2023 KAHRAMANMARAŞ DEPREMİKöşe YazılarıManşetYazarlar

Yine sınıfta kaldık

0

6 Şubat sabahı depremle uyandık. Üstelik merkez üssü Gaziantep Şehitkemal ilçesi olan 7.8 büyüklüğündeki depremi, 9 saat sonra; 13.24’de hemen yakınında, merkez üssü Kahramanmaraş’ın Ekinözü ilçesi olan 7.6 büyüklüğündeki deprem izledi. Türkiye belki de tarihinde ilk kez 10 ili ve yaklaşık 15 milyon nüfusu etkileyen bir afet ile karşılaştı.

Aslında 1999’da yaşadığımız Gölcük depreminden sonra çok konuşup, tartışıp hiçbir şey yapmadığımızı 6 Şubat’tan beri acı bir şekilde görüyoruz ve yaşıyoruz.  Yıllar boyunca da ülke olarak yaşayacağız. Çok tartışılmasına, jeologlardan şehir plancılarına kadar ilgili tüm mühendislik dallarından akademisyen ve uzmanların yirmi yıldır yaptığı bilimsel uyarılara rağmen yapı stokumuzu düzeltemediğimiz gibi karar vericiler tarafından fay hatlarının üzerine çok katlı yeni binalar, yollar, hatta hava alanı yapıldı. Hatay Havaalanı, Amik ovası üzerine; Amik gölü de kurutularak, üstelik tam fay hattının üzerine yapıldı. Bir sulak alan yok edildiği gibi, depremde zarar görmesinin de adeta önü açıldı. Bununla da yetinilmedi, Hatay’ı diğer illere bağlayan tüm yollar fay hatları gözetilmeden yapıldı. Üstelik üniversitelerin jeoloji bölümlerinin bölge için yaptığı ayrıntılı fay haritaları varken yapıldı bu yollar, havaalanı ve rezidanslar…

Bölgenin, ülkenin kalanıyla bağı kesildi

Açılan davalara ve itirazlara rağmen tüm bunlar imar afları çıkarılarak, yönetmelik değişiklikleri yapılarak hukuk aşılarak yapıldı. Sonuç ne oldu? Hatay havalimanının pisti fay hattı üzerinde parçalandı, yollar tahrip oldu, binalar yıkıldı. On ili etkileyen depremde ilk gün Hatay ilinin neredeyse ülkenin geri kalanı ile kara ve hava bağlantısı kesildi. Depremin neredeyse birinci haftasının sonuna geldik, hala bölgede doğru düzgün bir iletişim bile sağlayamadık.

FOX TV canlı yayınında İlker Karagöz’in konuğu olan İTÜ Jeoloji Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. Cenk Yaltırakın göz yaşları içinde söylediği gibi; ‘safsatayı bırakın, şarlatanları takip etmeyin, burada biz kendimizi göstermeye çalışmıyoruz; doğanın biz son uyarısı bu…’ Evet, bilim insanlarının, çevre gönüllülerinin, ekolojistlerin doğa ve sağlıklı bir yaşam hakkı için direnişlerini rant uğruna yasa oyunları ile imar afları ile aşabilir, onlara baskı yapıp, kamuoyunu kandırabilirsiniz ama Prof. Dr. Yaltırak’ın belirttiği gibi doğayı asla kandıramazsınız…

Salgın hastalıklar riski büyük

Bu satırlar yazılırken can kaybımız 22 binlere ulaşmıştı. Daha da artması kaçınılmaz. Bu haftadan itibaren ise bölgede salgın hastalıklar gibi başka tehditler ortaya çıkacak. Bölgede bu büyüklükte iki deprem ve onların çok sayıda artçısı nedeniyle içme ve kullanma suyu dağıtım sistemlerinin zarar görmemesi neredeyse imkansız… Yerel yönetimlerin su sistemlerini hızla elden geçirip, onararak bölgeye güvenli su sağlaması şart. Ayrıca felaketin ilk gününden bu yana bölgedeki seyyar tuvalet sorunu hala çözülemedi. Depremden zarar gören her yerleşime nüfus durumuna göre seyyar tuvalet ve duşlar bir an önce gönderilmeli. Unutmayın oradaki depremzedeler bu ihtiyaçlarını sağlıklı olarak gideremiyor, bu durum yeni bulaşıcı hastalıklara da davetiye çıkarıyor.

Bölgede diğer yandan çadır kentler de kurulmaya başlandı. Ancak şu ana kadar kurulan çadır kentlerin usulüne uygun kurulmadığı da gözlemleniyor. Çadırlar sağlam zeminlerin üzerine içine su girmeyecek şekilde yapılmalıydı. İki çadır arasında 2 metre boşluk bırakılmalı ve 10 metrelik yollara sahip olmalıydı. Ayrıca çadır kentlerde kalan her kişi için günlük olarak 15-20 litre su sağlanmalı… Her çadır kentin bir yöneticisi ve içinde hekimin yanı sıra hemşire, psikolog, çevre sağlığı teknisyeninin de bulunduğu bir sağlık ünitesi de bulunmalı… Hiçbir çadır kent şu ana kadar bu sağlık örgütlenmesine sahip değil. Çadırların odun sobaları ile ısıtılmaya çalışıldığı da gözlemleniyor. Bu durum yangın için açık davetiye yaratıyor.

Deprem, Anadolu’yu yüzyıllar boyunca sarstı, sarsmaya da devam ediyor. Gelecekte de sarsacak. Gölcük depreminden hiçbir ders almadığımızı yaşadığımız bu günler acı şekilde gösteriyor. Prof. Dr. Yaltırak’a göre doğa bizi son kez uyardı. Vurguladığı gibi Türkiye ekonomisinin %65’nin bulunduğu İstanbul, beklenen depremine bu şekilde yakalanırsa artık hiçbir şansımız kalmayacak. Prof. Dr. Yaltırak artık İstanbul ve çevresine yeni fabrikalar, organize sanayi bölgeleri yapılmaması, bunların fay hatlarından uzak Anadolu kentlerine yapılmasını ve İstanbul’a yığılan nüfusun bir an önce Anadolu’ya doğru yönlendirilmesini öneriyor.

Artık zamanı geçiyor, derhal ülkenin yapılaşma ve endüstriyel planlarını bilimin ve doğanın kuralları içinde yapmamız gerekmiyor mu? Yaltırakın söylediği gibi ‘doğa’ bize son uyarısı yaptı. Doğanın ve bilimin ışığından gidip deprem gerçeği ile yaşamayı mı öğreneceğiz, yoksa rantın izinden gidip, yeni dramlar mı yaşayacağız?

 

You may also like

Comments

Comments are closed.