Ezidilere dostluk eli – Enver Sezgin

2007 yılının 14 Ağustos’unda Ninova Vilayeti’nin sınırları içindeki, Kathaniye ve Adnaniye köylerinde bomba yüklü dört kamyonun eş zamanlı olarak patlaması sonucu 500 civarında Ezidi yaşamını yitirmişti. Yüzlerce insan yaralanmış, yetmiş ev kullanılamaz hâle gelmişti. Yeni katliamların habercisi olan bu saldırıya aldırış eden olmadı. Gerekli önlemler alınmamış; Ezidiler kaderleri ile baş başa bırakılmışlardı. Tarihte 72 katliamla karşı karşıya gelen bu kadim topluluk, bugün bir kez daha kıyımdan geçirilmektedir.

Bir yandan, IŞİD’in saldırıları sonucu yaşamını yitirenler; öte yandan, ölülerini gömemeden yola çıkıp, saldırılardan kurtulmaya çalışan insanlar.

Zorlu yollarda açlıktan ve hastalıktan ölen çocuklar…

Bir insanlık dramı yaşanmaktadır.

Bir görgü tanığı şunları söylüyor: “IŞİD tarafından takip edilerek öldürülen çoğu çocuk ve yaşlı, onlarca kişinin cesedini gördüm. Aşırı sıcaklardan cesetlerin kokusu her tarafa yayılmıştı.” Katliamdan kaçmaya çalışan yüzlerce insan ise Şengal dağında açlık ve susuzluktan hayatını kaybetti. Kırk yaşındaki Hacı İsmail Hüso’nun şu söyledikleri bir trajedinin yaşandığını açıkça anlatmaktadır: “Yakaladıkları erkekleri öldürüp, kadınları yanlarında götürüyorlar. IŞİD’in öldürdüğü yakınlarımızın cesetleri evlerimizde kaldı. Evlerimizi ise ateşe verdiler. Onlarca yakınımız kayıp. Kimin nerede hangi durumda olduğunu bilmiyoruz.”

Ezidileri öldürenler, kutsal mekânlarını da tahrip ediyorlar. Yüzyıllardır salt inançları yüzünden zulüm gören bu insanlar, bir kez daha yollara düşmek zorunda kaldılar. Bir o kadarı ise hâlâ yaşadıkları yerleri terk etmiş durumda değildirler. Evlerinde kalanlar her gün, her an yeni katliamların birer kurbanı olabilirler. Binlerce insan Duhok ve Erbil’in yolunu tuttular. Burada okullara, boş kamu binalarına ve göçmen kampına yerleştirilmektedirler. Onlar, zor koşullarda yaşam mücadelesi veriyorlar. Bir bölümü Rojava’ya sığındı. Geçen hafta içinde ise Şengal’den ve Şeyxan havzasından kaçan binlerce Ezidi, Habur sınır kapısından geçerek Türkiye’ye giriş yaptılar. Silopi, Batman, Urfa gibi illere yerleşenler, yöre halkının destekleri ile ayakta kalmaya çalışıyorlar.

Ne yazık ki, Türkiye’nin Ezidilere karşı karnesi pek parlak değil.

Bu ülkede Ezidiler hep yok sayıldılar. Baskı gördüler, horlandılar.

12 Eylül askerî darbesi onlar için zorlukların arttığı yeni bir dönem oldu. Seksenli yılların ortasında ise burada kalmaları imkânsız bir hâle geldi. Koruculuğa zorlandılar. Ancak kabul etmediler. B u kez ölümle tehdit edildiler.

Topraklarını, evlerini, anılarını burada bırakıp Avrupa’ya göç ettiler. Yıllarca sağ olarak gidemedikleri köylerine “ölülerini” gönderdiler.

Bu ülkenin, Ezidi toplumuna karşı büyük bir borcu vardır. Şimdi hiç değilse bu borcun bir bölümünü ödeme zamanıdır.

Türkiye’de insanlar haklı olarak Gazze’de gerçekleştirilen katliama tepki gösterdiler. Ölen çocuklar için yas tuttular. Bugün Şengal’de de benzeri şeyler yaşanıyor. Orada da çocuklar öldürülüyor. Bir başka tepkiyi Ezidiler için gösterebiliriz, göstermeliyiz. Bu bir insanlık görevidir. İnsanlık görevimizi yerine getirelim.

Masum insanların çığlıklarını duyalım.

“Susuzum, açım. Yemeğimiz yok. Ezidiler açlıktan ölecek” diyen altı yaşındaki çocuğun feryadına kulak verelim…

NOT:Ezidilerin bir bölümü Batman’ın Ezidi köylerine yerleşmiş durumdadırlar. Pek çok şeye ihtiyaçları bulunmaktadır. Göndereceğiniz birkaç giysi, çocuklar için oyuncak, battaniye, kuru gıda, mutfak eşyası vs. zorluk içinde geçen hayatlarını biraz olsun kolaylaştıracaktır.

Enver Sezgin – Taraf

 

Yardım için, Barış Eviz: 0505 352 53 15 ya da Mehmet Bağatır: 0535 697 39 38.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR