Çiftçiye “destek vermeme” politikası…Ali Ekber Yıldırım

Gelişmiş ülkeler için tarımsal destekler üretim planlamasının en önemli aracıdır. Çiftçiye sürdürülebilir tarımsal üretim, başka ülke çiftçileri ile rekabet, güvenilir ve kaliteli ürünler üretmesi için tarımsal destekler verilir. Bu destekler aynı zamanda tüketiciye uygun şartlarda gıda ürünlerinin sunulmasını ve ürünlerin ihracatında avantajlar sağlar.
Türkiye’de ise tarımsal destekler para dağıtma aracıdır. Merkezi bütçeden ayrılan tarım destekleri hiçbir amaç gözetilmeden dağıtılır. Bu nedenledir ki, desteği veren de alan da hiçbir zaman memnun olmaz.
Amaçsızca dağıtılan desteklerde hesap şaşınca bu kez mevzuat değişiklikleri ile “destek vermeme” politikası devreye girer.
Nasıl mı?
Şu günlerde çiftçilerden çok sayıda mesaj geliyor. Tarımsal desteklerin Türkiye İstatistik Kurumu verimlilik hesabına göre yapılmasından yakınıyorlar.
Yakınmanın iki nedeni var. Birincisi zamanlaması, ikincisi TÜİK’in verimlilik hesaplarındaki yanlışlık.
Çiftçiler diyor ki:”Ürünümüzü hasat ettik. Sattık. Müstahsil makbuzumuzu kestik ve ona göre vergisini ödedik. Şimdi bize diyorlar ki tarımsal destek müstahsil makbuzundaki değer üzerinden değil, Türkiye İstatistik Kurumu’nun ilçe bazındaki verimlilik hesabına göre yapılacak. Yani üretimde verimlilik sağlayan çiftçinin desteği kesilerek cezalandırılıyor.”
Yazılarımızı düzenli olarak okuyanlar hatırlayacaktır. Çiftçilerin dile getirdiği bu sorunu, biz 9 ay önce (29 Mayıs 2012) “Çiftçiye verimlilik cezası..” başlığı ile yazmıştık.
O yazıdan bir bölümü özetleyerek hatırlatalım.
“Tarımda en önemli sorun ne diye sorulsa, her iki kişiden birisi verimlilik diyecektir. Yıllardır tarımla ilgili her toplantıda, verimlilikte ne kadar gerilerde olduğumuz anlatılır.
Avrupalı çiftçinin bir dekardan 600 kilo buğday alırken Türkiye ortalamasının 200 kilo olmasından şikayet edilir.
Gelmiş geçmiş Tarım Bakanları her fırsatta şikayetçi oldukları verimliliği artırmak için çalıştı. Hiç kuşku yok ki, görev başındaki Bakan Mehdi Eker’in de öncelikleri arasında tarımda verimliliği artırmak var. Herkes verimliliği artırmaya çalışırken hükümet tarımda verimliliği cezalandırıyor.
Nasıl mı?
Bakanlar Kurulu’nun 7 Mayıs 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan “2012 Yılında Yapılacak Tarımsal Desteklemelere İlişkin Karar” ile tarımda verimlilik resmen cezalandırılıyor. Elbette kararnamede doğrudan verimliliğin cezalandırılması şeklinde bir cümle yok. Fakat, kararnameye öylesine ustaca müdahaleler yapılmış ki, büyük çabalarla verimliliği artıran çiftçiler, daha az destek verilerek cezalandırılıyor.
Konuyu daha iyi anlamak için, 2011 yılı tarımsal desteklemelere ilişkin kararname ile 2012 kararnamesini karşılaştırmak gerekiyor. Hükümet aynı hükümet, karar veren bakanlar aynı. Ama alınan karar çok farklı.
Hükümetin 24 Şubat 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan “2011 yılı tarımsal destekleme kararnamesinin “Türkiye tarım havzaları üretim ve destekleme modeline göre fark ödemesi desteği” başlıklı 3. maddesinde şöyle deniliyordu:
“Ekli listede belirlenen havzalarda 2011 yılı üretim sezonunda üretilerek satışı yapılan; yağlık ayçiçeği, kütlü pamuk, soya fasulyesi, kanola, dane mısır, aspir, zeytinyağı, buğday, arpa, çavdar, yulaf, tritikale, çeltik, kuru fasulye, nohut ve mercimek üreticileri desteklenir. Yapılacak destekleme ödemeleri, her bir havza için söz konusu listede belirtilen ürünlerle sınırlıdır.”
7 Mayıs 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan “2012 Yılında Yapılacak Tarımsal Desteklemelere İlişkin Karar”da 3.maddeye birkaç sözcük ustaca yerleştirildi ve şöyle yayınlandı.
“Ekli listede belirlenen havzalarda 2012 yılı üretim sezonunda üretilerek satışı yapılan; yağlık ayçiçeği, kütlü pamuk (yurt içerisinde üretilip sertifikalandırılan tohumları kullananlar), soya fasulyesi, kanola, dane mısır, aspir, zeytinyağı, buğday, arpa, çavdar, yulaf, tritikale, çeltik, kuru fasulye, nohut ve mercimek ürünlerinin il bazında TÜİK ortalama verimleri dikkate alınarak üreticiler desteklenir.”
Buradaki sihirli sözcükler şu:, “il bazında TÜİK ortalama verimleri dikkate alınarak üreticiler desteklenir.”
Bu sözcüklerle büyük çabalarla verimliliği yakalayan çiftçiler cezalandırılıyor. Diyelim ki, Edirne’de buğday üreten bir çiftçi dekara 500 kilo buğday aldı. Buğdaya 2012 yılında verilecek destekleme primi kilo başına 5 kuruş. Bu çiftçinin 2 bin 500 kuruş destekleme primi alması gerekiyor. Fakat, il bazında TÜİK ortalama verimleri dikkate alındığında, aynı çiftçi daha düşük destekleme almış olacak. Çünkü, TÜİK’e göre Edirne’de ortalama buğday verimi dekara 390 kilo. Verimliliği ortalamanın üstüne çıkaran çiftçiler hak ettiği desteği alamayacak. Verimlilik cezalandırılacak.
Özetle, bitkisel üretimde destekleme primi verilirken ortalama verimin üstüne çıkan çiftçi cezalandırılıyor. Hayvancılıkta ise işletmesini hastalıklardan koruyan, ari işletme belgesi alanlar daha az destek verilerek cezalandırılıyor. Benzer bir uygulama 5 yıl önce 2007’de pamukta uygulanmak istenmiş pamukçuların tepkisi ile hükümet geri adım atmak zorunda kalmıştı. Bugün çoğu üretici desteklerdeki kesintinin farkında değil. Desteği alınca fark edecek ama iş işten geçmiş olacak.”

Bundan 9 ay önce yazdığımız gibi çiftçi destekleri alırken uğradığı zararı fark etti. Ama iş işten geçti. Herkese geçmiş olsun.

 

Ali Ekber Yıldırım – www.tarimdunyasi.net

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR