8 Ekim Salı günü Antalya Doyran‘a planlanan HES için Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) toplantısı yapıldı. 11 köy halkının, muhtarı, azası ve halkıyla çok iyi organize olduğu daha ÇED başlamadan belliydi. Mekana, mahalleye ve sokaklara ‘HES istemiyorum’un rengi, pankartı ve dövizleri hakimdi. Muhtarlar ve halk ÇED saatinden önce buluşup, teknik konuları toplantıya bırakarak duygularını paylaştı.
Saat 11.00’de toplantının başlamasıyla projeyi ÇED açısından değerlendirmekle sorumlu denetim firmasının mühendisi bilgilendirme yaptı. Ardından halkın sorularına geçildi. Yoğun bir katılım gösteren halkın tamamı aldığı sözlerle net bir şekilde HES istemediğini ortaya koydu. Geyikbayırı Yaşam Platformu üyesi olarak ben ve arkadaşlarım da projenin nasıl çöp olduğunu en ince ayrıntılarıyla dile getirdik. Hemen her çevre davasına yetişmeye çalışan sevgili avukat dostumuz Tuncay Koç da bizim değinmediğimiz noktaları tane tane anlattı.
Toplantı mekanını dolduran halkın projeye karşı bazı ifadeleri şöyleydi:
“Sokaktaki köpekleri uyutma adında öldürenler mi koruyacak ormandaki canlıları?”
“Güneş enerjisi var. Güneş santralları kurun. Ne istiyorsunuz deremizden, doğamızdan?”
“Yaşamımızı bitirmeyin! Yörük çadırlarının ateşini söndürmeyin!”
“Buradan ya benim cenazem çıkar ya HES gider.”
“İklim krizi var ve herkes suya muhtaçken gidin başka bir şeyden para kazanın. Suyumuzu ve bizi rahat bırakın!”
AKP temsilcisi bile karşı çıktı
Toplantıya adını sayamayacağımız hemen her partiden temsilci de katıldı. Konyaaltı Belediye Başkanı Cem Kotan ve tüm parti temsilcileri destek sözü verdi. Öyle ki söz alan AKP temsilcisi bile halkın basıncına ve sorularına dayanamayıp “siz istemiyorsanız buraların çocuğu olarak ben de karşı çıkarım” demek zorunda kaldı.
ÇED toplantısı bitiminde ise Geyikbayırı Yaşam Platformu adına Çağla Nur İnan arkadaşımız basın açıklamamızı okudu.
Açıklamada verilen bilgilerin özeti şöyle:
“Yaz aylarında biz bölge sakinlerine ve doğada yaşayan yaban hayvanlarına ancak yetecek kadar su sağlayabilen, yılın altı ayında ancak yatağının dibinde akabilen Doyran Deresi’ne HES planlamışlar.
8 Ekim’de “Halkın Katılımı Toplantısı” yapılacağının duyurulmasıyla haberdar olduğumuz bu HES projesine göre, Doyran Deresi’nin kaynağına yakın bir noktadan, yaklaşık 9 km boyunca boru içine alınacak sularımızın Doyran Göleti dibine kurulmak istenen santral binasına taşınması planlanıyor. Bu santral binasına yerleştirilmesi planlanan 8MW lık tribün çevirmek için, suyun saniyede 1.300 litre Debi ile düşürülmesi planlanmış, ama DSİ’nin verilerine göre Doyran Deresi yılın yedi ayı 1 m3/s den az bir debiyle akmakta, hatta neredeyse kuruyacak seviyede azalmaktadır.
.. Sonuçta HES’i i çalıştırabilmek için can suyu ve halkın ihtiyacı olan sular verilemeyecektir. Su, günlerce-haftalarca kesilecek, dere yatağı haftalarca kurutulacaktır. Ancak bu şekilde şirketin kar edebileceği miktarda elektrik üretilebilecektir. Bu arada bölgedeki haneler ve tarla-bahçeler susuz kalacaktır.
Elektrik Mühendisleri Odası Antalya Şubesi de kar sularıyla beslenen bir dere olan Doyran Deresi üzerine kurulacak böyle bir HES’in sürdürülebilir olmayacağını belirtmiştir.”
Açıklamada, HES yapılmak istenen vadi boyunca kurulu sera ve bahçelerin Doyran’ın beslediği kaynak ve artezyen kuyularından gelen suyla beslendiği, derenin borular içine hapsedilmesiyle bu kuyuların kuruyarak tarımın bitmesine neden olacağına; santral için ormanlık alanda ağaçların kesileceğine ve alanı düzlemek için toprağın tahrifata uğrayacağına da dikkat çekildi.
ÇED başvurusu yapılan proje için ne izin alınmış, ne de üretim lisansı bulunuyor. Köylülerin topraklarına el konulacağı da anlaşılıyor ama hangi araziler, büyükleri ne, belli değil. Yerli ve yabancı turizm faaliyetinin yoğun olduğu Geyikbayırı ve Doyran bölgesi’ndeki inşaat, bölgenin turistik potansiyeline de zarar verecek.
Açıklama, projenin iptali talebi, aksi durumda hukuki süreç başlatılacağı duyurusuyla sona erdi.
Toplantıda, son zamanlarda gördüğüm en yoğun yerel katılımlı doğasına, toprağına, suyuna ve ormandaki tüm canlılara sahip çıkan bir duruş sergilendi. Halkın kitlesel, coşkulu, kararlı ve yoğun duygulu katılımı umut verdi. Bir önceki yazımda söylemiştim. Artık yerellerde insanlar habitatına sahip çıkmaya başladı.
Bu öngörümün beni yanıltmamasına da ayrıca çok sevindim. Başta Geyikbayırı Yaşam Platformu üyeleri ve muhtarlar olmak üzere tüm katılan halka ve ekoloji aktivistlerine teşekkür etmek lazım. Umarız bu net karşı duruş, gerekli yerlerce değerlendirilir ve yol yakınken bu projeden vazgeçilir. Vazgeçmezlerse tüm halkı karşılarına almayı göze almak zorundalar böyle biline!