Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Antroposen çağında risk ve sorumluluk: Seller ve HES’ler – Dr. Ayşen Eren

0

Bozkurt ve Ayancık‘ta yaşanan sel afeti, bu şehirlerden geçen Ezine Çayı ile Ayancık Çayı üzerine kurulan nehir tipi HES’leri de gündeme taşıdı. Sel afeti ve ardından yaşanmakta olan kriz devlet görevlilerini, siyasileri, bilim insanlarını ve uzmanları neler olduğu konusunda açıklamalar yapmaya mecbur bıraktı. Ebru HES, Aybige HES ve Ayancık HES‘in altyapıları ile yaşanan sel felaketi arasındaki nedensel ilişkiyi toplum günlerdir sorguluyor, açıklamaya çalışıyor.

HES’lere resmi izni veren iki devlet kurumundan biri olan, ülkenin akarsuları üzerine inşa edilen su yapılarından sorumlu DSİ’den yapılan resmi açıklamaya göre sel ile HES’ler arasında olumsuzluk yaratabilecek hiçbir nedensel ilişki yok. Tam tersine sel ve taşkın riskini ortadan kaldıran, en azından azaltan olumlu bir nedensel ilişki var, şöyle ki nehir tipi HES altyapıları selin getirdiği kütük, kaya, taş, kum gibi malzemeyi tutarak taşkını engelleyebilir ya da taşkının yıkıcı etkisini azaltabilir.

Devletin hiçbir şüpheye yer vermeyen, taraflı, sabit ve dar bakışı tam da antroposen çağına ait. Bozkurt ve Ayancık şehirlerinde tüm sorumluluk kurtarma, temizleme ve yeniden inşa faaliyetlerine indirgenirken, yaşanan felaket ‘iklimsel bir kazanın’ sonucu gibi gösteriliyor. Oysa bölgeye alışılagelmiş yıllık yağış miktarının birkaç gün içinde düşmesi de bu aşırı şiddetli yağışın yarattığı yıkım da doğal değil, insan faaliyetlerinin sonucu. Bu nedenle en yapıcı hareket, dikkati ‘ne oldu?’ sorusundan ‘nasıl oldu?’ sorusuna kaydırarak, HES’ler ile seller arasında risk yaratan ve riski artıran nedensel ilişkiyi çözmeye çalışmak ve iklim değişikliğinin yıkıcı etkisinin giderek daha ciddi hissedildiği günümüzde ileriye dönük havza bazında risk planlamasının taşlarını döşemeye başlamak.

Atılacak ilk adımda regülatörün bir diğer adıyla su alma altyapılarının, dere yatağı ve dere akışı ile nasıl bir ilişki kurduğuna, ardından bu ilişkilerin sel geldiği an nasıl şekil değiştirdiğine bakmak yararlı olacaktır. Doktora araştırmamda yakından incelediğim HES altyapılarına dair çalışmama dayanarak basın ve sosyal medya kanallarında yapılan tartışmalardaki iddialar, yapılan açıklamalar, hazırlanan bilimsel ve uzman raporlarda paylaşılan görüşler üzerinden, yorumlarımı ortaya koyacağım.

HES’lerin derelere etkisi

Öncelikle dereyi değişen iklim koşullarına uyum gösterebilen, canlı bir varlık olarak görmemiz gerekiyor. Temel işlevi toprağın ememediği suyu toplayarak denize ulaştırmak. Taşıdığı suyun miktarına göre bazen yükselir, genişler, bazen alçalır, daralır. Aktığı arazinin eğimine bağlı olarak hızlanır, yavaşlar. Su ile birlikte toprak, kum, çakıl, taş, kaya, ağaç, dal, kütük önüne ne gelirse, kaldırabildiği takdirde alır, taşır, taşıyamaz hale gelince bırakır. Su alma altyapıları ise bir kaya kütlesi gibi dere yatağına sabitlenmiş yapılardır ve fiziki esneklikten yoksundur.

Nehir tipi HES’lerin sel anında baraja dönüşme ve patlama riski var mıdır? Evet bu risk vardır ve özellikle Karadeniz Bölgesi’nde rüsubatı bol, eğimi yüksek, tepeler arasına sıkışmış dar yataklarda akan ‘vahşi’ derelerde yüksektir. Riski artıran insan kaynaklı etkenler nelerdir? Birincisi, Rize‘de bulunan İkizdere HES örneğinde olduğu gibi dere yatağının bir kenarından deredeki suyun belli bir kısmını alan, kalanının doğal haliyle akışına izin veren su alma yöntemi bir kenara bırakılarak, günümüzde dere yatağını enkesit boyunca tümüyle kapatarak deredeki suyun hemen hepsini almaya çalışan bir yöntem kullanılmaktadır. İşlev açısından ‘baraj’ karakterli bu tip su alma yapılarının dere akışına müdahalesi serttir. Gelen tüm suyu bir kapan gibi tutmaya çalışırken, dereye bırakacağı suyu sıkı kontrol ederek can suyunu bırakır.

