2006 yılında Little Miss SunShine filmi ile hayatın içinde kaybetmenin o kadar da kötü bir şey olmadığını, kaybederken bile hayatın içinde kazanacağımız olgular olduğunu gösteren Jonathan Dayton, ve Valerie Faris uzun bir aradan sonra Ruby Sparks ile tekrar karşımıza çıkıyor.
Oyuncu Zoe Kazan’ın kaleme aldığı (İstanbul doğumlu Unutulmaz yönetmen Elİa Kazan’ın torunu) ve sevgilisi Paul Dano ile yer aldığı yapımda “Yazar Tıkanması” yaşayan, ilk eseri ile Dahi olarak nitelendirilen Calvin’in hikayesini bizlere anlatıyor. İlk kitabı ile isminin başına dahi nitelemesi eklenen Calvin, asosyal kişiliği ve karşı cinsle bir türlü olamayan ilişkileri arasında git-geller yaşadığı dönemde rüyalarına konuk olan kızı bir gece yazmaya başlayarak gelişen hikayenin içinde kendimizi buluyoruz.
Ruby Sparks filmi yazarların üretememe, yazamama konusuna eğilirken sürdürülmeye çalışılan “Yazar hayatının” üretme konusunda bir engel teşkil edebileceğini anlıyoruz. Scotty adlı kız gibi çiş yapan ama erkek olan köpeği ile yüzme havuzlu, kocaman bir evde yalnız ve mazbut yazar hayatı yaşayan Dahi yazar Calvin, bir sabah uyandığında karşısında yarattığı karakteri görmesi ile başlayan hikaye sonrasında yaşanılan mutlu bir çift hikayesi ile devam ediyor.
Yazar Tıkanması mı Yaşamın Kısırdöngüsü mü?
Filmden yansıyan hikayedeki yazar karakteri bir metafor gibi kullanıldığını, olay örgüsü genişledikçe anlıyoruz. Normal insanların ilişkilerinde sıklıkla yaşadığı tıkanmalar, kısırdöngüler yazar metaforu kullanılarak olaylara dışarıdan bakma imkanını izleyiciye sunmayı başarıyor.
Hayatın içindeki rolünü, yaşayışı değiştirmekten korkan insanın, çevresindeki insanları değiştirme uğraşı ve yönetme isteğini Calvin’in yaşantısını görerek şahit ediyoruz. Calvin’in kendi yarattığı karakteri özgürce değiştirebilme imkanını, gerçek hayatta bir karşılık bulmadığını yaşayarak tecrübe ediyor.
Little Miss SunShine ile Ruby Sparks yapımları izlenebilecek yapımlar olmaların yanı sıra kaybedilme ihtimalinin olasılıklardan bir tanesi olduğunu hayatın içinden hikayeler seçerek üsturupluca anlatmayı beceren ender yapımlardan.
Zoey Kazan hakkında afili sözler…
İlk senaryo denemesini klişeler ve tekrar olarak adlandırılabilecek “ romantik aşk hikayesi” olarak seçmenin handikaplarından uzak bir senaryoya imza attığı söylenebilir. Bunun yanı sıra filmde canlandırdığı Ruby karakterine görüntü olarak birebir uygunluk göstermesi “acaba kendini düşünerek mi yazdı?” sorusunu beraberinde getiriyor.
Oyunculuk olarak, hatırlanabilecek bir performans sergilemesinin yanı sıra, “herkese böyle bir sevgili” iç çekişini film boyunca erkek izleyicilerin düşünmesine neden olduğu bir gerçek. J
Sallinger Ustaya Selam
Ruby Sparks filmini biraz daha değerli kılan ise J.D Sallinger’ı sözleriyle anması büyük bir incelikti. Yazdıklarını kimseye beğendirme, okunması konusunda hiçbir derdi olmayan Sallinger’in yazar olarak duruşu, yazmak isteyenlerin kulağına küpe olması gerektiğini öneren bir tavsiye de filmin içinde yer aldığını belirtmekte yarar var.
“Kurgunun nadir mucizesi tekrar karşımızda. Hayal gücü, kâğıt ve mürekkeple bir insan daha yaratıldı.”
Çavdar Tarlasındaki Çoçuklar. J.D.Sallinger…
Muhittin Kurban