Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Bir emsal tartışması da İzmir’den

0

Kahramanmaraş destekli depremin üzerinden neredeyse üç hafta geçti. Can kayıplarının sayısı 45 bini bulurken, hala bölgenin önemli bir bölümüne güvenli içme suyu sağlanamıyor, kanalizasyon ve atık su arıtma sistemleri depremden zarar gördüğü için çalışmıyor. Evsel atık dağları oluşan deprem bölgesinde enkaz kaldırma aceleciliğinin yüzünden günden güne asbest sorunu da büyüyor.

Tüm bu tartışmaların arasında İzmir’de alınan bir yargı kararı da gözlerden kaçtı.  Hatırlanacağı gibi 28 ay önce İzmir’i etkileyen 6.9 büyüklüğündeki Sisam depremi, Sisam’da hasara neden olmadı ama başta Bayraklı olmak üzere Bornova, Karşıyaka, Buca ve Konak’ta çok sayıda çok katlı binanın ya yıkılmasana; ya da ağır veya orta düzeyde hasar görmesine, 117 kişinin de yaşamlarını yitirmesine yol açtı. Deprem sırasında çöken binaların yanı sıra ağır ve orta hasarlı binalar da depremden sonra kısa sürede kontrollü olarak yıkılmıştı.

Depremzedeler müteahhitlerin insafına terk edildi

Buraya kadar her şey, çalışanların ve çevrede yaşayanların asbest maruziyetinden korunması dışında kuralına uygun olarak yapılmıştı. Tartışmalar ise yeni binaların nasıl yapılacağı konusunda çıktı. Çünkü yüzbinlerce depremzede bir anda belediye meclisi kararları ile müteahhitlerin insafına terk edildi, belediyeler kendi hatalı imar izinleri ile ve vahşi kapitalizmin kar hırsı sonucu ortaya çıkan can ve mal kayıplarına aldırmadan yeni felaketlere kapı açarcasına yeniden yapılacak bu binalara, yeni facialara yol açarcasına tam %30 emsal artışı verdi. Yani yeniden yapılırken 9 katlı bina, 12 katlı, 12 katlı bina 15 katlı olacak. Sonuç olarak daha çok bağımsız bölüme, daireye sahip olacak.

Neden? Çünkü depremzedelerin apartmanlarını yeniden yaptırmak için maddi gücü yok, hemen hemen hiçbir depremzede evini sigortalatmamış. Üstelik 30 yılı aşkın bir süredir Bayraklı’nın, Karşıyaka’nın zemin ve sıvılaşma sorununu çok iyi bilen belediyeler buna rağmen verdiği yüksek katlı bina imar ile inşaat izinleri ve oturma raporları da dahil olmak üzere onaylarının sorumluluğu yerine getirip bu binaları yeniden yapıp sahiplerine teslim etme yerine depremzedeleri yine vahşi kapitalizmin kucağına atmayı tercih etti. Depremzedeler bir anda kendilerini müteahhitlerin önünde buldu.

Depremzedeler ‘Bayraklı’da, her biri 110 metrekareden oluşan 28 daireli 8 katlı bir apartmanda müteahhitle anlaşılabilen fiyat daire başı 1 milyon 600 bin lira. Bu parayı verecek gücümüz yok. Eğer emsal artışı sağlanır ve binaya iki kat daha eklenerek 10 katlı olursa 8 daire müteahhide kalıyor. Böylece malikler için kişi başı maliyet 600 bin liraya düşüyor. Bu 600 bin liralık gereksinimimiz için de devletin bizlere 2 yıl ötelemeli, 20 yıl vadeli, sıfır faizli kredi imkanı tanımasını istedik’ diyor. Üstelik yeni ve daha ağır felaketlere neden olabilecek emsal artışına dayalı bu çözümü CHP‘li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, CHP’li Bayraklı Belediye Başkanı Serdal Sandal, AKP Genel Başkan Başdanışmanı Binali Yıldırım, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, AKP İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya‘nın desteklediğini iddia ediyorlar.

Onların bu iddialarını doğrularcasına, Bayraklı Belediye Başkanı Serdal Sandal, emsal artışı teklifini 4 Ekim 2021 tarihinde meclis gündemine getirdi ve Bayraklı Belediye meclisi yüzde 10’luk artış kararı aldı. İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi, bu kararı az bulup (!), daha da yükselterek onayladı. İzmir Büyükşehir Belediyesi parsel bazında yüzde 20, ada bazında ise yüzde 30 artış kararı verdi. Şimdi zemini sorunlu bu bölgelerde yeni depremlerde yaşanacak yeni faciaların temelleri atılmaya çalışılıyor.

TMMOB: İmar planı yeni felaketlere yol açacak

Belediye meclislerinin bu kararları Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği‘nin tepkisine yol açtı. TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu (TMMOB İKK) yeni felaketlere yol açabilecek bu imar plan değişikliklerinin iptali için yargıya başvurdu. Kurul, yoğun yapılaşma içeren plan değişikliğinin şehircilik bilimine uygun olmadığını, hukuka aykırı olduğunu belirterek, “Yaşanan mağduriyetin sorumlularının hesap vermediği, mağduriyetleri gidermek bir yana yeni felaketlere kapı aralayacak yoğunluk artışını kabul edilmemizi hiç kimse bekleyemez” diyor. TMMOB, sağlıklı çözümün yoğunluk getirecek emsal artışı olmadığını vurguluyor ve devletin sorumluluklarına dikkat çekiyor:  “Depremde yaşanan mağduriyetlerin sorumlusu her kademesiyle devletin ta kendisidir. İdarece tüm yasa ve yönetmeliklere uygun inşa edildiği belirtilen ve ilgili kurumlar tarafından ruhsatlandırılan binalarda yaşanan her türlü hasarın kamu idaresi tarafından karşılanmasının bir zorunluluk olduğunu savunuyoruz.”

Sonuç olarak TMMOB İKK’nın, Bayraklı ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ‘emsal artış kararına’ karşı açtığı dava İzmir 5. İdare Mahkemesi’nde sürerken, mahkeme 2022/176 Esas,  02.02.2023 tarihli ara kararıyla, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu ve uygulanması halinde telafisi güç zararlara neden olacağından bahisle yürütmesinin durdurulmasına karar verdi.

Bu karardan sonra TMMOB İKK yaptığı basın açıklamasında şöyle diyor:

1 Mart 2021 tarihinde onaylanan plan notuna ek olarak parsel bazında %20, ada bazında %30 verilen emsal artışının teknik olarak tartışılacak bir tarafı bulunmadığını İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyelerinin tamamı bilmektedir. Alınan karar ile birlikte getirilen emsal artışları ile toplamda mevcuda ek %50-60 bağımsız birim artışına gidilmiş ve dolayısıyla nüfus artışı yapılmış, yapılan bu artış ile açıkça “İzmir`e ihanet” edilmiştir. Üstelik yapılan bütün bu artışlar jeolojik-jeoteknik etüd verileri plan kararlarına yansıtılmadan yapılmıştır.  Bu kararın altına imza atan belediye başkanları ve meclis üyeleri herhangi bir bilimsel çalışmaya dayanmadan kentimizde yaşanması muhtemel afetleri, felakete dönüştürecek bir suç işlemişlerdir. Bu kararın altında imzası bulunanların, İzmir`de trafik sorunu olduğundan, koku sorunu olduğundan, altyapının yetmediğinden bahsetmeye ve doğabilecek bir zarar halinde doğal afeti gerekçe göstermeye hakkı yoktur, çünkü bizzat sorumludurlar.”

TMMOB İKK açıklamasının devamında, “Hal böyle iken; emsal artışları ile planlama, mimarlık, mühendislik disiplinlerinin her birini göz ardı eden, deprem bölgesindeki mülkiyet sahiplerini ve kenti ana aktörün müteahhit olduğu piyasa koşullarına teslim eden Belediye Başkanları ve Meclis Üyelerinin, 11.10.2021 tarihinde Büyükşehir Belediye Meclisinde almış oldukları karar, açıkça bir kent suçudur. Bu karar açık şekilde piyasacı bir yaklaşımdır ve iktidar partisinin 20 yıldır kentsel alanda uyguladığı politikalarından hiçbir farkı bulunmamaktadır”  diyor. 

Bilimle inatlaşıldığında…

TMMOB İKK’nun uzun basın açıklamasında (basın açıklamasının tamamına buradan ulaşabilirsiniz) 6 Şubat 2023 Depremlerinin kentlerimizde yarattığı can kayıpları ve yıkımların bilimle inatlaşıldığında ne kadar acı felaketlerle sonuçlanacağını bizlere bir kez daha gösterdiği vurgulanıyor ve çözüm hatırlatılıyor. Sorunun çözümü bilimsel çalışmaların yanında ülkede uygulanan üretim politikaları ile doğrudan ilişkilidir.

“Sorunun çözümü gayet açıktır: Ülkemizin kamu kaynaklarının, hasta garantili şehir hastaneleri, geçiş garantili otoyollar, uçuş garantili havalimanlarına aktarılmak yerine vatandaşların sağlıklı ve güvenli kentlerde yaşaması için kullanılması durumunda kentlerimizde var olan problemlerin büyük bir kısmı çözülecektir. Barınma hakkının temel bir insan hakkı olduğundan hareketle ülkemizde uygulanan kentsel politikalar nedeniyle konutu yatırım aracına dönüştüren kredi teşvikleri, kamu mülklerinin satışı, yabancı konut satışı, kira ve konut fiyatlarının denetlenmemesi, vergilendirmenin adil yapılmaması ve benzeri tüm iş ve işlemlerden vazgeçilmelidir. Anayasanın 56 ve 57. maddelerinde de açıkça belirtildiği üzere tüm vatandaşlarımız için sağlıklı ve güvenli konut alanları planlanmalıdır. Bu nedenle idarecilere, meslek odalarını hedef göstermek yerine, vatandaşları serbest piyasa koşullarına terk etmeyen, kamu kaynaklarını herkes için adil ve hakça kullanılmasını öngören gerçekçi çözümler konusunda görev ve sorumluluklarını hatırlatıyoruz.”

TMMOB İKK’nın açıklaması gayet açık ve net. Sorunun çözümü gerek merkezi gerekse yerel yönetimler olmak üzere devlet tarafından müteahhitlere dayalı vahşi kapitalist sistemin içinde değil, kamu kaynaklarının toplum için kullanılmasında aranmalı… Bunun için ise ilk adımda her şeyden önce ranta dayalı zihniyetimizi ve sistemimizi sorgulayarak işe başlayabiliriz…

Son söz ise İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı ve meclis üyelerine: İleride yeniden yardım kampanyaları açmak istemiyorsanız; kentinizde verdiğiniz yanlış emsal artışı kararından mahkemenin sonuçlanmasını beklemeden dönün. Üstelik mensup olduğunuz siyasi partinin içinde bulunduğu altılı masanın mutabakat metninde ‘emsal artışlarına’ karşı maddeler varken (bakınız; sayfa 159) yapmaya çalışıyorsunuz; İzmir’deki bilim karşıtı bu uygulamayı…

Yol yakın iken vazgeçin; sonuçlarının ne olacağı 6 Şubattan sonra deprem bölgesine yaptığınız ziyaretlerde görmediniz mi?

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.