İkinci etken nehir tipi HES planlama ve tasarımında derelerin sürüntü maddesi miktarı ve hareketinin dikkate alınmamasıdır. ‘Baraj’ tipli su alma yapıları derenin taşıdığı kum, çakıl, taş gibi sürüntü maddesi hareketini sertçe engeller. Dolayısıyla su alma yapılarının mansabında, yani yapılardan sonra suyun akış yönünde dere yataklarının düzleşmesine, daralmasına yol açar. Üçüncü etken HES’lerin dere yatağına müdahaleleridir. Su depolama kapasitesi yaratma amaçlı, resmi raporlarda yer almayan ‘üstü örtülü’ yaygın uygulamada, dere yatağı su alma yapısının hemen üstünde genişletilip derinleştirilerek havuza dönüştürülür. Su alma yapısının hemen altında dere yatağı DSİ can suyu ölçümü yapacağından daraltılır. Dere yatağını daraltan bir diğer faaliyet inşaat hafriyatlarının dökülmesidir.

Sel durumunda yaşananlar

Feyezan yani sel durumunda ne yaşanır? Şiddetli yağmurda canlı bir varlık olan derenin yatağı havzaya genişler, yamaçlardan da akış başlar, su miktarı artıkça dere akışı güçlenerek sertleşir. Feyezan başlangıcında ‘darbe’ şeklinde sürüntü maddesi hareketi olur, birden çok büyük bir hacme ulaşır(*). Önüne gelen ‘barajımsı’ su alma yapısıyla çarpışır, dere yatağından, yamaçlardan toplayarak getirdiği kütük, ağaç, taş, kaya, çamur gibi malzemeyi su biriktirme havuzuna ve su alma yapısına yığıp sıkıştırarak ‘kunduz barajı’ oluşturma riski vardır. ‘Kunduz barajı’ tahmin edilenden çok daha fazla suyun ve malzemenin birikmesine neden olur. ‘Kunduz barajı’ biriken su ve malzemenin yarattığı yüksek basınçla patladığında selden daha da vurucu bir etki yaratır. Sel sırasında ‘kunduz barajı’ defalarca oluşabilir ve patlayabilir. Pürüzsüz kaydırakta daha hızlı kayarız değil mi? Benzer şekilde patlayan sel düzleşen, daraltılan dere yatağında kolayca hızlanarak daha da güçlenip inerken yıkıcı gücünü artırır.

Nehir tipi HES’ler sele benzer dere yatağında ani su yükselmesi durumunu havuzlarını temizlerken de yaratır. İkizdere Vadisi’nde HESlerin mansabında yaşayan yöre insanları 5 cm su derinliğinin bir anda 1 metreye çıkabildiğini, derede su görmemeye alışan çocukların, insanların aniden yükselen suya kapılabildiklerini söylemişti. Nitekim HES’leri işleten şirketlerden havuz kapaklarını açacakları zaman halka haber vermelerini talep etmişler. HES olan akarsu vadilerinin bir kısmında dere aniden yükselebileceğinden dere yatağına girilmemesine dair uyarı levhalarının dere kenarlarına konulduğu görülür.

İklim değişikliğinin giderek daha çok hissedilir olduğu ülkemizde yapılan bilimsel çalışmalar Karadeniz’de deniz suyunun ısınmakta olduğunu, bu ısınmanın iklimsel süreçleri tetikleyerek Karadeniz Bölgesi’nde yağışların daha şiddetli olmasına yol açabileceğini gösteriyor. Derelerin Bozkurt ve Ayancık’ta verdiği sert, can yakan ders, dere yataklarında insan faaliyetlerinin azaltılması gerektiği yönünde. Siyasi iktidar ya oluşan riskleri görüp, sorumluluk alır ve akarsu havzaları için nehir tipi HES’leri de içine alan bütüncül bir risk analizi yaparak riskleri ortadan kaldıran ya da azaltan adımlar atar ya da havzalarda yaşayan halkı giyotin gibi sel riski altında, korunmasız, tedirgin yaşamaya mahkum eder.

(*)Kaynak: Kazım Çeçen, 1962, Vahşi Derelerden Su alma, İTÜ Yayını.

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.