Bu yazı kuyerel.org/ dan alınmıştır
Mecliste art arda af kanunları çıkıyor. İmara aykırı binalar yapanlar, vergisini, sigorta primini vb. ödemeyenler, köprülerden para vermeden geçenler, yurtdışında para tutanlar, üniversitelerden uzaklaştırılan öğrenciler ve daha birçoğu af ediliyor.
MHP lideri Devlet Bahçeli bunlara adli suçlardan yargılananların da eklenmesi önerisini getirdi, ama bu öneri Cumhurbaşkanı tarafından geri çevrildi – şimdilik. Şimdililk, çünkü konu toplumun gündemine boylu boyunca geldi. Mutlaka tartışılacak.
Ve bu kaçınılmazlıkla siyasi suçlardan yargılananların affa dahil edilmesi konusunu da gündeme taşıyacak. Taşıyacak çünkü bugün neredeyse “adli suçlu“ kadar “siyasi suçlu“ var hapisanelerde.
Gerçekten, ayrımsız bir genel affa ihtiyacı var bugün ülkemizin. Hiçbir tutuklu ya da mahkûmun içeride kalmayacağı, bütün davaların düşürüleceği, hiçbir şarta bağlanmadan insanların özgürlüklerine kavuşacağı bir genel affa.
Böyle bir adım ülkemizin tarihinde devletin hiçbir kesime, görüşe, inanca karşı ayrımcı davranmadan, kimseyi dışlamadan gerçekleştirdiği ilk siyasi uygulama olacaktır. Böyle bir şeyi bu ülke hiç görmedi. Bu, aslında, bu affı onaylayıp çıkaran siyasi güçlerin ve devletin yurttaşlar arasında, siyasi görüşler ve inançlar arasında ayrım yapmadığını ve bundan böyle de yapmayacağını açık açık ilan etmesi anlamına gelecektir.
Çok çeşitli haklı ya da haksız (kısmi) gerekçelerle, farklı yaklaşım ve görüşlerle böyle bir affa karşı çıkanlar olacağı açıktır, ama mevcut durumda bu fikre karşı kimse uzun süre inandırıcı bir muhalefet içinde olamaz.
Olamaz, çünkü bugün kimse Türkiye’nin geldiği yerden memnun değil. Herkes kendi yaklaşımına göre yeni bir başlangıç, yeni bir yönelim, yeni bir hikâye arayışı içinde.
Olamaz, çünkü bugün buraya gelmiş olmamızın belli, tek bir sorumlusu yok. Şimdiye kadar siyasi sorumluluk almış olan siyasi güçlerin hiçbiri masum değil. Kimse siyasi siciliyle övünebilecek durumda değil.
Bugün ister iktidar ister muhalefette olsun hiçbir siyasi gücün fikriyatı, yaklaşımları, politika önerileri ülkeyi esenliğe çıkarmaya yetecek kapasitede değil. Son 200 yıldır ülke olarak denediğimiz butün çıkış yolu formülleri nihayetinde etkisiz kaldı. Kimsenin elinde yeni bir reçete de yok. Bunu herkes görüyor.
Bu badireden ya hep beraber çıkacağız ya hep beraber batacağız.
Bu kadar açık.
Ancak bugün yeni bir yere de gelmiş durumdayız:
Son dönemde Ortadoğu’da yaşananlar ve tırmanan savaş tehlikesi, ülkenin boğazını sıkmaya başlayan ekonomik cendere, genel olarak dünyada artmakta olan yalıtlanmışlığımız karşılıklı birbirini besleyerek tuhaf bir labirente sürüklüyür bizi. Toplum bugün olduğu gibi yüzde 50/50’lik siyasi kamplara, inanç ve yaşam tarzı kutuplarına, birbirinden giderek uzaklaşan halk kesimlerine bölünmüş olarak kaldığı sürece , bu labirentten sağsalim çıkabilmemizin hiçbir yolu görünmüyor. Gerçekten bütün Türkiye’nin buluşmasına ihtiyaç var.
Ayrımsız bir genel af bu koşullarda, bu bölünmüşlüğü aşmanın, toplumun normalleşmesinin yolunu açar. En önemlisi birbirimizle konuşmaya, birbirimizi dinlemeye başlayabiliriz. Bugün ancak Birbirimizin görüşlerini dinleyerek, kendi görüşlerimizi gözden geçirerek ve işbirliğiyle ilerleyebiliriz.
Başkalarını anlamaya çalışmak onların kendi içlerine kapanıp boşluğa düşerek kabileciliğe sürüklenmesini de önler.
Tek çıkış yolumuz vardır, o da birlikte arayıp bulabileceğimiz yoldur. Arayacağımız yol Var Olmanın değil Birlikte Varolmanın yoludur.
***
HDP‘nin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın hemen tahliye edilmesi ülke olarak böyle bir yola girebilmemize ciddi katkıda bulunur. Bir ölçüde, daha yapıcı bir seçim dönemi yaşarız.
Türkiye şu ya da bu siyasi gücün iktidarı ile, dolayısıyla diğer kesimlerin dışlanmasıyla yol alamaz. Seçimler sonucu iktidarı kim kazanacak olursa olsun, öncelikle, kimsenin dışlanmayacaiğı şekilde Türkiye’nin tüm fikirsel ve siyasi güçlerinin bir araya gelmesinin koşullarını yaratmalıdır.
Genel Affı gerçekleştirecek yeni parlamento tüm kritik sorunlarımızın tartışılmaya başlandığı bir platform olabilir. HDP’nin oradaki varlığı, Kürt sorununda bu kez öncekinin tersine, sonuç alıcı bir görüşme ve tartışma yürütülmesi için güvence olacaktır. En çok diyaloğa ve çoklu tartışmaya ihtiyacımız var.
Önceden belirlenmiş, tarif edilmiş, bilinen bir adil, doğru, iyi ve güzel, tanımlanmış bir hakikat; böyle bir şey yok. Adil, doğru, iyi ve güzel olanı, hakikati birbirimizi dinleyerek bulabiliriz ancak. Hakikatı birlikte arayarak birlikte kurabiliriz.
Ayrımsız, koşulsuz bir genel af tarihimizde yeni bir dönüm noktası – gerçek bir diriliş – başlatabilir. O zaman tüm dünyaya anlatacak yeni bir hikâye de yazmaya başlayabiliriz.
Bu yazı kuyerel.org/ dan alınmıştır
Zülfü Dicleli