Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Almanya’nın çöpü, Marmara’nın salyası, Dicle’nin balığı

0

Birkaç haftadır oldukça ilginç gelişmeler yaşanıyor. Bunlardan tek sevindirici olanı ise çöplükten hallice olan geri dönüşüm işletmelerine kesilen yaklaşık 8 milyon TL’lik ceza ve 32 tanesi için verilen kapatma kararı! Sevindirici olması ise sorunun artık gerçekten bir sorun olduğunun kabul edilmiş olmasından kaynaklanıyor. Anlaşılan o ki denetimler devam edecek ve çöp tüccarları da bu durumdan bir hayli etkilenmiş durumdalar.

Her ne kadar çürük elmalar ayıklanıyor gibi bir argümanla büyük tüccarlar bu duruma seviniyor olsa da durum hiç de öyle çürük elmaların ayıklanmasına benzemiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 139 tesiste yaptığı denetimde büyük tüccarların çürük elma dediği 32 tesise yaptırım uygulanmış. Yani %23 gibi bir oran söz konusu. Muhtemelen bir o kadar da uyarı yiyen olmuştur. Demek ki birkaç çürük elma denemeyecek kadar çok sayıda usulsüz iş yapan varmış. Hala denetimlerin sürdüğü düşünülürse sayının artması muhtemel. Bu denetimler ülke sathına yayılırsa bu oranın %30 civarında olacağı aşikâr. Üstelik bu denetimlere atık su ile ilgili sorunların denetimi dâhil değil. Bu tesislerin kırma için kullandıkları yıkama sularının hangi özellikte olduğu ve bunların herhangi bir standarda uyup uymadığı da belli değil. Atık su için bir standart belirleyip buna dair bir denetim yapılacak olsa sektörün çoğunluğunun bu standardı sağlamayacağını söylersek abartmış olmayız.

Çöp mü atık mı tartışması anlamlı değil

Bunlar yaşanırken yapılan çöp mü atık mı tartışması var ki o da gerçekten konunun bağlamından koparılmasından başka bir anlamı olmayan bir tartışma. TDK’yı açıp baktığınızda atık da, çöp de zararlı olarak tanımlanıyor. Tabii ki buradaki asıl amaç toplumsal hafızadaki yeri oldukça kötü olan çöp ile anılmayı engellemek! Ancak ortaya çıkan gelişmeler bu çabaların ne kadar da anlamsız olduğunu gösteriyor. Son birkaç haftadır Almanya kamuoyu Türkiye’ye gönderilen çöplerin akıbetini sorguluyor. Türkiye’den ise henüz beklenen seviyede bir ilgi her zaman olduğu gibi bugün de yok. Birkaç haber dışında ana akım bu konuda oldukça sessiz.

Olay ise tam olarak şu: Uyanık bir çöp tüccarı, bir tanesi Almanya’da bir tanesi de Türkiye’de olmak üzere iki şirket kuruyor ve tonlarca evsel çöpü Türkiye’ye ithal ediyor. Ancak ortada ne bir şirket var ne de başka bir şey. Sadece sürekli adres değiştiren bir tüzel kişilik söz konusu. Gelen çöplerin bir kısmı hala çeşitli limanlarda geri gönderilmek üzere bekletiliyor. Almanya makamları bu konunun sahip olduğu skandal potansiyelinden kaçınmak için işi ağırdan alıyor ve muhtemelen de sessizce geçiştirme derdinde. Konunun detaylarını şu yazıdan öğrenebilirsiniz. İşte tek başına bu olay bile çöp mü atık mı tartışmasının anlamsızlığını ortaya koymaya yetiyor.

Müsilaj, Marmara’nın kıyısal ekosistemini boğuyor

Diğer haber ise birkaç aydır gündemde olan Marmara Denizi’ndeki kaykay diye de bilinen müsilaj problemi! Bizim besin dediğimiz, aslında çoğunluğu atık su kaynaklı olan kirleticilerin derin deşarj adı altında birçok noktadan deniz boşaltılmasının bir sonucu olduğu düşünülen bu müsilaj gerçek manada bir facia potansiyeli taşıyor. Çünkü tüm Marmara kıyılarında farklı yoğunluklarda olmak üzere gözlemlenebilen bu olay tüm kıyısal ekosistemi adeta boğarak yok ediyor. Bunun bir diğer adı da zaten ötrofikasyon. Yani sucul bir ortamın besin miktarı açısından aşırı derecede zenginleşmesi.

Eğer ortam bu besin miktarını tolere edebilecek bir dinamiğe sahip değilse işte onun adı aslında ölüm oluyor. Bir nevi varlık içinde yokluk. Marmara’da olan da bir bakıma böyle bir süreç. Sorunun çözümü belli! Marmara’ya arıtılmadan bir damla su bile boşaltmamak. Bundan vaz geçilmezse eğer ortaya koca bir lağım çukuru çıkacaktır ki Haliç hafızası taze olanlar bunun ne demek olduğunu gayet net bir şekilde anlayacaktır.

Dicle’de kuraklıktan balıklar ölüyor

Benzer bir ekolojik felaket ise birkaç haftadır Dicle Nehri başta olmak üzere Güneydoğu’daki bazı nehirlerde balık ölümleri şeklinde ortaya çıkıyor. Üstelik nedeninin ne olduğuna dair bir araştırma zahmetinde bile bulunulmuyor. Dicle nehrinin birçok noktasında iddialar o ki tarımsal amaçlı aşırı su kullanımından kaynaklı olarak su miktarlarında meydana gelen aşırı düşüşten kaynaklı olarak toplu balık ölümleri gerçekleşiyor. Buna bir de birçok noktadan yine atık suların kontrolsüz olarak nehir ortamına deşarj edilmesini de eklediğimizde ortaya işte bu toplu ölümler çıkıyor. Konuya olan yaklaşım ise felaketin kendisi kadar etkili değil. Gerek Marmara gerekse de Dicle Nehri’nde ortaya çıkan durumun sorumlusu aslında aşağıdaki resimde gizli.

Temel sebep iklim krizi

Özellikle kuraklık ki bunun ana nedeni iklim krizi hem Marmara hem de Dicle Nehri açısından ortaya çıkan felakete odun taşıyan etmenler. Aşırı kuraklık Dicle’den aşırı su çekimine neden olan etmenlerin başında geliyor. Bu kuraklığı ortaya çıkartan iklim krizi Marmara’da da deniz suyu sıcaklıklarının istenilen mevsim normallerine erişememesine neden oluyor. Öyle olunca da ortaya müsilaj gibi birçok farklı canlının katkısıyla oluşan acayip bir ekolojik yıkım çıkıyor.

Buna bir de aşağıdaki grafiklerde de belirtilen atık su boşaltımını eklersek işte ölüm fermanının son imzası da atılmış olunuyor.

İklim krizi tüm yıkıcılığıyla yaklaşırken onun etkisini hafifletecek önlemler almak yerine, yangına körükle gitmek sonu hızlandıracaktır ki bugün yaşananlar bunun en bariz göstergesi niteliğinde.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.