Eylül 2011. Gerze direnişi. Gerze halkı yaşadıkları yere Termik Santral yapılmaması için termikçi şirkete ve şirketin güdümündeki kolluk kuvvetlerine karşı direndi.
Mayıs 2011. Büyük Anadolu Yürüyüşü. Anadolunun 7 ayrı bölgesinden Anadolunun her karışını adımları ile arşınlayarak Ankara’ya gelen Anadolu halkı şehrin girişinde durduruldu.
Şubat 2011. Şenoz Vadisi direnişi. Şenoz Vadisi halkı doğa harikası yaşama alanlarına göz diken şirketlerin hes iştahına karşı bir direniş başlattı.
Ocak 2011. Alakır Vadisinin göçerleri Sarıkeçililer bölgelerine yapılmak istenen Baraj ve Hes inşaatlarına karşı direnişe geçtiler.
Eylül 2010. Loç Vadisi direnişi. Loç vadisi halkı bölgelerine yapılması planlanan Hes santraline karşı direnişe geçti.
Nisan 2010. Yuvarlakçay nöbeti. Yuvarlakçay halkı yaşadıkları Hes Santrali yapılmaması için ormanlık bölgede günlerce nöbet tuttu.
Bir Orman Hikayesi
“Orman bizim her şeyimizdir delikanlı, anamız, babamız, evimiz...” diye, yanımda oturan ihtiyar anlatmaya başladı. Alacakaranlık gittikçe artıyordu. Güneş, aşağılarda uzanan ovadan tamamen çekilmişti. Yalnız arkamızdaki büyük ormanda, ağaçların üstüne atılmış kırmızı bir çuha gibi rüzgarla hafif hafif kıpırdıyordu. Biraz sonra büsbütün kayboldu. Ve o anda herşey değişiverdi. Şimdiye kadar yaşayan, kımıldayan, ses çıkaran ova artık ölüydü ve beyaz, ince bir sisle örtülmeye başlamıştı. Buna karşılık orman canlanıyordu. Sabahtan beri ancak mırıltıları duyulabilen ağaçlar konuşuyorlar, bağırıyorlar, sallanıyor ve ellerini birbirine uzatıyorlardı. Yalnız ağaçlar değil, yerdeki otlar, kuru yapraklar, çalılar, ağaçların gövdesine sarılan sarmaşık soyundan nebatlar, hatta kahverengi mantarlarla koyu yeşil yosunlar bile canlanmıştı. Gürültülü bir kımıldama, bir ses kargaşalığı ormanınn kenarlarından dışarı sökülüyordu. Arkamızda büyük bir şehir gerinerek uyanıyor zannediyordum. Birden bir işaret almışlar gibi bu ahenge hayvanlar da karışıverdiler. Kuş haykırışları, ulumalar, acele koşan ayakların altında kırılan dalların sesi birbirini kovalıyordu. Arasıra ovaya kadar uzanarak oradaki mutlak sessizliği bile yırtan acı ve keskin bir feryat, arkasından bir boğuşlma gürültüsü ve uzun hırıltılar, bu karanlıkla beraber canlanan şehre korkunç bir mahiyet veriyordu.
Comments