Böceklerin büyük yokoluşu ve yaklaşan kıyamet – Ömer Madra

Bu yazı acikradyo.com.tr/ den alınmıştır

Guardian gazetesinin çevre editörü Damian Carrington’un özel haberine göre dünyada kendi türünde yapılan ilk büyük araştırma, yeryüzünün dört bir yanında böceklerin sayısında akıl almaz hızda bir düşüş olduğunu ortaya koydu.

Bu ise, sevgili okur, maalesef, Doğa’nın tümden çökmesi, ekosistemlerin hepsinin yıkılması ve insan varlığının ölümcül derecede tehlikeye düşmesi anlamına geliyor.

‘Biological Conservation’ adlı itibarlı bilimsel dergide yayımlanan araştırmada “Gıda üretme yöntemlerimizi değiştirmezsek, böcekler birkaç on yıl içinde tümden yokoluş güzergâhına girecek” deniyor.

“Bunun gezegen ekosistemleri üzerindeki etkileri en hafifinden felaket düzeyinde olacaktır” diye de ekliyor araştırmacılar.

“En hafifinden felaket” mi? Felaketten daha ağırı ne olabilir diye sormayalım lûtfen, çünkü vakanüvisiniz hakir bayağı cahil – bunun ne olabileceğini katiyyen bilmiyor?

Ama bildiği –ve aslında hepimizin bildiği– birşey varsa, yeryüzünün kuşlarının, hem karada hem suda yaşayan hayvanlarının (amfibi/yüzergezer), suda yaşayan hayvanlarının çoğunun temel gıdasının böcekler olduğu. Böcekler gitti mi, onları yiyenler de açlıktan gitti gider.

Peki neden oluyormuş bu ‘en hafifinden felaket’e yol açmakta olan böcek kıyameti?

Birinci sebep: Entansif endüstriyel tarım: Yani bütün o kimyasallar: suni gübreler, sentetik böcek öldürücüler (pestisidler), otkıranlar (herbisidler), neonikotinoid ve fipronil denen ‘ilaç’lar toprağı steril yani kısır hale getiriyor ve börtü böceği öldürüyor. Tabii, bunları imal edip satarak fantastik kârlar edenler, siyasi karar alıcıları da her türlü kamusal denetimden uzak tutanlar, zengin ve güçlü kimya ve ilaç şirketleri.

(Vakanüvisin notu: Zehire ilaç denmesi, yalnızca Türkçe’ye özgü bir fenomen değildir herhalde.)

İkinci sebep: İklim değişikliğinden dolayı meydana gelen küresel ısınma. Endüstriyel tarımın henüz girmediği, dolayısıyla kimyasalların pek kullanılmadığı tropik bölgelerde de, istikrarlı koşullara uyum sağlamış böcekler, değişim gösterme yeteneğine hemen hiç sahip değiller, havaları ve suları ısınınca adapte olamıyor ve kitlesel yokoluşa gidiyorlar.

Araştırmada görev almayan uzmanlardan Profesör Dave Goulson değerlendirmesini yaptığı araştırmanın sonuçlarından büyük kaygı duyuyor:

“Hepimiz için muazzam bir endişe kaynağı olmalı bu. Çünkü böcekler tüm yiyecek ağlarının kalbinde yer alırlar, ayrıca bitki türlerinin büyük çoğunluğunu tozlarlar, toprağı sağlıklı tutarlar, besinlerin geri dönüşümünü sağlarlar, zararlıların çoğalmasını engellerler ve bunun gibi daha pek çok şey yaparlar. İster sevin böcekleri, ister öcü gibi korkun onlardan, biz insanlar böcekler olmadan hayatta kalamayız. ”

Böceklerin yokoluş sürecini bundan 60 yıl önceki araştırmalarda tespit edip inceleyen Prof. Paul Ralph Ehrlich, kapsamlı ve derin analizler getirdiğini belirterek araştırmayı övgüyle karşılamış, ama bu kitlesel yokoluşta aşırı nüfusun ve aşırı tüketimin rolüne değinilmemiş olmasını da eksikler hanesine kaydetmiş.

Özel haberin yazarı Damian Carrington, gazetesinin ilave haberinde de bu kıyamet alameti karşısında ne yapabiliriz, ya da –daha doğrusu–  “Bir şey yapabilir miyiz?” sorusunu soruyor ve şöyle cevaplıyor:

“Nihai olarak, yaban hayatının ne kadarının yokolup gittiğini belirleyen şey, insan nüfusunun büyüklüğü ile; insanın gıda, enerji ve diğer mallar için tükettiği arazi miktarıdır. Yaban alanlarının korunması önemlidir, endüstriyel, kimyasal – temelli çiftçiliğin azaltılması da öyle. İklim değişikliği ile mücadele canalıcı önem taşır – özellikle tropik bölgelerdeki birçok böcek türleri için. Dolayısıyla, siyasal eylem talep etmenin, entansif tarımla elde edilmiş et ve mandra ürünlerini yemeyi azaltmanın ve daha az uçmanın hepsi amaca yardımcı olur.”

***

Yanlış anlamaya mahal vermemek için hemen söyleyelim: Burada, uçakla, helikopterle filan uçan insanları kasdediyor yazar. Yoksa, böceğe güzelleme olarak söylenen o şarkıdaki durumu değil:

“Uç uc böcecik

Annen sana terlik pabuç alacak…”

Bu yazı acikradyo.com.tr/ den alınmıştır

.

Ömer Madra

Vakanüvis ÖM

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR