Hafta SonuManşet

Adalılar gözünden #İğneada – Cana Tülüş

0

Huzur dediğinizde gözünüzün önüne bir resim gelir; eviniz, annenizin kolları, sevgiliniz… Benim için huzur, bir Temmuz akşamı saat 7 buçukta İğneada’da arkamda orman, denizi izliyor olmaktır; gözüm maviye boyalı, sırtıma yeşil bir yelek giymiş gibi.

Bilirim ki her Temmuz’da o huzur beni karşılayacak. O resmin hayaliyle hayatımdan yeni mekanlar, insanlar geçecek; her seferinde ayrı bir ben olarak yine her Temmuz o noktada denize bakıyor olacağım. Birçok yere gittim ve hiçbir zaman İğneada’ya gitmeden o yaz benim için “tam” olmadı.

54

Ada salaştı, herkes sevmezdi, bilmezdi. Doğrusunu söylemek gerekirse bu çok iyiydi, çünkü “Ada bize kalırdı.” Öğretmen Evi müdavimlerine, çadırcılara. Hatta bir yıl, köylü tarladaki yılanları zehirlediği için minik farelere kaldı -ki en çok eğlendiğim yıllardan biriydi…

Ormanla aramızda, iki arabanın zor sığdığı bir yol vardı sadece, akşam yemeği öncesi ateş yakmak için odun toplamaya gidilirdi. Ormanın içinden cümbür cemaat Fransız Feneri’ne yürünürdü. Hava ne kadar sıcak olursa olsun akşam battaniyeyle uyurduk, börtü-böcekten çekinmeden. Yıldızlar hep orman üzerinden kayardı.

Son üç yıldır, güzelliği dışında birçok sebeple gündem olması, insanların İğneada’yı konuşuyor olmaları inanın beni ve Adalıları rahatsız ediyor. Duygusal olmamaya çalışarak dönüşümünü anlatmaya çalışacağım, aslında dönüşümün birkaç yıl önce başladığını, şu an bizim “Ada”mızın “zaten” zarar gördüğünü…

52

Önce yazlarımızı geçirdiğimiz Öğretmen Evi Kampı kapandı. “Efes” basketbol çalışsınlar diye tesis yapılacakmış dendi. Yenilenecek, yeniden açılacak derken deniz kamptaki evleri yutmaya başladı. Ellerimizle büyüttüğümüz salkım söğütler yok oldu, bakımsızlıktan 3. sırada kalan prefabrik evler bile ufalanmaya başladı. Kamptaki Ercan Abi, İğneadaya her gidişimizde kilitli kapıdan bizi içeriye aldı. Başka yerlerde kalsak da müdavimler olarak birkaç yıl daha, alıştığımız noktadan denize girmeye devam ettik. 5 yıldızlı Otel açıldı, küçücük köy 34 plaka son model arabalarla dolmaya başladı. İki arabanın zor geçtiği dağ yolu genişletildi. Bir bayram günü, kalabalıktan ekmek yetişmedi. “Artık şehirliler Ada’yı keşfetmişti.” Sonra Kampın limana doğru tarafında olan Özel İdare kapandı.

Dağ yolunda farklılaşmalar başladı, ormanda taş ocakları yapılsın diye ağaçlar kesildi. Yenice ve Demirköy etrafında orman yer yer kelleşti. İlk önce nükleer santral ortaya atıldı, sonra termik santral, sonra çimento limanı, ardından yine nükleer.

Samimi olarak söylüyorum; son yazdığım ihtimallerin hiçbiri yapılamayacak. Ormanın niteliği ve ekosistemin korunması gerekçesiyle izin verilmesi imkansız. Ama İğneada artık bizim eski Ada’mız değil; denize baktığımız nokta aynı güzellikte olsa da o salaşlığı kalmadı. Kıymetinin bilinmemesi yüzünden son yıllarda sağdan soldan zedelendi. Ayrıca, eski Öğretmen Evi Kampından limana kadar olan alanın akıbeti belirsiz, bu sene 5 yıldızlı otelin sahiplerinin orayı aldığı söyleniyordu, tatil köyü ihtimali söz konusu.

Velhasılıkelam, son yıllarda söylentilerle küçücük bir köyü bu kadar hırpaladılar, kötüsünü göstererek diğer yağmaları meşru kıldılar. Ada, 5 yıldızlı oteli zor kaldırırken ne başka bir tatil köyünü, ne de daha fazlasını kaldırabilir.

Gelecek Temmuz yine Ada’da olacağım. Gözümün önündeki mavi hep aynı olacak ama sırtımı döndüğümde göreceğim şeyden emin değilim. Biz Adalılar olarak direnerek elimizden geleni yapacağız, ancak sizlerin desteğiyle…

50

 

 

Cana Tülüş

Araştırma Korordinatörü
İstanbul Politikalar Merkezi

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.