Dış Köşe

Ceviz, don ve Bodrum Kat’taki ölüler…- Gülsen Yüksel

0

Gülsen Yüksel’in bu yazısı radikal.blog’dan alındı

Mahalleli mutlu. 19 tl’ye düştü ceviz. Tekstilcinin kapı önüne yığdığı erkek-kadın donları da yok satıyor.

Ucuz ceviz, ucuz don! Bi nefes oldu mahalleye.  Büyük market zinciri üç hafta üst üste 29 tl’den indirdi, kapı önüne yığdı cevizleri. Cadde hareketli gelip geçen el atıyor, cevizler şıkırdadıkça içimiz ısınıyor. Hemen yanıbaşındaki tekstilcinin donları ise kapış kapış. Bekar öğrenciler, yeni göçmenler, yaşlı amcalar-teyzeler, beslenmeye takık ev kadınları, kuaförden çıkan bakımlı kadınlar neredeyse herkes bir el atıyor önce dona, sonra cevize. Geliş yönüne bağlı bazen önce ceviz sonra, don tezgahı.

Poşete dolduruyorum cevizleri, kararında. Yaşlı kadın “korkma kızım al, ben aldım, çok güzel çıktı cevizler” diyor. Ceviz üstüne dönen muhabbet don tezgahında da sürüyor. Görüş alış-verişleri, uçuk-kaçık donlarda kıkırdaşmalar, dondurucu havada ucuza kapatmanın hem mideyi hem kıçı korumanın heyecanı mahalle dizilerini aratmıyor.

Nalburdan aldığım turuncu saplı ceviz kırıcıyla birlikte bambu tabağıma boca ediyorum cevizleri. Ceviz kırıcının sapları çok doğal. Satıcı “fındık da kırabiliyor” diye beni kandırmış ama içten içe kızsam da üstünde durmuyorum. “Altı ay her gün bir avuç ceviz yenildiğinde kötü kolestrol düşüyormuş”  diyor annem! “‘Benim kolestrolüm yok anne!” demiyorum.  Turuncu sapları çok beğeniyorum, vintage gibi görünüyor diyorum içimden.

Yazıyı yazarken, “mahalleli mutlu-ben mutlu, ‘Bodrum kat’mış, savaşmış, kimin umurunda?” diye yazacakken aklıma düşüyor. “Yok öyle değil” diyorum. Bunca kötülüğün içinde “mutlu olma çabası bizimkisi”.  Tutunmak hayata. Otundan böceğine, cevizinden, donuna… Ya da öyle olsun istiyorum. Yoksa savaş varken niye “ceviz”e meyledelim.

Cam önündeki kuşlar, buharı tüten yemek, gülen bi çocuk, sevimli hayvanlar, muzip bebek fotoları ve videoları, “Doğu’daki savaş”tan daha çok “tık” alıyor. Hem de siyasete teşne kişiler tarafından… “Etkisiz eleman” olduklarını düşündüklerinden olsa gerek diyorum. Podyumda silahlar bu defa. En sahicisinden.

Facebook’ta dün gece arkadaşım “Geziciler nerede?” diyordu. Herkes face’den kayboldu, niye yazmıyorlar olan biteni? “Üçüncü bodrum katı” diye geçiyor başlıklar sosyal medyada. Yanıt vermiyorum ama Doğu’da “kaskatı ölüm” kokuyor her yer, “ateşten kor” evler, kalpler, yürekler.  El atmak, ses vermek bu yüzden zor.  Ölümüne her şey. Yine de belki “İstanbul ışıklarını” yakıp söndürebilir her gece… İki tarafa da “savaşı bitir” diye. Biliyorum, hümanizmi sevmiyor gerilla, işe yaramadığından mı nedir.

Bodrum kattan çıkarılanların fotoğraflar düşüyor facebook’a. Kürtler paylaşıyor. Beyoğlu’ndaki dükkanlardan kimi bilindik ucuz markalardan alınmış kareli gömlekler erkeklerin üzerinde.  Etekli kadın sereserpe yanık bedeniyle.  “Sivil bunlar” diyorum kendi kendime. Hani “mekaplar” nerede? “Savaşı şehre taşımayacaklardı” diyor yorumcu. “Ses ver siviller ölüyor” diyor Kürtler… Diyarbakır’da vurulan 16 yaşındaki Mahmut Bulak’ın halası, “Ben gerillayım gelin beni de vurun” diye vurunuyor, canhıraş. “Ateş düştüğü yeri yakıyor” diyor mahalleli, cevizleri üçer beşer market poşetine doldururken.

Oysa biliyorum ceviz başında, ölüye sevinen yok, savaşa sevinen yok… Aslında “sevinen”in kalbi de travma diyor radyodaki ses. “Bu kadar mı taş kalbimiz” dizi repliği olduğunda herkesin kalbi aynı çarpardı odalarda diyor genç kız.

“18 yaşından küçükler öldürülmesin diye kanun çıkarılsın” diyor çocuğunu kurban veren İbrahim. Sanki kulağıma öyle geliyor, gürleyen gök, çakan şimşekle birlikte. Bugün Mahmut diye incecik boyunlu bi çocuk ölmüş, sırtı tülbentli.  “Çocuklar ölmesin, maça gelebilsinler” süssüz püssüz pankartı, toprak olan çocuklar kadar iç burkucu.

Savaş… Bizim memlekette. Açlığımız, kıçımızı toparlama isteğimiz “barış”a…Mahalleli mutlu. 19 tl’ye düştü ceviz. Tekstilcinin kapı önüne yığdığı erkek-kadın donları da yok satıyor.

Gülsen Yüksel – www.radikal.com.trgülsen yüksel

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.