DünyaYeşeriyorum

Chavez’in Palyaçosu Chomsky

0

Bu yazı, meşhur Amerikalı  dilbilimci ve politik aktivist Noam Chomsky’nin, Venezuela’daki Hugo Chavez yönetimine yönelik aldığı  tavrı eleştirmektedir. İlk olarak Venezuelalı anarşist bir gazete olan El Libertario’da yayımlanmıştır.

Çoğumuzun düşündüğünün aksine, peri masallarına inanmak ve ne denli akıl almaz ve gülünç olursa olsun bir kurguyu körü körüne kabul etmek, aptallara ve cahillere münhasır değildir. Ünlü yazar Noam Chomsky’nin kanıtladığı üzere akıllı ve kültürlü entelektüeller de tamamen dogmatik, hatalı ve otoriter politik eylemliliklere inanabilir ve bunları benimseyebilirler. Bunun doğru olduğuna inanır ya da en azından inanırmış gibi davranırlar.

Üst düzey bir entelektüelin bu nevi bir çelişkiye düşmesi yeni bir şey değil. Daha önce Sovyetler Birliği ve Maocu Çin’de bu akıldışı olguya rastlamıştık. Mevzu bahis ülkelerdeki ‘yoldaş’ entelektüeller, gerçekler onları içinde yaşadıkları rejimin aslında ne olduğunu görmeye zorlayana kadar – büyük kısmı tüm samimiyetiyle – ‘sosyalizmin’ kurulduğuna ve ‘yeni insanın’ inşa edildiğine inandılar. Her ne kadar birçok örnekte bu tür hatalar bir ödül arayışı dürtüsünden kaynaklanmıyor, beşeri bir zayıflık gibi duruyor ve samimi görünüyor olsa da yine de bizi bunun neden ve nasıl olduğunu sormaya itiyor. Bu durumda en kolay şey, hiçbir insanın – en mantıklı olanların bile – basitçe inançlardan sonsuza kadar kaçınamayacağını düşünmek olsa bile Chomsky örneğinde, Chomsky’nin kendisinin de geçmişte bu eğilimle mücadele ettiğini unutmak mümkün değil.

Bu nedenle şunu sormak zorunludur: belli ki akıl yürütme becerisi olan, dünyada neler olduğunun eleştirel analizini yapabilen bir adam, nasıl olur da mucidi Kumandan Chavez’in militer zihniyetinin ya da onun Bolivar Devrimi denen aptal popülizminin farkına varmadan ’21. Yüyıl Sosyalizmini’ göklere çıkarmak üzere Venezuela’ya seyahat edebilir? Nasıl olur da Chomsky, geçtiğimiz yüzyılın, bazıları Stalin’i öven ve yıllar sonra bazıları Mao’nun ‘Küçük Kızıl Kitap’ını kutsayan ünlü entelektüellerinin düştüğü hataya düşebilir? Bu entelektüeller öyle yaptılar çünkü Rusya ve Çin’de ‘gerçek komünizmin’ inşa edildiğine inanmışlardı; Chomsky de şimdi aynısını yapıyor çünkü Venezuela’da ‘yeni bir dünya, farklı bir dünya’nın yaratılmakta olduğuna inanıyor. Tüm bu entelektüellerin, Stalinist ve Maoist devrimci söyleminin arkasında ne olduğunu görmekten onları alıkoyan kendi ideolojik körlükleri için ‘mea culpa’1 demek zorunda kaldıklarını nasıl unutabilir? Castro’nun Küba’da elli yıldır dayattığı diktatörlüğe ilham veren bu totalitarizm, milyonlarca insanın ölümünden sorumludur ve Chavez tarafından yürekten taklit edilmektedir.

Fakat son yılların Chomsky’sinde şaşırtıcı olan sadece tarihe dair gözle görülür bellek kaybı değil kumandanın bir aktör edasıyla bahşettiği övgüler karşısındaki duygusallığı: “Size candan hoşgeldiniz diyorum… bizi ziyaret etmenizin ve Venezuela halkının sizi doğrudan görmesinin ve duymasının zamanı gelmişti”. Chavez’in bu “müşfik ve cömert sözleri” karşısında Chomsky de minnetini dile getirdi. Chomsky’nin “onu bu duruma ilham veren insanlarla biraraya gelmeye teşvik ettiğini” söylemesi de ayrı bir maskaralıktı.

Baudelaire, Peguy, Claudel vb. isimlerin sonradan dine dönmeleri gibi Chomsky’nin de sonradan bu nevi bir mesihi inanca bağlanmış olmasında en şaşırtıcı şey, bu mucizenin Sovyetlerden mülhem “reel sosyalizmin” çöküşünün ve Çin’de, Mao’nun arkasında bıraktığı komünist parti tarafından kapitalizmin tesis edilmesinin ardından gerçekleşmiş olmasıdır. Bu tarihi olaylar olmadan önce Stalin ya da Mao’ya tapan genç entelektüel ‘idealistler’in tersine Chomsky, yaşamı boyunca onları gözlemleyebilmişti ve bu durum artık olanları unutmuş olmasını daha da anlaşılmaz kılıyor. Herşeyden öte tek lidere bağlı devrimlerin başarısızlığı tüm kehanetleri şüpheye yer bırakmayacak şekilde teyit etmektedir.

Şurası doğru ki bir süredir Chomsky’nin bir çok yönde araçsallaştırıldığına tanık olmaktayız. Bu durum, kendisinin ahlaki duruşu, ideolojik referansları ve siyasal eylemliliği, takipçilerinin savunduğu ve itibar ettikleriyle tezat teşkil etmesine rağmen gerçekleşiyor. Bu basitçe kitapları okunarak görülebilir. Ne ki bugünün Chomsky’si şunları yazan Chomsky ile aynı olmasın: “iktidarın kurumsallaştığı, iktidarın pekiştiği ve merkezileştiği bir zamandayız. Bir Marksist-Leninist olarak ilericiyseniz bunun iyi olduğu varsayılır. Aynı arkaplandan üç önemli şey daha gelir: faşizm, bolşevizm ve tiranlık. Bunların hepsi az çok Hegelyen köklerden gelir.” (Chomsky, Class Warfare, s. 23). Ve bir süre sonra Ekim 1917’deki Bolşevik ihtilalinin ardından ortaya çıkan ve Rusya’da yeşermekte olan sosyalist yapıları parçalara ayıran ülkeyle ilgili yazdıklarından hiç bahsetmeyelim: “bunlar aynı acımasız komünistler, iki yıl öncesinin aynı acımasız Stalinistleri, artık beyazlar tarafından yönelendiriliyorlar” ve “piyasa ekonomisinin hevesli yöneticileriler”. Bu nedenle kötümserdir: “kendilerini popüler örgütlere yamamaya çalışanlar ve halkın örgütlenmesine yardım edenler, bu yolla halk hareketlerini destekleyenler basitçe bu yoğun iktidar şartlarında hayatta kalamayacaklar” (Chomsky, Comprende le pouvoir, s. 7-11).

Bir önceki nesilde körlükleriyle bilinen Çin yanlısı ‘yoldaşların’ – ve eninde sonunda kendilerini eleştirmek zorunda kalan o eski Stalinistlerin – bu körlüğünü eleştirirken nasıl olur da aynı hataya düşer? Chomsky örneğinde daha da ciddi olan bunları gördükten ve açıkça itham ettikten sonra bu deneyimlerin ona hiçbir şey öğretmemiş olmasıdır.

Chomsky’e bakarken kendimize sormamız gereken şey, en keskin zeka ile aptalca bir safdilliğin aynı insan ruhunda garip bir şekilde bir arada bulunması gibi bir muammanın nasıl mümkün olduğudur. Bu özellikle bir muammadır çünkü bir zamanlar kendisiyle birlikte Batılı entelektüellerin kaymak tabakasını oluşturan Sartre ve diğer büyük filozoflar, tarihçiler, sosyologlar, gazeteciler ve birinci dereceden akademisyenlerin muzdarip olduğu körlüğün en sert eleştirmenlerinden biriydi.

