Dış Köşe

‘Yerli ve milli’ diyet listesi: Sadece dört ürün kaldı! – Bahadır Özgür

0

Bu yazı gazeteduvar.com.tr sitesinden alındı

Haklarını teslim etmek lazım. Şu saray toplantılarına cazip isimler buluyorlar. Son yapılan ‘Çiftçilerimiz Milletin Evinde Cumhurbaşkanımız ile Buluşuyor’du. İki gün önce oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘yerli’ ve ‘milli’ gıdadan bahsedip özetle şöyle dedi: “Sofrasında tükettiği gıdayı dışarıdan alan ülkenin bağımsızlık iddiası havada kalmaya mahkûmdur… Bu ülkenin son 15 senede tarım ve hayvancılıkta nasıl ilerleme kaydettiğini en iyi sizler biliyorsunuz.”

Ne güzel. Somut bilgi vermeye dahi ihtiyaç yok artık. “Siz biliyorsunuz” cümlesi, konu ne olursa olsun, tıpkı bir maymuncuk gibi meseleyi bağlamaya yetiyor. “15 Temmuz… Siz biliyorsunuz”, “Kılıçdaroğlu… Siz biliyorsunuz”, “HDP… Siz biliyorsunuz”, “Tarım… Eee siz biliyorsunuz ya!”

İyi tamam da, peki neyi biliyoruz?

Hadi gıda konusunda bildiklerimizin çetelesini çıkaralım. Hatta bir ‘yerli’ ve ‘milli’ diyet listesi hazırlayalım ki; yediğimiz içtiğimizi bilip, ona göre ‘safımızı’ bulalım. Önce bu diyete en fazla kimin ihtiyacı var, bakalım…

TÜİK’in hane halkı bütçe araştırmasına göre; vatandaşın bir yıl içinde yaptığı tüm harcamaların içinde gıda ve alkolsüz içeceklerin payı yüzde 19,5. Yani her 100 liranın 20 liraya yakını karın doyurmak için gidiyor. Yalnız bu harcama fakirleştikçe katlanıyor. Hesaba göre, en fakir ailelerin bütçesinden gıdaya ayırdığı pay yüzde 28,9. En zenginlerin ise yüzde 14,2. İki katlık fark hayli çarpıcı.

Demek ki, ‘yerli’ ve ‘milli’ diyete en fazla dikkat etmesi gerekenler fakirler. Bu nedenle fiyatı yüksek, kısıtlı organik ve niş ürünler yerine daha çok hale ve manava düşen, köşedeki bakkalda, ucuz markette bulunan yaygın ürünlerden bir diyet hazırlamak şart.

Sıra geldi listeye…

BALIK BAŞTAN KOKTU

Üç tarafımız denizle çevrili ya, en kolay yerli ürün balık olmalı. Türkiye her yıl toplam 172 milyon dolarlık deniz ürününü dışarıdan alıyor. Bu veriyi veren de Norveç’in balıkçılık, tarım ve deniz ürünleri konularında araştırma yapan Nofima adlı kurumu. Ne de olsa bize en çok balığı satan onlar, kaydını da elbette en sağlıklı onlar tutuyordur. Norveç’in ithalattaki payı yüzde 27,32. Hadi atadan deden balıkçılar, tüm dünyaya satıyorlar diyelim. Ya ikinci sırada yüzde 18,45’lik payla Fas’ın olmasını nasıl açıklayacağız? Onun arkasında yüzde 9,19 ile İspanya geliyor. Balığın yarısından fazlası sadece bu üçünden. Geriye istesek de ithal edemeyeceğimiz hamsi kalıyor.

TAYLAND’I BALAYI TATİLİNDEN BİLİRİZ AMA…

Meyveyi sebzeyi severiz. O nedenle de yılda 134,5 milyon dolarlık ithalat yapıyoruz zaten! Çekirdeğin düştüğü yerde ağaç, suyu gören yerde yeşilliğin bittiği Türkiye bu ithalatın yüzde 52’sini nereden yapıyor dersiniz? Tur şirketlerinin harıl harıl balayı çifti taşıdığı gözde tatil yeri Tayland’dan. İşlenmiş meyve ve sebzede Tayland açık ara yegane tedarikçisi. İkinci büyük, daha da şoke edici. Hakkında en fazla bilgimiz puslu havası, eğlence yeri olarak Peşte’si, tarihi yeri olarak da Buda’sıyla sınırlı, nüfusu Bağcılar-Esenler toplamı olan Macaristan.

Bakliyatın nereden alındığını saymaya sayfalar yetmez. O nedenle hızlıca sebze, meyve ve bakliyattaki ithalat artışlarını sıralayalım: Kuru soğan 30 kat, lahana 45 kat, nar yüzde 150, karpuz yüzde 140, Mandalina yüzde 80, kayısı yüzde 65, şeftali yüzde 20, sarımsak yüzde 45, bezelye yüzde 90, kırmızı mercimek yüzde 190, pirinç yüzde 50, kuru fasulye yüzde 42, kırmızı mercimek yüzde 185, yeşil mercimek yüzde 40, nohut yüzde 35. İnsaf, saksıda dahi yetişen taze soğandaki artış bile yüzde 40.

DOST’ DİYE BİLDİĞİNİZ FRANSIZDIR!

O halde süt içsinler, yoğurt yesinler değil mi? Ne de olsa ayran milli içecek! Hayır, o da olmuyor işte. Zira yaklaşık 40 bin ton süt ve süt ürünü ithal ediyorlar. Pazarın yüzde 36,5’ini de İrlandalılar ve Yeni Zelandalılar tutmuş. Yeni Zelanda, süt ürünü olarak en fazla yağ, İrlanda peynir satıyor. Neredeyse Fransızlar’dan çok sevdiğimiz cheddarın envai çeşidi ise ucuzcu ŞOK’tan zengin marketi Macro’ya tezgâhın yegane hakimi. “Siz biliyosunuz, Yörsan’ımız var” diyen çıkabilir. Kötü haber, 1964’te kurulan yerli Yörsan 2014’ten beri Dubaili Abraaj Group’un. Sosyal medyada yer yer espri konusu olan BİM’in meşhur markası Dost süt ve süt ürünlerinin sahibi de 85 ülkede pazarı elinde tutan Fransız gıda devi Groupe Lactalis’se 2015’te satıldı.

ÇOCUKLUĞUMUZUN NUHUN ANKARASI’NA NE OLDU?

Hiç biri olmuyorsa makarna ne güne duruyor diyecektik ki, oradaki gerçek adeta çocukluğumuza bir darbe gibi. Safkan İtalyanları geçelim, reklamları bilinçaltımıza kazınmış Nuhun Ankara Makarnası var, rakibi Filiz var-dı. Artık yoklar. 1974’te kurulan Nuhun Ankara Japon gıda devi Nisshin Foods ve Marubeni Corporation ile ortaklık yapıp millilikten çıkalı çok oldu. Aynı yıl kurulan Filiz makarnayı da İtalyan Barilla aldı. İsmi de 5 Mart 2003 gününden beri Barilla G.e.R Fratelli S.p.A.

Ya ekmek. Tost, hamburger, sandviç ekmeği başta olmak üzere unlu mamüllerin bir numaralı ismi UNO’nun yarısı Ülker’de diğer yarısı da bu alanın dünyadaki lideri İspanyol Vedanta Equity’de. Eti geçelim zaten, malum buldukları her yerden alıyorlar. Ama sucukçu pastırmacı Namet’e 2014’te Bahreynli Investcorp ortak oldu, tavukçu Banvit’i de 2017’de Brezilyalı BRF ile Katarlı Qatar Investment Authority aldı.

FINDIK FISTIK TAM ÇEREZ

Ekmek yoksa cips yeriz. Ne de olsa yeri kazsan patates çıkan bir ülkeyiz. Yıllık 134.4 milyon dolar ithalat yapınca, yer altı bile kuruyor demek ki. Patates cipsinin yüzde 90’ı iki Amerikan markası, Frito-Lay ve Pringles’ın elinde. Diğer atıştırmalık ürünlerin bir numaralı tedarikçisi ise Avrupalılar. Bu ithalatın yüzde 32’si Almanya’dan, yüzde 12’si Hollanda’dan, yüzde 10.5’i de İtalya’dan geliyor. Dolayısıyla milli diyet listesi için bu alan daha baştan kapalı.

Tamam, cpsi bırakıp kalbe, tansiyona, hafızaya iyi gelen fındığa fıstığa sarılıp, televizyon başında geçelim. Lakin, markasının Türkçe olmasına bakmayın, cevizi ve bademi ABD’den alıyorlar. Sadece 2015’te 300 milyon dolarlık geldi bu ülkeden. Şili ve Ukrayna kuru fındık satışında Türkiye’de bir numara. Marka olmuş yegane yerli şirket Sabancılar’ın Peyman’ı da Çin menşeili Bridgepoint fonuna satıldı. Kısaca dalından koparmak dışında yiyebileceğiniz yerli bir çerez şu anda yok.

JAPON’DAN TURŞU, NAR SUYU, LİMON SUYU

Gelelim içeceklere… Kola, Fanta bir yana Türkiye’de şu anda en büyük sektör enerji içecekleri. Yılda tamı tamına 50 milyon adete yakın tüketim söz konusu. Bunun yüzde 60’ını Red Bull, kalanını da Burn karşılıyor. Enerji içeceği içmeyip yerli içeceklere baksak peki. Mesela şalgama, turşu suyuna veya salataların vazgeçilmez soslarına, nar ekşisine falan… Hiç umut yok. Bir Türkiye klasiği olan, en kötü akşamcı çorbacılarındaki limon sularından tanıyacağınız Kemal Kükrer 2013’te Japon Ajinomoto’nun oldu. Kemal Kükrer demek; şalgam demek. Turşu, salça, nar suyu, meyve şurupları, limon suyu demekti.

Japon Ajinomoto şalgamdan önce de hazır çorba, bulyon, yemek harçları, puding, krem şanti, çikolatalı sos gibi ürünlerle ünlü Bizim Mutfak markasını yutmuştu. Bizim Mutfak’ın Türk kahvesi ve özellikle baharatta yerli üretimde lider olduğunu da hatırlatalım. Kısaca Piyale dersek, durumu herkes anlar aslında. Çok sevdiğimiz şekerlemeyi uzatmayalım bile. Bu ürünler için kullanılan kalsiyum karbonat, sitrik asit, aroma ve renklendirici gibi katkı maddelerinin yüzde 85’inin dışarıdan alınması her şeyi özetliyor.

BU HALE NASIL GELİNDİ? SİZ BİLİYORSUNUZ…

Yabancıların markaları almasının, ithalattaki patlamanın tarihi öyle çok eski de değil. 10-15 yıllık bir süreç. Bu hale nasıl geldi? Şu maymuncuk cümleyi kullanalım: “Siz biliyorsunuz.”

Daha geçen yıl temmuzda OHAL’in sağladığı kolaylıkla et ithalatı bahanesi ile alınan bir kararla Türkiye gıda işleme sektörü için önemli olan tüm malzemeler üzerindeki ithalat vergileri sıfırlandı. Etin yanına tahıl ve baklagilleri de ekleyip gümrük tarifelerini de tamamen kaldırdılar. Kısaca olacak olanın yanında, olanlar daha bir şey değil…

Son olarak bu bilançodan çıkan yüzde yüz ‘yerli’ ve ‘milli’ diyet listemizi verelim: Meyvede yer elması, sebzede ebegümeci, ette hamsi, şekerde akide, içecekte musluk suyu… Ee artık yersen!

ÖNEMLİ NOT: Milli Tarım Bakanlığımız istatistik tutma konusunda cimri, milli istatistik kurumu TÜİK ise yavaş olduğundan dolayı tüm veriler ABD Tarım ve Gıda Bakanlığı’ndan alınmıştır.

Bahadır Özgür – Gazete Duvar

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.