Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

[Cadı Kazanı] Enerji oyunları…

0

İklim krizinin sonuçları gün ve gün kafamıza balyoz gibi inerken, baş sorumlu fosil yakıtlar yöneticilerin baş tacı. Siyasi partiler, kısır döngüde yapay gündemlerin esiri olurken iklim kriziyle, yani geleceğimizle ilgili en ufak bir plan, program yok ortada. Bu konuda en tutarlı bilgiyi ve yönetim biçimini hayata geçirme kapasitesi olabilecek Yeşiller Partisi‘nin kurulmasına ise hala izin verilmedi.

21 Eylül 2020 tarihinde, gerekli belgelerin tümü İçişleri Bakanlığı‘na teslim edildi, ama siyasi partiler mevzuatına göre bakanlığın vermekle yükümlü olduğu “alındı belgesi”, hiç bir gerekçe göstermeden dokuz ayı geçkin bir süredir teslim edilmediği için kuruluş sürecini yasal olarak tamamlanamadı.  Nedensiz, açıklamasız. Sümen altı olma olasılığı sizce ne kadar?

Türkiye’nin tercihi kimden yana?

“OECD Çevresel Performans İncelemeleri  Türkiye 2019” raporunda, şu saptamalar yapılıyor:

Güçlü ekonomi ve nüfus artışının, gelir seviyesindeki yükselişin ve karbon yoğunluklu yakıt karışımına sürekli bağlı kalmanın itici gücüyle Türkiye’nin sera gazı (GHG) emisyonları son on yılda ciddi ölçüde arttı. Yine de 2020 için iklime dönük hafifletme taahhüdünde bulunmayan tek OECD üye ülkesi olmaya devam ediyor….

….Türkiye bazı sürdürülebilir kalkınma hedefleri bakımından ilerleme kaydetmiştir ancak yeşil büyüme doğrultusunda bir kalkınma modeline geçiş için çevresel hedeflere daha çok çaba harcanması gerekmektedir. Atılan adımların hızlandırılmaması durumunda hava kirliliği, su kıtlığı ve kalitesi ile iklim değişikliğinin etkileri, giderek büyümeyi kısıtlayıcı bir unsur olacaktır. Türkiye, tüm sektörlerde yerli eko-inovasyonu destekleyen politika önlemlerini daha üst bir düzeye taşımadan çevre ile ilgili ürünler pazarının sunduğu fırsatı kaçırma riskiyle karşı karşıya olduğu”…

OECD ardından 2017 yılında Türkiye’nin, Fransa ve Meksika tarafından başlatılan “Paris Yeşil Bütçeleme İşbirliği’nden yararlanabileceğini belirtiyor. .

Yani  ezcümle, karar vericilerin geleceğimizle ilgili hiç bir taahhütü ya da planı, programı, projesi bulunmamakta. “Saldım çayıra mevlam kayıra” kafasının, bize daha çok pandemi yasakları, deniz salyası göstereceği ve  kuraklığın gittikçe önlenemez boyutlara ulaşacağı ise kesin.

‘Temiz enerji efsaneleri’ne dikkat

Sadece rakamdan ibaret olan, insana dokunmayan, hiçbir derdine çare olamayan ekonomik büyüme masalıyla “iyi uykular” halindeyiz . Temiz enerjiye geçiş, iklim değişikliğiyle mücadelenin anahtarı olmasına rağmen, şehir efsaneleri dolanıp duruyor ortalıkta. Efsanenin temelinde iki varsayım var: Birincisi, yenilenebilir enerjinin kaynaklarının güvenilir olamayacak kadar kesintili olması ve ikincisi de hükümetlerin tüm ekonomilerini, temiz enerjiye çevirme maliyetlerine katlanamayacağı. Eğer ‘üç maymunu’ oynamıyorsanız gerçeklerin  ne kadar farklı olduğunu görmemek olanaksız.

Küresel enerji sisteminin %80’inin hala fosil yakıtlara dayandığını, enerji tüketimi ve üretiminin iklim değişikliğine neden olan emisyonların üçte ikisine katkıda bulunduğunu ve 30 yıl öncesiyle de aynı olduğunu bilirsek,  iklim değişikliklerinin ana nedeni hakkında bir fikrimiz olur. Türkiye Ekonomisini Karbondan Arındırma Projesi (*) kapsamında hazırlanan raporda, efsaneyi çürütecek önemli saptamalar yer alıyor:

“Türkiye, OECD ülkeleri arasında enerji talebi ve emisyon artış hızı en yüksek olan ülkedir. Buradaki temel mesele, talep artışını yerli kaynaklardan karşılamaktır. Türkiye, bu talebi karşılamak için fosil yakıtlara dayalı bir enerji sistemini sürdürmeye devam edebilir ya da büyük ölçekli verimlilik uygulamalarının yanı sıra sürdürülebilir ve yenilenebilir kaynaklara dayalı bir enerji sistemi için karbonsuzlaşma gündemi belirleyebilir….

…Enerji sektörü, Türkiye’nin sera gazı emisyonu kaynakları açısından en önde gelen sektördür. Toplam sera gazı emisyonları 2018 yılında, 1990 seviyelerine göre %137 artmıştır ve enerji sektörünün payı 2018’de %72 olarak kaydedilmiştir.

….Türkiye’nin kömür bazlı enerji projeksiyonu, yenilenebilir kaynaklar ve fosil yakıt yatırımları arasındaki fiyat farkında hızlı bir düşüş gösteren piyasa gerçeklerinin görmezden gelindiğini göstermektedir. Kömür yakıtlı üretim, sübvansiyonla faaliyet gösterebilen ve yüksek fiyatlı siyasi ve piyasa riskleri nedeniyle giderek ekonomik olarak elverişsiz bir hale gelmektedir. Daha da önemlisi, talep ve üretimdeki büyümesine rağmen  kömür, küresel olarak pazar payını kaybetmektedir, çünkü artık maliyet açısından rekabetçi değildir. Türkiye’nin linyite olan bağımlılığının arttırılması, daha uygun maliyetli ve finansal olarak elverişli alternatiflere geçiş yapan ülkelerle rekabet gücünü azaltmaktadır….

…Elektrik üretiminin karbondan arındırılması, çevresel ve sağlık açısından sağladığı faydaların yanı sıra, yatırımların artması sonucu istihdam ve ekonomik faaliyet fırsatları yaratmaktadır. Bu durum enerji ithalatında gerçekleşecek düşüşe bağlı olarak cari açık üzerindeki baskıyı azaltmaktadır. Avrupa Yeşil Düzeni, raporda tartışılan karbondan arındırma yol haritalarının sosyo-ekonomik yönlerini kapsayan önemli bir politika çerçevesi sunmaktadır….

….Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen, Aralık 2019’da AB’yi iklim değişikliği ile mücadelede küresel bir lider haline getirmeyi ve aynı zamanda istihdam yaratmayı ve yeni iş kollarını teşvik etmeyi amaçlayan yeni Avrupa Yeşil Düzeni teklifinin genel hatlarını açıklamıştır. Avrupa Yeşil Düzeni, 2050 yılına kadar AB’yi ekonomik büyümenin kaynak kullanımından ayrıldığı ve hiçbir bireyin geride kalmadığı, net sıfır sera gazı emisyonu olan, modern, kaynak-verimli ve rekabetçi bir ekonomiye dönüştürmeyi amaçlayan yeni bir vizyon ve büyüme stratejisi sunmaktadır…

…AB ve ABD genelinde yayılan bir dalgada 268 GW kömür santrali kapatıldı. 213 GW’lık bir miktarın da kapatılmasına karar verilmiş durumda ve İngiltere ve Almanya da dahil olmak üzere dünyanın 80 kömürle enerji üreten ülkesinden 19’u bu yakıtı tamamen devre dışı bırakmayı planlıyor. 2015’ten bu yana, AB’deki 15 ulusal hükümet kömürü tasfiye etme niyetlerini açıkladı: Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İrlanda, İtalya, Hollanda, Portekiz, Slovakya, İsveç ve İngiltere 2030 yılına kadar elektrik karışımında kömür olmamasını sağlama planlarını tartışıyorlar. Avrupa genelinde 82 kömür yakıtlı elektrik santrali hali hazırda kapanmış durumda veya kapatılacaklarını duyurmuştur.”

Raporda belirtildiği gibi, “Türkiye’nin enerji sektörü bir yol ayrımındadır: Verimliliğe yatırım yaparak ve düşük karbon teknolojileri kullanarak karbonsuzlaşma yönünde bir yol mu izleyecek ya da bundan sonraki 20-30 yılda enerji sektörüne yatırım potansiyelini kilitleyecek atıl varlık riskli yüksek-karbon teknolojilerine dayalı mevcut durum senaryosunu mu devam ettirecek?”

Yani ezcümle, iklim değişikliğini görmezden gelip yönetme sorumluluğunu üstlendiği kamunun çıkarının, her şeyin üstünde olduğunu unutup bir grup sermaye sahibinin çıkarlarını mı gözetecek! Üstelik iklim değişikliğinin sonucunda herkes bundan payını alacakken.. Oysa büyüdüğü sanılan ekonominin tek ya da çift haneli rakamları yok hükmünde olacak.

Yeşil ekonomiden yana bir hükümet için

Bizim hayatımız hakkında karar vericileri seçerken hala şaşalı hayatlara, saraylara övgüler düzüp altın ve dövizin ne kadar olduğunu sorgulayıp uzaya çıkma masalının uykuya dalmak için en iyi masal olduğunu düşünüyorsanız ve her gün şahit olduğunuz sonuçlarıyla iklim değişikliğinin nedenlerini sorgulamıyorsanız; deniz ürünü yiyemediğimiz, mavi sularda yüzemediğimiz, pandemi aşıları için hiç bitmeyen kuyruklarda geçireceğimiz, şakır şakır akan suyla duş alamayacağınız hatta içme suyu bulamayacağınız bir Türkiye için  hazır olun.

Çocuklarımıza bırakacağımız mirasın, geleceğin hala ev, araba, tarla, para, altın, arazi olduğunu düşünenler için  son söz:

Çocuklarınız için canınızı verseniz de faydası olmayacak, çünkü yaşayabilecekleri bir Türkiye olmayacak….

*

Olanca kötülüğün, karanlığın içinde her şeye rağmen ışık vardır ve ışığa zaten en çok ‘karanlık zamanlar’da ihtiyaç duyarız. Her doğum bir mucize, her insan yeni bir başlangıçtır ve insanlar bir araya gelip ortak eylemde bulunabildikleri sürece umut da vardır. Dünya sevgisini mümkün kılan, içinde yaşadığımız dünya için sorumluluk alıp ortak eylemde bulunma yetimizdir.” (Hannah Arendt)  

(*)Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe), Güney Doğu Avrupa İklim Değişikliği Ağı (SEE Change Net), Türkiye Ekonomi Politikaları Vakfı (TEPAV) tarafından “Türkiye 2050 Hesaplayıcısı: AB Düşük Karbon Patikası Aracı Kullanılarak İklim Politikası Diyaloğunun Oluşturulması” (Contract no. TR2015/DG/01/A5-02/147) projesi kapsamında hazırlanan politika dokümanı.)

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.