Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Yasaklar ve onur

0

6 Haziran’da Kadıköy’de Yeldeğirmeni tanıdık bir olaya şahit oldu: Onur Ayı‘nı kutlamak isteyen lubunyalar polis müdahalesiyle karşılaştı. Artık kendimizi var edebilme mücadelesi verdiğimiz haziran ayları LGBTİ+’ları yordu, sindirdi… Çünkü yıllardır bir ön gösterim olmaktan sıkıldık. Bugün yasaklanan festivaller, engellenen sanatçılar gibi artan baskı unsurlarının hepsi ilk önce bizler üstünde denendi.

Belki de köşe yazılarıma başladığımdan beri yazıyorum, LGBTİ+’lara yapılan, bizim üstümüzde denenen her yasak, tüm topluma uygulanmak isteyen baskının bir deneme adımı. Toplumdaki herhangi bir birleşene yapılan haksızlığa göz yumduğumuz zaman, diğerlerine de benzer haksızlıklar olması noktasında bir yol oluşuyor, emsal oluşuyor ve 2000’ler sonrası Türkiye bunun örnekleriyle dolu.

“Sekülerlik” atfedilen (ki seküler değil yalnızca hoşgörülü-demokratik bir toplumun farklı renkleri) hayat tarzları bastırılıyor, bunların bilinçli yapıldığını düşünmemek elde değil. LGBTİ+’ların yıllardır Onur Ayı kutlamaları, “güvenlik” “ toplumsal hassasiyetler” gibi bahanelerle sansürlendi. 2022’de ortada bir “güvenlik” tehdidi, bir bayram-kutlama olmasa da Yeldeğirmeni olaylarında gördüğümüz üzere baskı tam gaz devam etmekte. Geçen sene Covid-19’u bahane eden yetkililer, 2022’de neyi bahane edecek? Ya da nelere göz yumacak?

İstanbul Kadıköy’de Onur Ayı’nı kutlamak isteyenlere polis saldırısı.

Muhalefet denizde sarılacak yılan arıyor

Benzer bahanelerle gençlik festivalleri ve doğrudan Melek Mosso gibi sanatçı kadınların gösterilerine engel ve yasak getiriliyor. Bunların hepsinin denemesi Onur Ayı kutlamalarına karşı yapıldı. Bu noktada her daim kullandığım bir benzetme olan, Truvalı Kassandra gibi hissetmemek elde değil. Kassandra, Apollon tarafından geleceği bilmekle ama kimseye buna inandıramamakla lanetlenmişti. 2022’de kültür ve eğlence üstüne yapılan bu baskının geleceği Gezi sonrası Türkiye’de çoktan belli olmuştu. İklim krizi gibi bu konuda da geç kaldık, ya da “ben o zamanlar daha oy veremiyordum” sızlanışları da gayet haklı geliyor bana.

Şu an ne yapabiliriz? Ana muhalefet “bekleyin” demekten öteye gitmiyor, küçük oy hesaplarıyla ancak kendi seçmeni sakinleştirmekle uğraşıyor. Orada burada küçük hücumlar ve yeniden artık bir mit haline gelen Haziran 2023’e işaret ediliyor. Gelecek sene haziran gerçekten o kadar yakın mı? Bazı noktalarda artık muhalefetin 2023 hayalleri bana hiç iyi gelmiyor. Artan enflasyon, artan baskılar… Boğuluyoruz ve muhalefet denizde sarılacak yılan arıyor.

Kassandra gibi tekrar tekrar, gelin dayanışalım, gelin birlik olalım demek de yordu. İşte benim Onur Ayı’m böyle geçiyor. Stonewall’da başlayan direniş hala tüm dünyada devam ediyor ama bağlamlar da çok önemli. Artık 2020’lerin kendine has zorlukları olduğunu kabul etmenin, dertlerin evrimleştiğini ve farklı dayanışma yöntemleri geliştirmek durumunda olduğumuzu görmek gerek.

Kadınlar da lubunyalar da susmayacak

Belki de LGBTİ+’lar yıllardır sahip oldukları tecrübeleri paylaşmalı, nasıl haklarımızı aradık, nasıl başardık diye? Velakin toplumca her daim hakir görülen bir azınlık olarak bizlerde de o güç kalmadı. Üstümüzden para kazanan küresel şirketler, batı ülkelerinde rengarenk logolarla Onur Ayı kutlarken, bizde en fazla sansürle “renk şenliği” kutluyorlar. Çoğu bakmıyor bile. Sözde ve sahte bir destekten bile mahrumuz.

Bunlar bizi yıpratıyor mu? Yoruyor mu? Evet, bence artık “her daim güçlü olalım” numaraları da sökmüyor. Ama bu engeller ne gençliği, ne sanatı ne de bizi engelleyemez. Silemez. Yok edemez. İstedikleri kadar kadınları sahneden indirmeye çalışsınlar, kadınlar susmayacak. Danıştay’da İstanbul Sözleşmesi’ni savunan kadınlar, her şeye rağmen yaşamaya devam eden bizler, evet direnecek ve dayanışacağız. Sözde ve sahte desteklerdense, birbirimize olan güvenimiz ile yarınları göreceğiz.

O yüzden, lütfen her davayı takip eden feministlere, her şeye rağmen sokakta olan lubunyalara bakalım ve onlardan güç alalım. Ve bunu yalnızca yine kadınlar, LGBTİ+’lar değil, tüm toplum görmeli, susanlar bizden güç almalı. Belki söylediklerimize değil de dayanışmamıza inanırlar.

*

Son haftalarda LGBTİ+’lara yönelik saldırıların sadece birkaçı şöyle:

İzmir-Alsancak’ta polisler “yüksek müzik sesi” gerekçesiyle transların yaşadığı eve biber gazı sıktı | Yıldız İdil Şen: “Cop ile darp edildik”


https://www.gazeteduvar.com.tr/trans-kadinlara-sokakta-sohbet-yasagi-burada-durmayin-gezinmeyin-haber-1563014
https://www.gazeteduvar.com.tr/polisten-saldiriya-ugrayan-trans-kadinlara-benim-gorevim-seni-korumak-degil-haber-1551012
https://m.bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/256725-gulum-izmir-de-trans-kadinlara-saldirilari-adalet-bakani-na-sordu

İzmir’de trans kadınların yaşadığı evlerin mühürlenmesine ve hukuksuz cezalar kesilmesine karşı eylem


https://www.gazeteduvar.com.tr/izmirde-translara-yonelik-saldirilar-protesto-edildi-haber-1551103

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.