Yeşeriyorum

28 Martta ki iki öğretmen, biri Faik Hoca diğeri Metin Hoca – Serhat Ertuğrul

0

RUMBA LA RUMBA LA RUMBA LA!

Fakat bombalar hiçbir şeye yaramaz!Rumba la rumba la rumba la.
Kalplerin attığı yerde/Ay carmela! Ay carmela!
Karşı saldırı çok güçlü/Rumba la rumba la rumba la.
Direnmek zorundayız/Ay carmela! Ay carmela!

Yukarıdaki dizeler  İspanyol  İç Savaşında ‘’El Paso del Ebro’’ adı ile bilinen şarkıya aittir. Diktatör Franco’ya  karşı savaşmak için gelen  Uluslararası 15.Tugay için yazılan şarkıdır. Ne yazık ki bu sözlerin 1930’da yazıldığını bilmeden önce Türkçe çevirisi bana doğrudan Türkiye’deki durumu anımsattı.

Şarkıyı şu şekilde uyarlarsak ;’’Fakat gaz bombalarınız, kimyasallarınız hiçbir şeye yaramaz’’ daha da anlamlı olur. Çünkü Ankara’da yaşamanın ve öğrenci olmanın verdiği bir şevk ile ‘’bir yandan okuyup’’ bir yandan ‘’olaylara karışmak’’ için sokakta olduğunuz sürece göreceğiniz bir şey var ki kalbin olduğu yerde hiçbir şey durmuyor eğer vicdan sahibiyseniz. Demokrasi denilen yönetim aygıtını pek göremiyorum  sokağa çıktığımda. Biz yine de onun geleceği gün için direnmeyi bileceğiz her sokağa çıktığımızda. Çünkü Koray Çalışkan’ın yazısında bahsettiği gibi ‘’..bir ülkede bu kadar eylem olursa o ülkede  demokrasi az gelişmiştir demektir.’’

Bunun bilinci ile hareket etmekten çok bu size gösterilen bir şeydir . KESK’in genel grev eylemi ile ilgili bir şey öğrenmek için eliniz TRT,Kanal 7 gibi kanallara denk gelmiş ise  ‘’gösteri’’bir anda izinsiz gösteri olur gözünüzde.Ya izin alsalardı ne olurdu diye düşünmek istersiniz. Ama hiç bir tüzel kişilik eylem yapmadan önce izin almak zorunda değildir, hele bu sendika ise bu bir sendikal faaliyettir, gösteri yapılması engellenemez diye yasalar,yönergeler bile hatırlanmaz.Bir gün yakalasam o haber editörlerin soracağım ‘’izinsiz gösteri’’ ne demek diye? Anayasaya göre yürüyüş izne tabi değildir. Sadece bildirime tabidir. Dolayısıyla izinsiz gösteri yapılıyor diye bir gruba müdahale hakkı diye bir durum söz konusu dahi olamaz.

Ama gelin görün ki Eskişehir’den gelen Eğitim-Sen üyesi  Tarih hocam Faik Alkan ile yaptığım konuşmadan öğrendiğime göre iktidar sırf onları trene bindirmemek için trenleri  ‘’dolu’’ göstermeye çalışmasından tutun da, Ankara’ya vardıklarında, biraz ötede ‘’izin’’ verilen eylem ile birleşmenizi önlemek için kolluk kuvvetlerinin elinden geleni gazdan esirgememesi ‘’izinsiz’’ gösteridir.

Hopa davasının Ankara’daki 2. duruşması eylemi için desteğe gelen ve parti bayrakları ile yola çıkan Yeşiller partisi üyelerine  kimlik sorulması, sonra nereye gidildiği sorulup ‘’Adliye..’’ cevabını alınca ‘‘Ha oraya gidin, ben de şu hoca eylemine gidiyorsunuz zannettim’’(Ki sonra oraya gidildi sonra) cevabı ile karışık izin verilmesi bile aslında gizli bir ilan edilmemiş sıkı yönetim olduğunu göstergesidir.

Biz bunu 2009’da TEKEL işçilerini otobüsten indirip 20 km yürüten, çayhanelerden toplayan zihniyetde de gördük. Bahane yine aynı ‘’izinsiz ’gösteri”. İktidar şunu açıklayabilir; desin ki ‘’Eğer meclise muhalefet eden  vekilleri kötülemeye , yaşasın 4+4+4  demeye gelseydiniz değil izin vermek yemek bile ısmarlardık’’. Bu kadar açık bu, ben senin sadece beni sevmeni istiyorum, eleştirmeni değil mi demek istiyor iktidar?

