KitapManşet

Zülfü Dicleli “Yeniden Düşünürken”

0

“Anlamak….gideni ve gelmekte olanı,” demişti Nazım bir dizesinde, yanlış hatırlamıyorsam, ama bu entellektüel uğraşın bir ‘ince zenaat’ olduğundan eminim. Eğer bu zihinsel yetkinlik, dünyayı değiştirme uğraşına bir ömür verilerek kazanılmışsa dile gelen analizler ve geleceğe ilişkin projeksiyonlar özel bir önem kazanıyor.Zülfü Dicleli, tam da böyle bir deneyimden damıttığı düşüncelerini içeren yazılarını, konuşmalarını nihayet bir kitapta topladı. Dünyayı Anlamak ve Değiştirmek Üzerine YENİDEN DÜŞÜNÜRKEN, başlıklı kitap Haziran 2012’de, eşi Ayşe Bilge Dicleli ile birlikte yönettikleri OPTİMİST Yayınları’ndan çıktı. Dicleli’nin son 20 yıllık yazı ve konuşmalarını içeren kitap değişen dünyayı anlama kılavuz gibi de okunabilir.

Zülfü Dicleli’nin 1960’larda gençlik hareketleri içinde yer alarak başlayan dünyayı değiştirme serüveni, 12 Mart döneminde THKP-C ve Dev Genç davalarından iki buçuk yıl tutukluluğun ardından, 1977’de illegal Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyeliği ile devam etti. 1982’de Partinin MK üyeliğine, 87’de Polit Büro üyeliğine seçildi. 1988’de Türkiye İşçi Partisi ile TKP’nin birleşme kongresinde Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) Polit Bürosuna seçildi. TBKP’nin Türkiye’de resmen kuruluşunda yasal kurucular arasında yer aldı. 1993’de Yeni Demokrasi Hareketi’nin (YDH) ilk kurucularından biri oldu.  Bu uzun siyasi mücadelenin 1979-1989 arasındaki on yılını Almanya’da geçirdi. Siyasal çalışmaları arasına, 1976-79 arasında DİSK’te uzman olarakgörev yapmasını da eklemeliyim. Dicleli çok sayıda kitap çevirdi.

Yeşiller Partisi’nin, oluşumuna öncülük yaptığı “Ekolojik Anayasa Girişimi”nde yer alan, Ekolojik Anayasa Konferansımızın konuşmacılarından olan eşi, Ayşe Bilge Dicleli ile birlikte 1994’ten beri kurumsal yayıncılık yapıyorlar. 2004’ten beri Otimist Yayınları’nı çıkarıyorlar ve 2010’dan beri de, EKO IQ Yeşil İş ve Yeşil Yaşam dergisini ve kitaplarını yayımlıyorlar.

Eh…gerçekten de uzun ve yoğun bir siyasal mücadele ve entellektüel birikim sonucunda Dicleli’nin söylediklerine kulak vermekte yarar var. Birikimini, görüşlerini son derece açık, duru bir dille ifade ediyor.  Dürüst ve cesur. Hiç sakınmadan, kim ne der, nasıl tepkiler alırım endişesine kapılmadan, lafı dolandırmadan söylüyor.

“Sunuş” yazısının ilk paragrafında, “İnsanlık tarihinin neredeyse son 500 yılını kapsayan Batı merkezli Modernizm çağının sonuna geldik. İnsanlık tarihsel bir eşikte bulunuyor. Daha birkaç on yıl sürecek gibi görünen bu eşiğin ötesinde, bir ihtimal yeni küresel bir uygarlığa yönelme perspektifi parlıyor,” diyerek söze başlıyan Dicleli, tüm yaklaşımlarına egemen olan geleceğe dair iyimser bakışının işaretini veriyor. Yayınevlerine boşuna “Optimist” adını koymamışlar, demek ki.Bu, boş bir iyimserlik değil kesinlikle. Gideni  ve gelmekte olanı iyi okuyan bir yerden konuşuyor Dicleli.

Kitapta yer alan makale ve konuşma metinleri bugünden geçmişe doğru beş bölüm halinde düzenlenmiş: Yeni bir Aşama; Ezberleri Bozmak; Günümüzün Siyaseti; Sosyalizm, Marksizm ve Gelecek; Değişimin Dinamikleri; Yeni bir siyaset Kültürü

Yeni bir siyaset kültürü oluşturmayı hedefalan, kendine ‘geleceğin partisi’ deme cesaretini gösteren, Türkiye’de solmuhalefet boşluğunu doldurmaya talip yeni bir oluşum için kolları sıvayan bizler için, Dicleli’nin “YENİDEN  DÜŞÜNMEK” kitabını okumak, üzerinde tartışmak yararlı bir temrin oluşturacak, diye düşünüyorum.

Günümüzde Adil ve Yeşil Bir Dünya İçin Mücadele başlığını taşıyan ilk makalenin ara başlıkları dikkat çekici:“Ard arda iflas eden ütopyalar”; “500 yıllık bir dönemin sonu”;” Yeni anlatılar”; ” Bazı genel eğilimler”; “Çözüm gerçekten mümkün”; ” Meydanlar gene dolmaya başladı”; “ İş dünyasında da arayışlar başlıyor” ; “ Sistemler nasıl değişir”; “ Tahakkümden işbirliğine”; “ Bulut bilişim ve sermayenin çeşitlenmesi; Sosyal şirketler”; “Adil toplum”; “Dünyayı değiştirmenin yeni tarzı”; “ Yeşil hareket ve kadın hareketi bize yol gösteriyorlar”; “Bugünden yarını kurmak”.

Bu ara başlıklar bile değişen dünya üzerine bütünsel bir analizle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Yarını bugünden kurmak için verilen mücadeleye ışık tutarken, dünyayı değiştirmekle ilgili motivasyonumuzu yükseltecek ipuçları ve bilgiler veriyor.

Dicleli,“Bugün iki hareketin deneyi çok zengin ve bence işi belirlemiş durumda. Dünyada bir tanesi ekolojik hareket, bir tanesi de kadın hareketidir,” saptamasını yapıyor ve ikisinin de çok sınıflı hareketler olduğunun altını çiziyor.

Yeşil hareket 70’lerde dünyada ortaya çıktı ve bizim ülkemizde de var. Yaklaşık kırk yıl  içinde de dünyayı çok değiştirdi. Kadın hareketi de öyle.Bu hareketlerin “bir merkezi yok,  her sınıftan bugün Türkiye’de girişimci kadın hareketi var. Hep beraber kadın haklarını hızla çoğaltıyorlar ve çok aktörlü, çok sınıflı oldukları için, çok fikirli ve ideolojililer ama yine de birbirlerine tahammül edebiliyor, beraber iş yapabiliyor, belli yolları beraber yürüyebiliyorlar.”

En küçük katkıya bile değer vermek çok önemli, diyen yazar,“Eski anlayışımıza göre kapitalizmi yıkmadan sosyalizm kurulamazdı…… Fakat şimdi, bugünkü değişimler temelinde adil bir topluma hizmet edecek sosyal ekonomik yapıları bugünden kurmak mümkündür. Yani vaktiyle Robert Owen’ın 18. Yüzyıl başlarında denediği gibi, komünler kurmak, alternatif toplumu kapitalizm içinde içinde kurmak o zamanlar mümkün değildi ama bugünkü ekonomik gerçeklikte mümkün ve yapıyorlar da.

Dicleli’nin, dünyayı ve değişimi anlama çabalarının temelinde uzun sosyalist mücadele deneyimi bulunduğu için kitaptaki metinlerin ana temalarını da, sosyalizm ve kapitalizm, sol, liberalizm, sivil toplum üzerine eleştirileri, görüşleri oluşturuyor. Kitabın ‘İçindekiler’ listesine bakınca oldukça ilginç tartışma konuları görüyoruz.

Örneğin, “Sol, Tarihinin 3. Aşamasına adım atıyor”;  “Niçin artık Sosyalist Olunamaz”; “Sürdürülebilir Olmaktan Çıkmış Olan Mevcut Haliyle Kapitalizmdir”; “Küresel Finansal Çöküşün ve Kemalizmin Ardından Siyasetin Yeni Paradigmaları”; “Marks’tan değil Marksizm’den Kurtulmalıyız”ve daha başkaları…

“Sol, Tarihinin 3. Aşamasına Adım Atıyor” başlıklı ilginç makalesinde büyük harflerle şöyle cümle var: “BUGÜN BİR SOL YIKILIRKEN YENİ BİR SOLUN YARATILIŞINI YAŞIYORUZ VE DAHA DA YAŞAYACAĞIZ.” “Solun tarihini, sosyalizm öncesi, 19. Yüzyıl vahşi kapitalizm dönemi ve Fransız Devrimi bağlamında tarif edebilirsek, ikincisini Rus Devrimi bağlamında ele alabiliriz,”diyor ve doğmakta olan yeni sol hakkındaki saptamalarını ve ögörülerini anlatıyor.  Bizler gibi sosyalist/komünist gelenekten gelenlerin böylesi, 3. Aşama Sol’a yapabileceği çok çeşitli katkılar olabilir, diyor.  Bu makalenin Yeşil Gazete okurlarının ilgisini en fazla çekecek olan metinlerden biri olacağını sanıyorum.

Makalelerinde, kapitalizmin bu haliyle sürdürülemez olduğuna, nasıl radikal bir dönüşüm geçirilebilieceği üzerine yoğun bir tartışma yürütüyor.“Bunun için önce onun temel inançlarının, sistemin önkoşullarını oluşturan varsayımların, koordinatlarının değişmesi gerektiğini” söylüyor ve sistemin kendi içinden çıkan değişim dinamiklerinin analizine bol bol yer veriyor.

Solun değişimi doğru okuyabilmesi, anlamlandırabilmesi için öncelikle, düşüncede bir paradigma değişimine gitmesi gerekir, diyor Dicleli. Yeni solun bu değişim trendlerini görebilen, sistemi içinden dönüştürecek reformlar için vizyon geliştirebilen bir sol olacağını belirtiyor ve bu yeni solun dünyada gelişmekte olduğunu söylüyor.

Yeni solun düşünme paradigması için şunları dikkate alması gerektiğini düşünüyor: “Şeyleri (evreni, eko-sistemleri, insan beynini, medyayı, interneti…) şimdiye kadar olduğu gibi merkezi, hiyerarşik, duvar sınırlı sistemler sistemler olarak değil, ilişki ve bağlantı ağları olarak görmek, algılamak ve düşünmek – yatay, merkezsiz, kendi kendine örgütlenen ve geçirgen zar sınırlı, açık ağ sistemleri olarak…[ İnsan da bu ağlardaki, içinden madde, enerji, enformasyon ve sosyal ilişki akışları geçen bir düğüm noktasıdır] Dolayısıyla ekonomik, sosyal, politik, kültürel her türlü örgütlenmenin ve yönetim tarzının böyle bir dönüşüme ihtiyaç duyduğunu görmek gerekiyor.”

“Küresel Finansal Çöküşün Ardından Yeni Paradigmalar”başlıklı, 2009 tarihli konuşmasında, enine boyuna bir durum analizinin ardından, “O zaman mutlaka sürekli reform partisi gibi bir parti lazım, yani işi devamlı reform yapmak olan, sürekli reform peşinde koşan, durmadan bunu yapan bir parti lazım. Japonların fabrikada sürekli iyileştirme teorisi var. Onun gibi sürekli reform  ,….çünkü her şey hızla değişiyor….her düzeyde iktidarı amaçlayan bir parti değil, bugünden durumu değiştirmeye çalışan bir hareket lazım ve iktidara geldiği zaman da iktidarın kendisini değiştirmeyi, dağıtmayı, parçalamayı, ademi merkezileştirmeye çalışan bir hareket lazı,” diyerek,  yeni sol parti, yeni sol siyasete dair görüşlerine açıklık getiriyor.

Zülfü Dicleli’nin görüşlerine katılsak da katılmasak da,Dünyayı Anlamak ve Değiştirmek Üzerine YENİDEN DÜŞÜNÜRKEN’in değişimi ve gelmekte olanı görmeye çalışmak ve yeni sol ve siyaset üzerine düşünce egzersizi yapmak için çok elverişli bir kitap olduğunu düşünüyorum.

Dünyayı Anlamak ve Değiştirmek Üzerine YENİDEN DÜŞÜNÜRKEN
Zülfü Dicleli
Optimist Yayınları
2012

 

Yüksel Selek

More in Kitap

You may also like

Comments

Comments are closed.