Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Akbelen’de simgeleşen

0

Tanıl Bora‘nın Süleyman Demirel‘in biyografisini yazdığı son kitabında iş bir yerde elbette 24 Ocak 1980 Kararları‘na geliyor.

309’uncu sayfada bir alıntı yapıyor Bora ama Demirel’den değil. İsmail Cem‘in 6 Şubat 1980’de Hürriyet’te çıkan makalesindeki 24 Ocak Kararları yorumundan… Şöyle yazmış İsmail Cem: ” ‘Sermaye kazancı’ ile ‘Halkın yararı’ arasında bir tür ‘Tampon’ yaratan yahut yaratmış gözüken devlet, artık bu görevinden istifa etmiştir.”

Türk Lirası’nın değerini yüksek oranda düşüren, tarımda destek alımlarını ve birçok sübvansiyonu kaldıran, dış ticareti serbestleştiren bu kararlar hakkında en gerçekçi yorumlardan birini de dönemin CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit yapmıştı. Kendisi de bir dönem Şili‘nin darbe sonucu öldürülen lideri Salvador Allende‘ye (Allende-Büllende) benzetilen Ecevit şöyle demişti: “Bu Latin Amerika modelidir, demokrasiyle yürümez!”

Yürümedi de zaten. Aynı yıl içerisinde 12 Eylül Askeri Darbesi gerçekleşti ve 24 Ocak’ın kurumsallaşması karşısında duracak kimsenin bırakılmamasıyla sağlandı.

24 Ocak kararlarından 43 yıl sonra

24 Ocak kararlarının ve yürümesini sağlayan 12 Eylül’ün üzerinden 43 sene geçti. Durum her anlamda çok daha kötü. Yaşananları ve dayatılanları çok daha kabullenmiş haldeyiz. Devlet ise İsmail Cem’in çok doğru bir şekilde tespit ettiği istifasından sonra artık yeni bir iş buldu. Eskiden sermaye kazancı ile halk yararı arasında dururmuş gibi yapan devlet uzun zamandır karın tokluğuna sermaye kazancının yanında işe girdi. Gerektiğinde özel güvenlik olarak hizmet veriyor. Gerektiğinde hukuk işlerinde aracılık ediyor. Gerektiğinde ise halktan aldığı parayı sorgusuz sualsiz sermayenin cebine koyarak Robin Hood‘u -olsaydı- mezarında ters döndürüyor. Ertelenen grevlerden, halka yüzde yüzde artırılan ama patronlara ertelenen vergi borçlarından, 6 Şubat 2023’te ortada olmayanların, 26 Temmuz 2023’te halka su sıkmasından bunu görüyoruz.

43 yıllık bu düzenin şu sıralar simgeleştiği yer ise Akbelen. Yaşadıkları yerleri, köylerinin olduğu alanı, ormanı ve ormandaki diğer canlıları korumak için nöbet tutan İkizköylüler ile çevrecilerin, Yeşiller’in, ekolojistlerin mücadelesi Limak denen şirketin tekrar harekete geçmesiyle birleşti. Herkes kendi bildiği yöntemlerle orada. Ormanı korumak isteyenler ağaçlara sarıldılar. Kesimi durdurmak istediler. Mahkeme kararlarını gösterdiler. Ormanı yok etmek isteyenler ise yöre halkının fakirliğinden işbirlikçi devşirmeye çalıştılar. (Ağaçları kesmek için yöre halkından insanlar tuttular!) 10’un üzerinde gazeteye aynı anda ilan verip yaptıkları işin ne kadar ulvi olduğunu anlatma çalıştılar. Kendilerini gazeteci, çalıştıkları yeri de gazete olarak tanıtan insanları satın alıp, onlara orman yok etmenin ne kadar iyi bir şey olduğunu yazdırdılar. Yaklaşan yerel seçimlerde “potansiyel” adaylıkları için kaynak bulmaya çalışan bazı siyasetçileri satın almaya çalışmadılar; onlar zaten pazara çıkmıştı. Aralarından seçtiler.

Akbelen neyin simgesi?

Şimdi durum böyleyken tekrar İsmail Cem’e dönelim. Bu gibi bir durumda devlet nerede duracak? Birbirinin karşıtı iki yapı var ve bir yapı ağaç kesecek, bir yapı da bunu durduracaksa araya giren Jandarma’nın kalkanı kime doğru duracak? Barikatı kime doğru kuracak? 2.5 yıllık linyit rezervi için 400 yıllık ağaçları kesmeye çalışan şirkete doğru mu dönecek kalkanlar? Yoksa ağaçları korumak isteyenlere doğru mu dönecek? Bu elbette retorik bir soru. O kalkanlar yıllardır, on yıllardır bizlere doğru dönüyor. Hem de tek bir yerde değil, mümkün olan her noktada bize doğru duruyor. Çünkü 43 yıl önce görevinden istifa eden devlet, 43 yıldır yeni işinde çalışıyor.

Akbelen ne ilk ne de son. Fakat Akbelen çok fazla anlamı kendisinde toplamış bir simge. Sermaye sınıfının asgari rasyonaliteden nasıl uzak olduğunu bize gösteren bir simge. Resmi kurumların bir yandan sözler verirken (Kömürden çıkış, 2053 iklim hedefleri vs. vs.) nasıl bu sözlerin bir anlamı olmadığını gösteren bir simge. Elinizde mahkeme kararı da olsa, arazi sizin özel mülkünüz bile olsa, kesim için verilen izin çoktan bitmiş de olsa bunların hukuk terazisinde hiçbir öneminin olmadığını, parayı verenin istediğini yapabileceğini, size istenilen kurumdan dayak attırabileceğini gösteren bir simge. Hangi siyasi partilerin muhalefet sınırlarının nereye kadar gelebildiğini ama nereden sonrasına geçemediğini bize gösteren bir simge.

(Bir tane de kişisel olsun) 21 Eylül 2020’de başlayan Yeşiller Partisi macerasının neden ve ne için hukuk eliyle boğdurulduğunu ve mahkeme kararlarıyla partimizin yok edildiğini bizlere gösteren bir simge. İktidar yalakaları çok seviyor bir sözü. “Mesele 3-5 ağaç değilmiş görün!” deyip duruyorlar. Evet mesele 3-5 ağaç değil. Akbelen de sadece Akbelen değil.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.