Toprağın üstündekiler ve altındakiler…- Ali Ekber Yıldırım

Manisa Soma’da özel bir şirkete ait kömür madeninde yaşanan katliam, ülke gerçeklerini bir kez daha yüzümüze vurdu. Göstermelik iş güvenliği uygulamalarının, çocuk işçi çalıştırmanın, eğitimsizliğin, bilgisizliğin ve de işsizliğin üzerinden para kazanma hırsının canlarımızı alıp götürdüğüne bir kez daha tanık olduk. Kahrolduk.Bu ülkede yerin altındaki madenlere verilen değerin yüzde 1′i yerin üstündeki tarıma verilse bu kadar can kaybı olur muydu? Soma’da bir madencinin sosyal medyaya da yansıyan sözleri gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor.

Madenci diyor ki: “hayvancılık bitti, tütün bitti, buğday bitti, su yok, toprak verimsiz. Madenden başka şansımız yok ki burada.”

Soma ve köylerinde yaşayanlara madenden başka seçenek bırakmayan anlayış, tarımda uyguladıkları politikalarla üretmeyi değil ithalatı kendilerine politika olarak seçtiler. Orada yaşayan köylülere, “tarım sizin işiniz değil” diyerek üretimden kopardılar ve madene mahkum ettiler.
Onların yer altından çıkardıkları kömürü bedava dağıtarak, kenttekileri de kendilerine mahkum ettiler. Üreten değil, nafakaya razı olan bir toplum yarattılar.

Son olarak muhalefetin de desteği ile kabul edilen Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Yasası bu süreci daha da hızlandıracak. Köyde yaşayanları topraklarından koparıp madene, yeraltına mahkum edecek. Tam da Birleşmiş Milletler’in “Aile Çiftçiliği” ilan ettiği yılda. Türkiye’de aile çiftçiliği yok ediliyor. Ailenin reisini, okulda olması gereken 15 yaşındaki çocuğu madende çalışmaya zorluyor.

Madende çalışması yasak olan, o saatte okulda olması gereken 15 yaşındaki çocuğun “tarımdan bir şey olmaz” anlayışı ile o madene sürüklendiğini unutursak yarın daha büyük katliamlara yol açılır.
Soma’daki katliamdan ders alınmazsa dünyanın en önemli oksijen deposu olarak bilinen, endemik bitki çeşitleri, zeytinlikleri ve ormanlık alanları ile dünyanın eşsiz doğa parçası Kazdağları’nda altın aranması, altın madenciliğine izin verilmesi bütün bu eşsiz değerlerin kaybolmasına neden oluyor.

Kazdağları’nda insanlar altın ile zeytin arasında bir tercihe zorlanıyor. Dayatılan altın mı zeytin mi seçeneği değil, yaşam ile ölüm tercihidir. Bu tercihi de değerli olandan, insanlık için yararlı olandan, binlerce yıl yaşayan ve bundan sonra da yaşayacak olan zeytinden yana yapmak en doğrusu.

Yeraltı madenleri sahip oldukları rezervle ve sahiplerinin kazanacağı para ile sınırlıdır. Oysa yerüstündeki bitki, hayvan, ağaçlar, doğa, tarım, su ve diğerleri binlerce yıldır var olan ve gelecek kuşakların da yaşaması için korunması gereken kaynaklardır. Bu kaynaklar bir kaç şirketin çıkarına feda edilebilir mi?

Soma’da yeraltında katledilen canlarımıza tanrıdan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. Dünyanın hiç bir yerinde böyle acılar bir daha yaşanmasın. Bunun için dünyamıza, yaşama hep birlikte sahip çıkmak ve yeraltındaki madenden önce yerüstündeki yaşama değer vermemiz gerekiyor.

Ali Ekber Yıldırım – www.tarimdunyasi.net

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR