Hafta SonuManşet

Bronz raylardan demiryollarına: Amerika

0

Sizde de oldu mu hiç? Atila İlhan gibi “Bir trene binip rastgele defolup gitmek istiyorum.” diye düşündüğünüz anlar. Bende oldu. Bir kez kentin kapısını vurup, Anadolu’ nun küçük köylerini, kasabalarını, dağları oyup açılan kısa- uzun, ucunda ışık olan karanlık tünellerini, sessiz- sakin akan ırmakların üzerindeki demirden köprülerini geçen bir trenin penceresinden, başka yaşamlara bakarak, ailemin tarihinde geriye doğru gidip, (10. Yıl marşını pek sevmem, faşizan bir vurgusu var, ama içerisinde bir tanım var ki onu sevmiyorum desem yalan olur) yurdu demir ağlarla ören Abbas dedemin, demiryolcu ailemin hat boylarında kalan izlerini aradım. Şair Haydar Ergülen bir söyleşisinde tren için “Hatıralar evi” tanımını kullanmış. Tren benim için böyle bir şey…

Doğuya doğru giden her tren yolculuğu bana zamanla kurulan bir başka ilişkinin kapısını açıyor, zamanda geriye doğru yolculuk yaptığım duygusunu veriyor. Gidilen yer Ankara dahi olsa bu duygu her zaman gelip yüreğimin bir köşesine oturur ve tarifi imkânsız bir haz yaratır bende.

Tanıl Bora’nın derlediği Tren Bir Hayattır’ ın girişinde yer alan “Tren, sadece bir ulaşım aracı değil. En azından meraklısı için öyle değil. Tren, bir seyyar penceredir, aslında kendisi de bir manzara. Tren bir hayattır. ‘Demiryolcu’ diye bir insan türü var: Meslekten demiryolcular ve demiryolu-tren tutkunları. Kendine mahsus bir romantizmi vardır trenin.” cümleleri bendeki bu hazzın nedenlerini de çok güzel açıklıyor.

Bu hazzı demiryolunu düşündüğümde- yazmaya giriştiğimde de duyumsuyorum. Bu Yeşil Gazete’ ye yazdığım 3. tren yolu yazısı olacak. Geçen hafta Dünya Demiryolu Emekçileri Günü nedeniyle bir yazı kaleme almış ve demiryollarının dünyadaki dağılımına da kısaca değinmiştim.  Affınıza sığınarak birkaç hafta daha bu hazzı yaşamak istiyorum.

***

Geçen gün demiryollarının tarihine bakarken öğrendim. Rayları icat edenlerin M.Ö. 2600’ de piramitleri yapan eski zaman mühendisleri olduğu yazıyordu. Ölümsüz Mısır kralları için görkemli yapıların inşasında kullanılan devasa taşların bir yerden bir yere taşınmasında bronzdan rayları kullanmayı ilk onlar akıl etmişler.

Demirden rayı taşımacılıkta kullanmayı ilk akıl edenler de sanayi devriminin İngiliz mühendisleri olmuş. 1738’ de ilk demir ray İngiltere’ de bir maden ocağında kullanılmış. İlk lokomotif ise yine İngiltere’ de, Galler’ deki bir kalay madeninde, 1804’ de kullanılmaya başlanmış.

İlk kamu demiryolu dünya karasal yüzölçümünün %28,4’ ünü, nüfusun ise %14’ ünü kapsayan ABD’ de açılmış ve bugün 1,5 milyon kilometreye yaklaşan dünya demiryolu ağının 250 bin kilometresi ABD’ de yer almaktadır.

1848’ de Chicago’ dan hareket eden ünlü Pioneer (Öncü) lokomotifi ile demiryolları kamuya açılmış. İlk yazıma ABD’ nin simgelerinden birisi olan demiryollarının yeni dünyadaki hikayesiyle başlamak istiyorum. İlk kamu treninin 1848’ de yola çıktığı Chicago bugün dünyanın en büyük demiryolu ağının merkezinde yer alan bir kent.

Amerikan demiryolları tarihçisi Albro Martin, Amerikan şehirlerinde “şehir merkezi” kavramını demiryollarının yarattığını ileri sürmektedir. (Aslında kendi ülkemize baktığımızda da bunun böyle olduğunu görebiliriz. Demiryolunun geçtiği Anadolu kentlerinin hemen hepsinde bir “istasyon caddesi” vardır ve bu genellikle şehrin en hareketli caddesidir.)

Bugün sanayi devi ABD’ de taşımacılığın %90’ ı trenlerle yapılıyormuş. Amerikan sermaye gruplarının (J.P. Morgan and Company vs.), sanayi tekellerinin trenlere ilgisi ilk günden beri yoğun olmuş. Demiryolu hatlarının inşa edilmesi devasa bir yatırım gerektirdiğinden, lokomotif üreticilerinden, demir işçiliğine, sinyalizasyon teçhizatından istasyon binalarına kadar her aşamada kullanılacak malzemeyi tedarik edecek bir dizi sanayiyi de hayata geçirmiş. Bu sayfalara sığmayacak bir hikâye.

Yolcu taşımacılığında da trenler sık kullanılan araçlarmış. Tren biletleri Avrupa’ ya oranla oldukça ucuzmuş. Yaklaşık üç gün süren New York- San Francisco yolculuğunun bedeli 300 dolar civarındaymış. Aynı mesafeli bir yolculuk için Kanada’ da 1000 dolar ödemek gerekiyormuş.

Dört marşandiz tarafından ancak çekilebilen yüzlerce vagonluk bir yük treni

Bir de şu ilgimi çekti: ABD demiryolları genellikle tek hatlıymış. Trenler geçiş noktalarında birbirlerini beklerlermiş. Beklenen yan hatların 3,5 kilometreye kadar uzadığı da biliniyor. Yani vagonlarıyla birlikte 3,5 kilometre uzunluğa ulaşabilen trenlerin bu bekleme hattına geçip diğer trene yol vermek için epey bir süre beklemeleri gerekiyormuş!

ABD halkının devasa tren katarlarına, otomobillere, binalara, ordulara, barajlara, binalara, petrol arama platformlarına, uzay üslerine vs.… olan ilgisi her halde yer altı ve yer üstünde eşsiz zenginliklere sahip topraklarının da devasa, uçsuz- bucaksız olmasıyla ilgilidir sanıyorum.

Her halde kıtanın Atlantik’ e bakan ucu Newfoundland’ a, İngiltere kralı 7. Henry’ nin de talimatıyla 1497’ de ayak basan, Avrupalı yatırımcıların (!) Yeni Dünyadaki öncüsü olan John Cabot, bu yolculuğunu finanse eden İngiltere’nin Bristol şehrinden Richard Amerike‘ e, bir güvercinin paçasında gönderdiği notunda şöyle diyordu: “Abi öyle devasa bir yer ki burası, topraklarının ucu bucağı yok!”  Büyük ihtimalle aynı güvercinle geri gelen Amerike’ nin notunda da şöyle bir şey yazıyordu: “Şimdi çak oraya bir Amerika tabelası ve yürü koçum!” Bu ilk adım daha sonra İngilizlerin bu topraklarda hak iddia etmelerini de berberinde getirdi. Bu iddia uzun yıllar süren bir mücadeleye de sahne oldu.

İtalyan Esse Gesse Yayınevi’ nin yayımladığı çizgi roman serisi 1956- 1987 yılları arasında Ceylan Yayınları tarafından Samim Utkun’ un kapak çizimleriyle Türkçe’ de yayımlanmıştı. Teksas ismi de Türkiyeli okuyucunun daha çok dikkatini çekmesi amacıyla Utkun tarafından önerilmişti

Bu mücadelenin tarihini çok küçük yaşlarda sağlam bir kaynaktan okumuştum! Teksas çizgi romanı, genç savaşçı Çelik Blek’ in (İngilizce’ deki Black’ den geliyor), en büyük zaafları yemek yemek ve özellikle turtaları mideye indirmek olan arkadaşları, ergenlik çağındaki Rodi ve Profesör Oklitüs’ le birlikte, 1770 yıllarında Kuzey Amerika’da İngiltere’ye ait kolonilerin bağımsızlık savaşı vererek, Amerika Birleşik Devletleri’ ni kurmasını konu alıyordu. Kitabın konusu New England, Portland ve Boston eyaletinde geçiyordu. Romanın kahramanı Çelik Blek ve arkadaşları bir avcı kasabasında yaşıyorlar ve kırmızı urbalılara (İngiliz askerleri) karşı direniyorlardı. Boston’da yaşayan Avukat Connoly de Amerikan bağımsızlık savaşında istasyon şefi olarak görev yapıyor ve ara sıra Çelik Blek’ i ziyaret ederek ona gizli ve tehlikeli görevler veriyordu. Bu çizgi romanının kahramanları hayal ürünü olmakla beraber romanda tarih açısından gerçekçi bazı kişi ve olaylara da yer veriliyordu. Amerikan bağımsızlık savaşının önderi ve ABD’ nin ilk başkanı George Washington’ u ve gene ABD’ nin kurucularından biri olan bilim adamı Benjamin Franklin’ i de ilk kez bu çizgi romanda tanımış, sevmiş ve İngilizlerle iş birliği yapan bazı vahşi (!) Kızılderili kabilelerine de diş bilemiştim. Yani, ABD tarihi hakkındaki derin bilgim çocukluk günlerime kadar gidiyor!

Temporary and Permanent Bridges and Citidal Rock, Green River

Gerçek hikâyeye dönersek: Amerikan tarihi kadar, sanayisinin gelişmesinde İngilizler’ in etkisi biliniyor. Raylı sistem- lokomotif teknolojisinin İngiltere’ de başladığını biliyoruz. Teknoloji oradan Yeni Dünya’ ya transfer edildi.  Bazı tarihçilere göre Avrupa ülkeleri demiryollarını, Amerikan demiryolları ise ABD’yi geliştirdi. ABD neredeyse demiryolları sayesinde şekillendi ve yaratıldı.

Atlantik- Pasifik Demiryolu’ nun yapımı insan evladının doğayla verdiği en çetin savaşlardan birisine sahne olmuş. Okuduk veya filmlerde izledik. Vahşi Kızılderililerle (!) savaşmayı da göze alan bu cesur girişimciler hattı bitirmek için ağır bedeller ödemişler. Tarihte ilk kez bir kıtayı baştan başa aşan tren yolculuğu Mayıs 1870’de, Boston’dan San Fransisco’ ya yapılmış ve tam 8 gün sürmüş. Bugün onların açtığı yoldan her vagonunda çift konteyner yüklü, 200 vagonlu trenler kıtayı bir uçtan diğer uca 3 günde geçebiliyorlar.

Amerikan başkanı Grant 1869’da başkanlık koltuğuna oturduktan kısa bir süre sonra demiryollarının Utah’ daki Promontory’ de birleşmesine karar vermiş. 10 Mayıs 1869’da Union ve Central hatları burada buluşmuş ve altından yapılan son çivinin çakılması ile birleşmişler.

Büyük buluşmanın anısına basılan 1944 tarihli posta pulu

Bu sadece bir demiryolu olayı değildi. Bugün Amerika’nın tarih kitaplarında ülkenin birleştiği ve farklı eyaletlerin gerçek anlamda Amerika Birleşik Devletleri haline geldiği gün olarak anılmaktadır. Demiryolu başta Amerika olmak üzere tüm dünyada ulus olma bilincini geliştirmiştir. (Türkiye Cumhuriyeti’ nin tarihi de tren ritüelleriyle doludur. En son Kenan Evren’ in Ankara’ dan İstanbul’ a trenle gelişini hatırlıyorum. En son öbür tarafa gidişi ise kimileri için bir ders niteliğindeydi!)

Cohs Long tüneli, 1880

Peki bu kilometrelerce uzayan hat boylarında dağları delenler, taşları taşıyanlar, rayları taşıyıp çelik çivilerle ahşap traverslerin üzerine iliştirenler kimlerdi? Tarih kitaplarında onların isimleri hep en altta, küçük bir dip not gibi duruyor!

Demiryolu inşaatı işçileri, 1862-63

Amerika’da demiryolu inşaatlarında önce işsiz- güçsüz çobanlar, Latin Amerikalı ve Avrupalı yoksul göçmenler ve özellikle Afro- Amerikalı mahkumlar kullanılmışlar.

Sonra yaşanan yerli işgücü sıkıntısı sebebiyle doğudan Çinli işçiler getirilmiş. Ortalama ağırlıkları 50 kg. olan Çinli işçiler zamanla demiryolu iş gücünün %95’ini oluşturmuşlar. Bu aynı zamanda Amerika’da demiryolu inşaatı tarihindeki en trajik olaylardan birine de yol açmış. Demiryolu inşaatlarında neredeyse köle koşullarında çalışılmak üzere getirilen Çinli işçiler korkunç dramlar yaşamışlar. Sıtma, kolera, dizanteri, çiçek ve tedavisi olmayan ya da bilinmeyen enfeksiyonlar, yılanlar, timsahlar, zehirli böcekler ve kaçınılmaz kazalar çok büyük teleflere sebep olmuş. Ölüm oranının en düşük olduğu dönem olan 1852 yılında her ay iş gücünün %20’si ölüyormuş.