Bu durum gerçekten bir muammadır zira bu körlüğün geçmişte kendilerini o ciddi hatayı yapmaya sevk ettiğini göstererek kendilerinin haksız ve Chomsky’nin haklı olduğunu itiraf etmeyen pek az entelektüel var. Chomsky bunu nasıl unutmuş olabilir? Eski Stalinistlerin körlüğü – ki makalelerde, röportajlarda ve kitaplarda binlerce kez itiraf edilmiştir – yirmi yıl sonra aynı hatayı, seleflerinin aynı kibriyle tekrar eden Batılı genç Maocular’a bir ders olmamıştı. Onları için en başta gelen, özgür bir devrim olarak sunulan şeye kör bir bağlılıktı. Chomsky’de tersi bir durum görüyoruz: en başta kınama geliyor, muhalefet, akılcı analiz, sert bir eleştiri ve sonra körlük…

Basiretsiz Anti-emperyalizm

Şurası doğru ki Chomsky’nin Amerikan emperyalizmi karşıtlığı, Nikaragua’daki Sandinistlerin iktidarda oldukları 1980’li yıllarda gittikçe artan otoriterliği ve onyıllar süren Castro diktatörlüğü düşünüldüğünde az çok basiretliydi. Ve bu durum, ikincisinin kurbanlarının arasında, militan Küba yanlısı Latin Amerika antiemperyalistleriyle ortak birçok yönü olanlar olduğu gerçeğine rağmen böyleydi.

Chomsky’ye göre en önemli şey Birleşik Devletler’deki genel haksızlıklar ve bu ülkenin dünya çapında meydana getirdiği adaletsizlikleri itham etmek olduğuna göre, onun bu inatçı antiemperyalizmi kendisini, Amerika kıtasında yaşananlarla ilgili böylesi kafa karışıtırıcı  tarzda bir tavır almaya sürüklemiş olabilir mi? Her ne kadar Chomsky kendisini hala ‘anarşist – özgürlükçü’ olarak görse de şurası açık ki kendisine göre ideolojik kaygılar arka plana itilmeli ve onun eleştirilerinin hedefi olmuş haksızlıklar arasında, dünya üzerinde yarattıkları tehlike düzeyine göre bir çeşit derecelendirme yapılmalıdır. Sorun şu ki bu tür bir politik rölativizm, tek derdi iktidarı ele geçirmek, onu ifa ve muhafaza etmek olan birçok Marksist-Leninist’e, demagog ve politikacıya, insanların örgütlenmelerine yardım etmekle ilgilenmek yerine Chomsky’nin bu antiemperyalist  argümanlarına sığınma fırsatı veriyor. Bu ciddi bir sorun zira Chomsky bunları caydırmak için hiçbir şey söylemiyor ve yapmıyor. Bilakis, övgüleri ne denli usturuplu ve ihtiyatlı olursa olsun, böylesi ahlaksız bir basireti inatla sürdürerek ve kendisinin Castro ve Chavez’in yanı başında görüntülenmesine izin vererek soytarılığın ve bu modern zaman oligarklarının otoriter, diktatöryal sapkınlıklarının suç ortağı haline geliyor.

Ne yazık ki böylesi bir basireti korumaktaki inat (bu demagogların iktidara erişiminin Yanki emperyalizminin dünyada neden olduğu yıkımdan daha az tehlikeli olduğunu göz önünde tutarak) sadece bu yıkımı önlemekte etkisiz olmayacak (zira bu demagoglar imparatorluğun çok uluslu şirketleriyle iş yapmaya devam ediyor) aynı zamanda insanların demobilize olmasına katkıda bulunacak ve Sermeye ve Devletin dünya çapındaki hakimiyetlerine karşı mücadele verenlerin işini daha da zorlaştıracak.

Yaşı düşünüldüğünde Chomsky’nin bunu farkedemiyor olması mümkündür; fakat onun Yanki imparatorluğuna karşı olan argümanlarına inananlarla kendisini ayıran mesafenin ve iş, bu sözümona devrimci demagogların hükmetme tarzlarını itham etmeye gelince, kendi çıkarından ya da rahatından dolayı son derece ketum davrandığının farkında olmaması mümkün değildir.

Octavio Alberola

Kaynak: El Libertario (Venezuela) – www.nodo50.org/ellibertario – [email protected] Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir

İngilizce Çeviri: Luis Prat
Türkçe Çeviri: Ö.B.

Asiye’nin 2. sayısında yayınlanmıştır…

More in Dünya

You may also like

Comments

Comments are closed.