Barışın ELÇİ’sini katlettiler – Celal Deniz

Bu yazı blog.radikal.com.tr/ den alınmıştır

Bir barış ELÇİsini daha katlettiler. Bir insan hakları savunucusunu, tarihi ve kültürel miras savunucusunu, Kürtlerin hukuki savunmanını, Devlet şiddetine uğramış kimsesiz Kürt köylülerinin kimsesini, Tahir ELÇİ’yi katlettiler.

Tahir Elçi, Diyarbakır’ın 9.000 yıllık bir tarihsel dokusuna uygulanan şiddeti protesto etmek için Dört Ayaklı Minarenin hemen dibinde tek kurşunla öldürüldü. Tahir Elçi, tarihi dört ayaklı minarenin dibinde tarih oldu. Yüreğimiz yanıyor…

64

Tahir Elçi son konuşmasında, “Dört ayaklı minare bize, insanlığa sesleniyor. “Beni ayağımdan vurdular” diyor. “Ne savaşlar ne felaketler gördüm” diyor, “ama böyle ihanet görmedim” diyor. Nice medeniyetlere beşiklik etmiş bu kentte bu bölgeden operasyonlar uzak olsun diyorum. Tarihe yönelik şiddet eylemini kınıyorum. Tarihine sahip çıkmayan toplumlar güvenli gelecek kuramazlar.” dedi.

O tarihi bir mirası korumak için orada bulundu bir avuç arkadaşı ile birlikte. Ne yazık ki tarihi dokuya gözünü kırpmadan ateş edenler öldürdü barışın Elçi’sini.

Olayı kriminalize etmeye gerek yok. Çatışma vardı türünden söylentilere karnımız tok. Tek kurşun olayın en net kanıtıdır. Onu planlayarak öldürdüler. O derin devletin baş belasıydı. O son, CNN Türk’te yaptığı konuşma nedeniyle devletin gönüllü tetikçileri ve yargı tarafından linç edilmek istendi. Ama o “1990’lı yıllardan bu güne JİTEM’ci ağababalarınız ve generallerinize boyun eğmedim, sizden mi korkacağım?” diye cevap verdi.

O, devletin 1990’lı yıllardaki hukuksuzluklarının da baş belasıydı. Cizre’de gözaltında kaybedilen 21 kişinin, Lice’de öldürülen 16 kişinin, Roboski’de bombalarla paramparça edilen 34 insanın dava avukatıydı. En son Şırnak’ın Kuşkonar ile Koçağılı Köyü’nün 1994 yılında savaş uçaklarının bombalaması sonucu 38 kişinin ölümüyle ilgili davada AİHM’de Türkiye’yi mahkûm ettirmişti. O, Kürtlerin has savunmanıydı. Katiller bir Hukuk adamını, Adalet arayıcısını katlettiler.

Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’lilere dönük olarak “Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz ” demişti. Biz de biliyoruz ki bu ülkenin devlet geleneğinde “devlet öldürmeyi iyi biliyor”. Bu ülkenin geleneğinde binlerce faili meçhul cinayetlerin failleri devletin denetiminde bulunamadılar.

Tahir Elçi bu ülkenin kanlı tarihinde ne ilk ne de son olacaktır biliyorum. Mustafa Suphi’lerden başlayan devlet eliyle işlenen siyasi cinayetler, Sabahattin Ali’den, Uğur Mumcu’ya, Abdi İpekçi’den Kemal Türkler’e, Musa Anter’den Hrant Dink’e nice gazeteci, yazar, aydın, siyasetçi hep “Kriz dönemlerinde ” öldürüldü. Egemenler hep kriz dönemlerinde işledikleri cinayetlerle toplumun dinamik kesimlerini sindirmek istediler.

Türkiye’de “krizi” yaratan nedenler demokrasisizlik ve eşitsizlik olmuştur. Sistem kendi yarattığı bu krizi komplo yöntemleri ile çözmeye çalışmış, darbelere, otoriter yönelimlere zemin hazırlamanın aracı kılmıştır. Hep kriz dönemlerinde aydınlatılamayan siyasi cinayetler işlenmiş, yaratılan gerginlik ortamını fırsat bilen egemenler, otoriter yönetimlerini güçlendirmişlerdir. Şimdi de Erdoğan’ın “başkanlık krizini” çözmenin bir aracı olarak Tahir Elçi gibi bir Kürt aydınını hedef seçtiler. Ve alenen katlettiler.

Başbakan, 1 Kasım seçimlerinde “1990’lara dönülmesin, Beyaz Toroslar bu sokaklarda dolaşmasın” demişti. Evet sevinebiliriz, artık Kürdistan topraklarında beyaz Toroslar dolaşmıyor. Ama 1990’lı yıllarda kaçırılarak gizli gizli Kürtler öldürülürken; şimdi aleni, canlı yayında Kürtler öldürülüyor. Değişen sadece devletin utangaçlığı gitmiş. Utanmazca, arsızca Kürtlere karşı ölüm dayatılıyor.

“Ölüm raporu yayımlanmadan, Polis olay yeri inceleme raporu yayımlanmadan nasıl emin olabilirsin” demesin kimse. Tek kurşunun devlet geleneğinde o kadar çok örneği var ki..

Yüreğim kanıyor, yüreğim kanıyor, ah keşke sonumuz olmasaydı, olmasaydı böyle…

Bir gün Kürtlerin, Kürdistan’ın tarihi yazılırsa unutulmasın ki harcı kanla karıldı.

Bu yazı blog.radikal.com.tr/ den alınmıştır

63-Celal-Deniz

 

 

Celal Deniz

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR