örneğin %10’u geçerse, bu durum genel seçimlere yönelik bir işaret olarak yorumlanır ve HDP’de gerekli reformlar yapılmazsa, genel seçimlerde yine %6-7 bandına kolayca geri dönülebilecektir.
En kötü senaryo: Erdoğan

En kötü senaryo tabii ki Erdoğan’ın seçilmesi ve “Başkan Baba” rejimini kurmasıdır. Şu aşamada en yüksek ihtimalli senaryo olarak görünmektedir. O yüzden seçilecekse bile Erdoğan’ın hangi turda ve ne kadar farkla seçileceği de önemli olacaktır. En kötü senaryonun en en kötü versiyonu, Erdoğan’ın ilk turda %55-60 alarak seçilmesi iken, görece daha az kötü versiyonu, 2. turda çok az farkla seçilmesidir. Erdoğan ne denli rahat seçilirse, güç iştahı o kadar çok kabaracaktır.

Kimileri, Erdoğan ve İhsanoğlu arasında bir “kötülük” derecesi farkı görmemekte ve bu yüzden eğer ikinci tura ikisi kalırsa oy kullanmayacaklarını ilan etmektedirler. Böylesi bir yaklaşım daha çok ya ulusalcı çevrelerden ya da HDP ve diğer sol çevrelerden duyulmaktadır. Oy kullanmamak ise Erdoğan’ı desteklemek anlamına gelecektir.

CHP, tek başına örneğin Mehmet Bekaroğlu’nu aday gösterse, ikinci turda çok daha avantajlı bir durumda olabilecekti. CHP’nin nefesi ancak İhsanoğlu’na yetti. İhsanoğlu’nun solcuları, Kürtleri hiç bir şekilde memnun etmeyecek bir aday olduğu açık. Aynen Erdoğan gibi. O yüzden bu ikili 2. tura kalırsa önümüzdeki soru “hangisini beğeniyorum?” değil, “hangisi demokrasiye, demokratik muhalefete, ezilenlere, yoksullara daha az zarar verir?” sorusu olmalıdır. Erdoğan CB olursa, şimdi verdiği zararı arttırarak sürdürecektir. İhsanoğlu CB olursa, Erdoğan Başbakan olmaya devam edeceği için, yürütmeye dair herhangi bir iktidara sahip olmayacak, tek işlevi aşırı güç biriktirmiş ve daha da biriktirmek isteyen Erdoğan/AKP’yi kısmen dengelemek olabilecektir. İhsanoğlu’nun CB olduğu durumda, Barış/Çözüm Süreci’nin yürütmesi de hala Erdoğan’ın elinde olacaktır, barışa ne kadar meraklı olduğunu kanıtlama şansını kimse elinden almış olmayacaktır.

Erdoğan’ın demokratik bir seçimde yenilmesi ve güç iştahının kısıtlanması, Türkiye’nin demokrasi mücadelesi açısından çok önemli hale gelmiştir. Erdoğan, toplumsal barış için ciddi bir risk unsurudur.

O zaman, oylar…

Birinci turda: Demirtaş’a!

İkinci tur olursa:

Demirtaş-Erdoğan finalinde: Demirtaş’a!

Demirtaş-İhsanoğlu finalinde: Demirtaş’a!

İhsanoğlu-Erdoğan finalinde: İhsanoğlu’na!

Erdoğan’a oy yok! Boykot ve umursamazlık hiç yok!

Murat Paker – www.t24.com.tr

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.