Bozcaada’dan bir memleket manzarası: Taraftar nerede yatacak? – Turgay G.

Cumartesi gecesi 01:30’da yola çıkıldı. Sevdalı 23 kişiyiz. Klasik deplasman yolculuğu..

Sabah 9:00’da Geyikli feribot iskelesindeyiz. Feribot normalde sabah 10:00’da ancak fırtına şiddetli. Feribotun cesur kaptanı insiyatif alıyo ve hem topçularımızı hem de bizi almak için zor bela iskeleye yanaştı. Gerek topçular gerekse de biz feribotun içinde devrilme tehlikesi olduğundan araçları Geyikli İskelesi’nde bıraktık.

İnanılması güç bir rüzgara karşı adayı dolaştık. Fakat klasik sabit fikirli ada halkıyla karşı karşıyaydık. ”Maçcılar geldiiii

Bu kadar rüzgara ve takımımızın tehir isteğine ret cevabı verildi çünkü hakem İzmir’den gelmişti ve tehir istemiyordu.

İroni yapmıyorum kullandığımız aut atışlarını kendi kalemize girmesin diye dua ediyorduk! Gerisini siz hesaplayın…

Maçı kaybettik ama yediğimiz rüzgar nedeniyle sağlığımızı da.

17:00’de geri dönmesi gereken feribot iptaldi. Kahraman kaptan akla hayale gelmeyecek maddi teklifler, klişe hastamız var yalanları vs her şey söylendi. Ama nafile… Kısa geçiyorum anca 3 saatlik bir ikna mesaisiydi bu.

Ada’daki tüm pansiyon ve oteller dolaşıldı. 300 tl oda fiyatı çekenler mi dersiniz, 100 yatak kapasiteli otelin bu mevsimde yerimiz yok demeleri mi dersiniz, Köhne otelin adam başı 90’ar tl çekmesi mi dersiniz! Daha saymayayım. ”Size barınacak yer yok” iç sesleri.

Polislere yalvardık; bizi tutuklayın nezarete alın yoksa donarak öleceğiz. Ya da tutuklanmak için bir şeyler yapmamızı istermisiniz diye sorduk. ”Hayır”dı cevapları.
Belediye Başkanı’na 500 kişilik nüfusu olan Ada’da ulaşamadık.

Kaymakam derseniz.. RTE’ye daha kolay ulaşılacağını öğrendik.

Bizim müthiş iş bitirici yönetimimiz, kahvede sabahlayabileceğimizi söyledi. Allah razı olsun! Hatta kendisine de yer bulamadığını bizimle sabahlayabileceğini söyledi. 30 yaşında yaklaşık 20 yılını tribünün tozunu yutarak geçirmiş birine söylenecek kötü bir yalandı. Kahretsin yine haklıydım…

Saat 21:00’de daha önce gece kalmak için yalvardığımız feribota gittik. Tüm kapılar kilitli. (Tamamen bize özel bir durumdu çünkü gündüz adada dolaşırken dikkatimizi en çok çeken şey insanlar anahtarlarını kapı üzerinde bırakıyorlardı) O saatten sonra anladık ki bize tüm kapılar kapandı. Yöneticiler odalarındaydı, Bld. Başkanı ve Kaymakam sıcak evlerinde.

Herkes kapatsa da Allah kapatmaz kapılarını dedik camiye gittik. Ama süper amatör ligde olduğumuzdan mıdır nedir imam kilitlemiş cami kapılarını. Aramızda rüzgarın etkisiyle epey bir rahatsızlanan 5 kişi parmaklıklardan tırmandı ve geceyi caminin üst katında geçirdi.

Geri kalanımız kahvede zorla sobayı yaktırdığımız kahveci ile birlikte kahvede geçirdik. 15 dakikada sönen bir soba.

Ben şimdi hastanedeyim 23 kardeşimin 23’ü de ağır rahatsız.

Kötü konuşmayacağım kimseye kırgın da değilim ülkemin sevdalılara baktığı sabit fikirdir bu. Ama 20 yıllık tribün geçmişimde bu olay artık şu fikrimi iyice haklı hale getirmiştir.

”İstisnalar dışında kimse bana Anadolu insanının misafirperverliğinden bahsetmesin.”

Dün gece herşeye rağmen tek bir olay yapmamamız da umarım yüzlerini biraz olsun kızartır…

 

Bu yazı ilk olarak tribundergi.com/ da yayınlanmıştır

 

Turgay G.
Beykozspor Taraftar Grubu Boğazın Yargıçları Üyesi

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR