Spor

Yorum: Beşiktaş ruhunu da kaybediyor

0

Çok uzun süre sonra, bir Beşiktaş maçı için İnönü Stadı’na gittim. Güzel bir durum tabi. Yeni uygulamalar da olmuş. Örneğin biletler ilk önce bir kredi kartı sahipleri için satışa çıkıyor. Sonrasında, kalırsa, sıradan taraftar için satışa sunuluyormuş artık. Uzun süre sonra ilk defa maça gideceğim ya, ben de sanırım Ankara’da ilk bilet alan sıradan taraftar oldum. Maç saatini beklemeye başladım Perşembe gününden itibaren.

Fakat bir terslik var olayda. Bir kere Cumartesi günü, tüm gün, yağmur hiç kesilmeden yağdı. Bunun üstüne, futbolda olan olayların taraftarın heyecanını baltalamasını ekleyin, en üste de Beşiktaş’ın halini koyun, terslik apaçık ortaya çıksın. Kısaca, tribünlerde büyük boşluklar vardı ve dolu olan kısımlarında da elle tutulur hiçbir etki yoktu. Sadece tribünleri izlemek için Beşiktaş maçlarına giden, sahanın fotoğrafı yerine sürekli Kapalı’nın fotoğrafını çeken insanların olduğu zamanlardan, bu zamanlara gelmek fena bir durum tabii ki. Tribünler heyecansız, takım zaten heyecansız.

Takım demişken maça gelebiliriz. Maçı tribünden izlediğim ve bizim tribünlerimize kalem vb. cisimler sokmak yasak olduğu için (işte gerçek medeniyet!!) maçla alakalı notlar tutmam mümkün olmadı. Tutabilseydim de zaten pek bir şey yazamazdım notlarımın arasına. Çünkü Beşiktaş hafta hafta eksiliyor. Bir kaç Avrupa maçı ya da Türkiye’de oynanacak maçın bu gerçeği değiştirmesi ise mümkün değil. Beşiktaş şu haliyle tam anlamıyla düşenin dostu. Kayserispor’a üç puan, Gaziantepspor’a ilk puanları…

Duruma bakıp, Carlos Carvalhal’in eksikliklerini saymak ise sanırım yeterli olmayacak. Beşiktaş her anlamda eksiliyor çünkü. Carvalhal’in kötü bir antrenör olduğunu zaten kariyerine bakan herkes anlar. Çalıştırdığı en iyi kadro Beşiktaş. Tabii ki teklif gelince koşa koşa gelecek ve kısıtlı yetenekleriyle bu ne olduğu belli olmayan takımı ortaya çıkartacaktı. Bir de üstüne Beşiktaş’ın coşkusunu, ruhunu öldürünce tam olmuş.

Öyle anlar var ki, iki orta saha oyuncusu, aralarında beş metre var. Top tam ortalarına atılıyor, ikisi de koşmuyor. Top geçip gidiyor. Ricardo Quaresma desek, zaten tek olumlu hareket yapamadan maçı bitirdi. Benim de çok ümit bağladığım Guti, pası yeteri kadar hızlı veremeyecek kadar güçsüz kalmış.

İkinci yarı Kayserispor atak yapıyor, takımdan tepki yok; öne geçiyor, takımdan tepki yok. Fark ikiye çıkıyor yine tepki yok! Kaybetmeye tepki göstermiyor, gösteremiyor, Beşiktaş takımı. Taraftarın alkışladığı iki oyuncuyu da düşününce bu tepkisizliğin herkes tarafından görüldüğü anlaşılabilir. Bunlardan bir tanesi yedek kulübesindeki Fabian Ernst’ti, diğeri ise Pascal Nouma! Gerçekten de bu ikisi dışında hiçbir futbolcu iyi oynamadı denilebilir.

Beşiktaş için kritik eşik yavaş yavaş aşılıyor ne yazık ki. Kulübün tepesine çökmüş futbol aklı takımı kemire kemire bitirdi. Başarısızlık artık kabullenilir bir hal aldı, tribünlerin de coşkusu gitti. Oyunculara para verilmiyorken, birilerinin cebine kaynak akıtmak için ne olduğu belli olmayan ve büyük ihtimalle bonservisi bedava verilerek gönderilecek olan bir orta saha oyuncusu alındı, Tayfur Havutçu’nun tutuklanmasından sonra yerine, yine aynı etikete sahip bir kişi takımın başına geçirildi.

Bir örnek takımın nasıl kafalar tarafından yönetildiğini anlatmaya yeter sanırım: Beşiktaş, Nartallo Osvaldo diye bir oyuncu transfer etmişti 1993 sezonunda. Futbolcu ile ilgili bilinen tek şey, Milan’a bir kafa golü attığıydı. Yıl 2011 oldu. Edu diye bir futbolcu alında. Bilinen tek şey ise İnter’e attığı goller. Julio Regufe Alves diye bir oyuncu daha alındı. Onun hakkında bilinen hiç bir şey yok.

Durum bu. Maç kaybedilebilir ama böyle bir takım kurup, böyle kaybetmek kabul edilebilir bir durum değil. Beşiktaş’ta tepeden tırnağa değişmesi gereken o kadar çok unsur var ki.

Yeşil Gazete yazıları ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net

More in Spor

You may also like

Comments

Comments are closed.