31 Mayıs 2011 ‘de suyun ticarileştirilmesine karşı çıkan öğretmen Metin Lokumcu’nun Hopa’da gaz bombasından ölmesi üzerine, Emek ve Demokrasi güçlerine bağlı, öğretmenler, kamu emekçileri, öğrencilere Ankara Kocatepe Cami önünde AK parti il binasının önünde basın açıklamasını bile yapamadan saldırılması üzerine 28 Mart 2012 de Kızılay’da olduğu gibi grup gaz ve panzerler ile karşılaşmıştı.

28 Mart 2012 ‘de Ankara 2.Hopa Davası görüldü. 48 kişinin yargılandığı bir dava ki kadınların cinsel taciz ve tecavüz tehdidi ile karşılaştığı,tacize uğradığı,altı buçuk saate varan işkence sonunda işkence görenler 12 yıl ile yargılanıyor,öğretmen Metin Lokumcu’ ya sahip çıkan öğretmenler bu sefer sanık sandalyesindeydi, işkenceyi yapanlar Güvenpark’ta diğer öğretmenlere gaz sıkıyordu.

İşte’’ izinsiz gösteri’’ diyorlar öğretmenlerimiz grev yapınca , davadan birkaç ayrıntı sunmak gerekirse işin vahameti daha da anlaşılacaktır. 3  avukat avukatlık görevini yerine getirdiği için hem işkence gördüler, hem de 12 yıl ile yargılanıyorlar. Gözaltına alınan devlet memuru ve BES üyesi 2 kişi görevden men edilme tehlikesi ile karşı karşıya kaldılar.

Avukat Hakları Merkezi’nden Selçuk Kozoğlu  ‘’Dava soruşturmasının eksik olduğunu,ihmal edilmiş bir çok ayrıntı olduğunu, ÇHD üyelerini bizzat görevlendirmiş olmasına rağmen avukatlık kanunu yok sayan bir iddianame olduğunu ’’söyledi.

Yine Avukat Cömert Uygar Erdem ‘’Atıl olan suçların iddianamede belirtilmemesinin,savunma yapmayı zorlaştırdığını, iddianamede lehine delillerin çıkartılarak, aleyhe delillerin konulduğunu’’ söyledi.

Sanıklardan Osman Özyurt ‘’Herhangi bir  açıklama olmaksızın polis ihtar vermeden grubu dağıttı. Ben gösteride ne kadar polis,ne kadar sivil polis,ne kadar gaz kullanıldı bilmek istiyorum dedi. Bugün KESK’ in grevi var, işkenceyi yapanlar yine aynı işkence işlemini yerine getirecekler’’dedi.

Haklıydı 4 Nisan 2012 günü kim yargılanacak ülkedeki ordu yönteme el koyduğu için mi, işkence yapıldığı için mi? 80’den kalma bir yasa olan 2911 ortaya koyduğu için mi? Niye yargılanıyor ki bu sayede tüm toplumsal muhalif baskı unsurları susturuluyor?Yine aynı ‘’düşmanlaştırma’’ tutumu yine ‘’engelleme’’ tutumu.

Savunmamı yaparken iki şeyin altını çizdim,atıl olan ‘’suçların’’hiçbir şekilde delili olmadığı gibi,’’polise direnme’’ adı verilen  durumun yaşanması için mahkeme heyetine delil olarak sunduğum plastik kelepçeye bağlı olmam lazımdır.Eğer bu plastik işkence aygıtı var ise ve bana bağlı ise zaten‘’direnme’’ denen fiziki koşulum oluşmamış demektir.

Mahkeme salonundan çıktım ,GMK bulvarına ilerlediğimde yine aynı manzarayd.ı 31 Mayıs 2011’de yine bir öğretmen olan Metin Lokumcu’yu Artvin,Hopa da gaz dan dolayı öldüren hükümet,yine bir öğretmenin daha hayatını kaybetmesine göz yumacak mıydı? Sadece kendi çocukları için değil çevik kuvvetin, polisin çocuklarının daha iyi bir eğitim görmesi için bunca cefaya katlanan öğretmenlerimizin,ve suya,doğaya, sahip çıkanlar için iki seçenek verilmişti.Ya gazı gösterip ölüme mahkum etmek ya da suyu ,copu gösterip dayağa mahkum etmek. Tarih hocama yine aynı muamele maruz görülecekti, dayak,su,cop.Her birinden dörder tane,pekiştirsin diye…

İşte budur tüm sokaktaki hareketin kaynağı; 31 Mayıs 2011’de suyuna sahip çıkan Metin Lokumcu öğretmenin katli vaciptir denildi,28 Mart 2012’de ise çocuk istismarına karşı çıkan öğretmenim Faik Alkan ise  dayak+su+cop+gaz vaciptir denildi. Ama Faik Hocamın ve ondan da önce İspanyolların dediği gibi ‘’Direnmek zorundayız

 

 

Serhat Ertuğrul

twitter.com/#%21/serhatertugrul

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.