Bir Eleştirmenin Cinsiyet Algısı ve Çelişkisi -Halil Kandok

Dün ben de bir televizyon programı eleştirmeninin sporcu kadınlara yaptığı eleştirisini çok gereksiz buldum. Çünkü yaptığı eleştiri bilimsel yeterlilikten yoksun, tamamen toplumsal cinsiyet şartlanmışlığıyla yapılmış heteroseksistçe bir eleştiriydi.

Uluslararası Olimpiyat Komitesi erkek görünümüne dayanarak çift cinsiyetli ve hormonal dengelerinde farklılık olanlara karşı zaten konuyu taraflı ve haksız bir şekilde de olsa irdeliyordu ama bilimi tamamen saf dışı bırakarak olayı sadece erkek egemen toplum gözüyle yargılamak işin adilliğini bir taraf bırakın çok da cahilce. Çünkü bu beyefendinin değindiği konu sporcular arasında yarattığı düşünülen güç dengesizliğiyle hiç alakalı değildi. Kadın sporcuların erkek bakış açısıyla resmen görsel kadınlığını sorguluyordu. Kadınlardan beklentisi sporcu da olsalar küçük omuzlar, kocaman kalçalar ve memelerdi. Memeleri bereketin simgesi olarak tanımlarken, kadınların doğurma ve doyurma görevinden bahsediyor sanırım.

Güreş, gülle, halter ve cirit gibi erkeklerle bağdaşan sporları yapan kadın sporcuların görünümünüyse içler acısı buluyor. Çünkü ona göre bu sporcular daha bir erkeksileşmişler, kadınlıklarını tamamen yok etmişler görsel anlamda. Kadın modeli, erkeklerin eline kalemi-fırçayı alıp resmettiği erkek egemen topluma hizmet eden bir köle sanırım ona göre de. Kadının sporda ne işi var değil mi?!

Bazı ülkelerde kadın sporunun gelişememesinin sebebi bu cinsiyetçi bakış açısı ne yazık ki. Bu yıl olimpiyatlarda ülkemizi temsil eden kadın sporcular erkek sporculardan daha fazla olmalarına rağmen madalya kazanamadılar şu ana kadar bildiğim kadarıyla. Bunun altında yatan da kadın sporculara erkek sporcular kadar imkan sağlanamaması olabilir mi? Gerçi ülkemizde futbol dışında diğer spor dallarına erkek-kadın ayırımı yapılmadan hiç önem verilmiyor ayrı mesele.

Kadın sporcuların sporda başarılı olmasının erkeğe benzemekle mümkün olduğunu söylemiş. Bu şu anlama gelebilir mi? Güç demek erkeklik demek, kadının güçlü olmaması gerekir. Kadınlık görsel güzellik demektir ve sporda başarı için erkeğe benzeyerek çirkinleşmemeli. Çünkü bu eleştirmenin beyninde erkeğe ve kadına ait görsel ve davranışsal heteroseksist bir rol modeli var ki, onun dışına çıkılmasını kabul edemiyor. Çünkü eleştirisinin diğer kadın sporcularla güç dengesini bozan hormonal durum hiperandrojeni veya çift cinsiyetlilikle hiç alakası yok.

Ve kadınların “ona göre” bu tür erkekleşmesini kadınlığın aşağılanması olarak görüyor. Acaba kadınlar mı aşağılanıyor, kadınların kendilerine biçilen rol ve görüntünün dışına çıkmalarıyla heteroseksizme göre erkek egemen düşünce mi aşağılanıyor?

Kadın sporculara bu görünümlerinden dolayı başarı için üstü örtülü bir şiddet uygulandığını iddia etmiş. Ben bir kadının zorla kolundan tutulup spor yaptırıldığını zannetmiyorum. Eğer erkeksi bir görüntü şiddete maruz kalmaksa, kurtarılması gereken yüzyıllardır heteroseksizmin kölesi olmuş erkekliktir bence. Erkekliğe de bir rol modeli çizilmiyor mu çocukluktan itibaren. Tanımlanmış erkeklikten taviz vermemesi için heteroseksistçe bir erkeklik dayatılmıyor mu? Güçle beraber şiddet ve keyfi alışkanlıklar erkeklikle bağdaştırılmıyor mu? Keyfiyet erkekliğe veriliyor ve kadınlar keyfi olunca ahlaksız oluyor.

Bu eleştirmenin eleştirisi sadece iddia ettiği gibi kadın sporcuların erkekleşmesine değil, kadınların heteroseksizme aykırı duruşlarına.

Yazısının sonundaysa resmen dibe vurmuş. Sporda başarı sıralamasını kadınların görsel olarak kadınlığı ve erkekliği belirlemeliymiş. Pardon bu kişi sporu güzellik yarışması falan mı zannediyor? Aksi halde kadının naifliğini ve zarifliğini olimpiyat oyunlarının yok ettiğine inanmazdı.

Bunu dile getirmek istemezdim ama bu eleştirmenin ben bildi bileli top sakal, bıyığı ve arkadan bağlanmış uzun saçları var. Kadın cinsiyetini toplumsal cinsiyete göre sorgularken, hatta bilinçsizce yargılarken, insanın önce aynaya, kendine bakması gerekmez mi? Tabi erkek atalarımızın da saçları uzun ve kulaklarında küpe varmış değil mi?! Ama toplumsal cinsiyeti ve toplumsal rol modellerini savunurken, bahanelere sığınmak yerine, insanın kendisiyle çelişmemesi için önce kendinin uyması gerekmez mi toplumsal cinsiyete dayalı bu klişelere, kalıp yargılara ve rol modellerine.

Halil Kandok

www.kaosgl.org

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR