Haber: Selin UĞURTAŞ
*
Enerji Piyasaları İşletme A.Ş. (EPİAŞ) Genel Müdürü Taha Meli Arvas, Azerbaycan’ın beşkenti Bakü‘de devam eden BM İklim Zirvesi’nin (COP29) beşinci gününde, Türkiye Pavilyonu’nda katıldığı “Türkiye’nin Enerji Dönüşümü” konulu bir panelde, enerji borsasına madencilik bileşeninin de ekleneceğini belirterek, madenciliğe karşı olmanın ‘çevreden nefret etmek’ anlamına geleceğini savundu.
Türkiye’de elektrik ve doğal gazın işlem gördüğü EPİAŞ’ın, ‘enerji dönüşümünü finanse etmeye yardımcı olmayı’ hedeflediğini belirten Arvas, bu nedenle yenilenebilir teknolojiler için gerekli olan emtiaların ve kritik minerallerin de İstanbul Enerji Borsası’nda işlem göreceği bilgisini verdi. EPİAŞ aynı zamanda Türkiye’de karbon piyasasının kurulması ve Emisyon Ticaret Sistemi’nin (ETS) geliştirilmesi ile de görevlendirilmişti.
“Hiç duyulmamış, sihirli bir teknoloji olmadığı sürece” iklim değişikliği ile mücadelenin kritik mineral madenciliği gerektirdiğini, bu minerallerin bulunmasına yardımcı olmayı hedeflediklerini belirten Arvas, madenciliğe “inanmayanların” büyük bir sorunu olduğunu öne sürdü:
‘Eğer madenciliğe inanmıyorsanız, enerji dönüşümüne de inanmıyorsunuz demektir. Madenciliğe ihtiyaç duyan batarya depolamaya ya da iletim hatlarına inanmıyorsanız, o zaman çevreye karşısınız demektir. Çevreden nefret ediyorsunuz demektir. Eğer bunun farkında değilseniz, o zaman daha büyük bir sorunumuz var demektir.”
Atmosfere karbon salmayan temiz teknolojiler için bakır, kobalt, nikel, grafit ve lityum gibi malzemelere giderek daha fazla ihtiyaç duyulacağı hesaplanıyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın net sıfır senaryosuna göre nikel, kobalt ve nadir toprak elementlerine yönelik talep 2040 yılına kadar iki katına çıkacak. Grafite olan talebin dört kat, lityuma olan talebin ise dokuz kattan fazla artması bekleniyor.
Uzmanlar: Türkiye’deki madenciliği aklamaya yönelik
Ancak uzmanlar, Arves’in madencilik sektörünü topyekun ele alan yaklaşımının, yeşil dönüşümü öne sürerek Türkiye’deki madencilik faaliyetlerini aklamaya yönelik bir tutum olduğuna ve ‘akılla, bilimle bağdaşmadığında’ dikkat çekiyor.
“Türkiye’de üretilen madenlerin böyle üstün teknolojilerde kullanılması söz konusu değil” diyen İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cihan Erdönmez, Arvas’ın bahsettiği batarya teknolojilerinde kullanılan belli başlı madenlerin üretiminde Türkiye’nin yer almadığına vurgu yapıyor.
World Mining Data 2024’e göre küresel lityum üretiminde Avustralya’nın (yüzde 43) ve Şili’nin (yüzde 31) başı çektiğini, onları Çin, Arjantin ve Brezilya’nın takip ettiğini belirten Erdönmez, diğer ülkelerin üretimin yalnızca yüzde 1,7’sinden sorumlu olduğunu belirtiyor.
Benzer bir durum kobalt ve grafit gibi madenlerde de söz konusu.
‘Altın, yatırım aracı veya süs eşyası olarak kullanılıyor’
Erdönmez, sıklıkla çevre mücadelelerine konu olan siyanürlü altın madenciliği gibi madencilik faaliyetlerinin herhangi bir ileri teknolojiye hizmet etmediğine de vurgu yapıyor.
Dünyada üretilen altının sektörlere göre dağılımına dair 2023 verilerini kaynak gösteren Erdönmez’in verdiği bilgilere göre, üretilen altının yarıya yakınının mücevher olarak, yüzde 23’ünün yatırım aracı olarak, yüzde 21’inin ise merkez bankaları tarafından kullanılıyor.
Altının teknolojideki kullanımı yalnızca yüzde 6 seviyesinde:
“Türkiye’nin ormanları; mermer, taş, çakıl gibi teknolojinin t’sinin yanından geçmeyen ürünlerin üretilmesi için delik deşik oldu. Madenciliği toptan karşı çıkmak ya da benimsemek gibi bir yaklaşım akılcı veya bilimsel değil. Ancak hangi madenin nerede, ne için ve hangi yöntemlere çıkarıldığını bilmek ve madencilik faaliyetlerini bu doğrultuda ayrı ayrı değerlendirmek gerekiyor.”
‘Ana motivasyon, enerji verimliliği ve tasarruf olmalı’
Arvas, zirvede enerji verimliliğine ilişkin de tartışmalı yorumlarda bulundu. Madencilik faaliyetlerini finanse etmenin önemini vurgulayan Arvas, Türkiye’de enerji tasarrufu yapılamayacağı için madenciliğe ihtiyacın da büyük olacağını iddia etti:
‘Enerji verimliliği hakkında konuşmak harika bir şey, fakat kimse evindeki termostatın derecesini düşürmeyecek veya kışın kazakla dolaşmayacak; en azından Türkiye’de böyle bir şey yok. Enerji verimliliği ve tasarrufuna yönelik adımların başarılı olması mümkün değil.”
İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Uyduranoğlu’na göre ise enerji verimliliğini merkeze koymayan bir yaklaşım ancak ‘aynı hatayı tekrar tekrar, farklı isimler altında’ yapmaya sebep olacak.
‘Biz konvansiyonel yakıtlardan vazgeçerken bunun bir faydası var, iklimi koruyoruz. Ama yenilenebilir enerjiye ağırlık verdiğimiz zaman da bunun bir maliyeti var, madenler. Ekonomistlerin her zaman bir fayda-maliyet analizi yapması gerekiyor,’ diyen Uyduranoğlu, yeşil dönüşümü, başka büyük çevre sorunlarına neden olmadan gerçekleştirmenin önemine dikkat çekiyor.
Uyduranoğlu’na göre bunun yolu, enerji verimliliğini ve tasarrufunu ana motivasyon olarak belirlemekten geçiyor:
‘Yenilenebilir enerjiden elektrik ürettiğimiz anda bile en büyük önceliklerimizden biri, tasarrufu ve enerji verimliliğini teşvik ederek daha az elektrik kullanılmasını sağlamak olmalı. Bunlar olmadığı takdirde yenilenebilir enerji tek başına ‘güllük gülistanlık bir dünya yaratamaz.”
Madencilik, önemli bir ormansızlaşma sebebi
Türkiye’de madencilik, karbon yutağı olarak iklim değişikliği ile mücadelede büyük rol oynayan ormanların yok edilmesinin veya zarar görmesinin en önemli sebepleri arasında yer alıyor.
Türkiye Ormancılar Derneği tarafından 2022 yılında yayınlanan ormansızlaşma raporuna göre, 2012-2020 yılları arasında orman alanlarının en çok tahsis edildiği sektör, yüzde 44 ile madencilik sektörüydü.
TEMA Vakfı’nın çalışmaları ise, Türkiye’de 29 ilin yüzölçümünün %67’sinin endüstriyel madenlere ruhsatlı olduğuna işaret ediyor.
*
(Bu haber, Internews Earth Journalism Network ve Stanley Center for Peace and Security tarafından düzenlenen “2024 İklim Değişikliği Medya İşbirliği” çerçevesinde bir gazetecilik bursu kapsamında hazırlanmıştır)