Nihai ölüm sayısı tam olarak bilinmemekteymiş. Çünkü demiryolu şirketi sadece beyazların kayıtlarını tutuyormuş. Yaklaşık 6 bin kişinin öldüğü tahmin edilmekteymiş. Bu durumda Southern Pacific demiryolu inşaatında demiryolunun her km.si başına 2 işçinin öldüğü söylenebilir. Panama Demiryolu inşaatında bu sayı her kilometre için 75 işçiye kadar ulaşmış.

Acaba Teb şehri kurulurken veya Mısır firavunları için piramitler inşa edilirken kaç işçi ölmüştür? Kitaplar hep kralların, firavunların, devlet başkanlarının veya mega proje baronlarının adını yazıyor nedense!

Demiryolu inşaatları aynı zamanda Amerika’da yaşayan Çinli toplumun doğuşuna da neden olmuş. Çinli demiryolu işçilerinin çoğu hat tamamlandıktan sonra Amerika’da kalarak birçok şehirde Çin mahallelerini oluşturmuşlar.

ABD’nin ilk Emek Bayramı 5 Eylül 1882’de New Yorklu duvar ustalarının, matbaacılarının, demir yolu ve sigara işçilerinin sokaklara çıkmasıyla başlamış. Ulusal bir bayram olmaktan öte, işçi sınıfının taleplerini dile getirdiği bir gün olarak ortaya çıkan bugün, ABD’de 1877 grevlerinin bütün ağırlığını taşımakta ve ulusal bayram ilan edilmesini de dönemin mücadelesinin getirisiymiş.

Ancak 1886’ya doğru olan süreçte Chicago Pullman demir yolu işçileri grevinin ülke çapında yayılması ve ardından şiddetle bastırılması Amerikalı yönetici sınıflarda 1877 korkusunu tekrar yaşatmış. Akabinde 1886’da Haymarket meydanını ‘8 saatlik çalışma’ talebiyle dolduran işçilerin eylemi tekrar şiddetle bastırılmış. 1 Mayıs’ın ortaya çıkmasına neden olan Haymarket olaylarının devrimci karakteri gören eyalet hükümetleri 1887’de Oregon’dan başlayarak 5 Eylül’ü Emek Bayramı olarak resmî tatil ilan etmişler. Dönemin Grover Cleveland başkanlığındaki Amerikan hükümeti 1894’de ülke çapında tanıyan yasalar çıkartarak resmileştirmiş. Böylece Amerikan işçi sınıfının uluslararası işçi hareketleriyle hem buluşmasını engellemiş hem de 1 Mayıs’ın ortaya çıktığı ortamdan Amerikan işçi sınıfının etkilenmemesini sağlanmış.

Amerikan demiryolu İşçilerinin tarihinde en büyük başkaldırı 1922’ de yaşanmış. Rea Altona’ daki Juniata Lokomotif Fabrikası çalışanlarının maaşında %12’ lik bir kesintiye gidilince 20 bin işçi işi bırakmış. Pennsylvania demiryolu başkanı Samuel Rea müzakere etmek yerine İsyanı şiddetle bastırmış ve çıkan olaylar sırasında 10 kişi yaşamını yitirmiş. Bu çatışmadan her ne kadar işçiler yenik çıksalar da o yıllarda demiryollarında çalışan 2 milyon işçinin sürdürdüğü mücadeleyle 1926’ da Demiryolu İşçi Yasası Amerikan senatosunda kabul edilmiş.

ABD’de her eylül ayının ilk pazartesi günü Emek Bayramı olarak kutlanıyormuş. Bir dergide okudum. Geçen yıl geçit töreni New York’un Manhattan bölgesinde gerçekleşmiş. Tören gayet resmi bir devlet töreni edasıyla kutlanmış. Her işçi, emekçi ve sendika kortejinin önünde liselerin okul bandoları bulunuyormuş. Ağır bir popüler kültürün etkisi çalınan şarkılarda kendisini hissettiriyormuş. Yürüyüşte Amerikan emekçi halk şarkılarının izine de pek rastlanılamamış. Kortejde Demokrat Parti adayı Clinton’ u destekleyen dövizlere de sıkça rastlanıyormuş.

ABD’ de son aylarda gelişen Trump karşıtı hareketlerle işçi hareketlerinin bağı nedir acaba? Örneğin işçi örgütleri Trump’ un geçen hafta temiz enerji politikalarına son veren kararına ne diyorlar?

Tren ve sanat ilişkisine geçmeden son bir kısa not: Bugün birçok ülkede kullanılan tek raylı bir sistem olan Safage, 1956’da Teksas’ ta denenmiş. Vagonlar, dizel motoruyla yürütülen, lastik tekerlekli, inip kalkabilen arabalar aracılığı ile raylara asılıyorlarmış.

***

Tren imgesi birçok sanat disiplininde sık kullanılan bir imgedir. Amerikan müziğinde konusu trenler, demiryolları olan çok sayıda şarkıya rastlıyoruz. Anadolu halk edebiyatında trene “hasret kavuşturan” da denir ama daha çok uzak diyarları, ayrılığı, kavuşamamayı, hasreti ve hüznü ifade eder bu imge. Bu imge Amerikan Folk ve Blues müziğinde de sık sık karşımıza çıkar.

J.M.V. Turner, demiryolunu konu alan ilk büyük sanat eseri olan Rain, Steam and Speed (Yağmur, Buhar ve Hız) resmini 1844 yılında yapmış.

Sinema tarihçileri, sinemanın mucidi olan Lumiere Kardeşlerin Paris Grand Cafe’ deki ilk sunumlarını sinemanın gerçek doğuşu olarak kabul ederler. Geçen hafta yazımda bu kısa filmi paylaşmıştım. Dünyada beyaz perdeye düşen ilk görüntü istasyona giren bir trenin bu 49 saniyelik görüntüsü olmuştu. Amerikan sinemasının da her döneminde demiryollarına sıkça rastlamak mümkün. Burada özellikle 1903’ de yönetmen Edwin S. Porter tarafından 150 dolarlık bir bütçeyle çekilen, Amerikan sinemasında akılda kalıcı konusuyla ilk western filmi olarak kabul edilen 12 dakikalık “Büyük Tren Soygunu” filmini anımsatmak istiyorum.

Trenler edebiyata her zaman çok yakıştı. Amerikan edebiyatında demiryolları Jack London’ dan John Steinback’ e, Graham Green’ e kadar birçok yazarın kitaplarına konu oldu. Bitlis doğumlu Amerikalı yazar William Saroyan da gençliğinde demiryollarında çalışmış ve o günleri kitaplarına konu etmiştir. Amerikan şiirinde de demiryolu imgesi yaygın olarak yer almıştır.

Bu yazıda demiryollarının ABD’ deki hikayesini öğrenmeye ve bir gazete yazısının sınırları içerisinde kalmaya çalışarak edindiğim bilgileri paylaşmaya çalıştım. Haftaya Avrupa hikayesini öğrenmeye ve sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Şu an dünyanın dört bir tarafında trenler yollardadırlar. Onlara Cahit Sıtkı Tarancı’ nın şiirinden bir dize ile seslenmek istiyorum: “… Haydi yolun açık olsun/ Geçtiğin köprüler sağlam/ Tüneller aydınlık olsun”

 

Bu yazının yazımında onlarca metinden faydalandım. Hepsini burada sıralamama imkân yok. Tren düşünmeye, tren yazmaya hep birlikte devam edelim ama. Değişen iklim koşullarının olumsuz sonuçlarını her geçen gün daha çok hissetmeye başladığımız günümüz dünyasında, bu değişimin bütün olumsuzluklarını gerisin geri döndürebilmek için, fosil yakıtlarla çalışan otomobil uygarlığına, atmosfere tonlarca karbon atığı bırakan süper uçaklara karşı her zaman eski dostumuz trenlere güvenelim, anımsayalım ve herkese anımsatalım. Demiryollarının hikayesi sanayi devrimleri tarihi ile başlamış olsa da trenlerin hala geleceği simgelediğini düşünüyorum. Faydalandığım yazıları yazanlara teşekkür ediyorum.

 

Ercüment Gürçay 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.