[Yaşadım Diyebilmek] Mersin, Mersin olalı…- Şahin Tekgündüz

Kaya Mutlu başkan seçiliyor.

Devlet Planlama Teşkilatı DPT uzmanlarından Kaya Mutlu 1973 yerel yönetimler seçimini kazanarak Mersin Belediye Başkanı seçildiğinde biz, Timuçin Yekta, Özkan Taner ve ben OPA Organizasyon Pazarlama Araştırma şirketini kuralı yaklaşık bir yıl oluyor. Timuçin de Özkan da eski DPT’li olduğu için Kaya Mutlu’nun yakın dostları. O yıllarda reklam ve halkla ilişkiler pek bilinmez, seçim kampanyaları ‘propaganda’ anlayışıyla ve daha çok kürsü konuşmalarındaki vaatlerle yürütülmekte. Kaya Mutlu aday olmadan önce durumu, daha doğrusu durumunu bizlerle uzun uzun tartışıyor ve adaylığına birlikte karar veriyoruz. Dolayısıyla önümüzde önemli bir maraton var. Maraton elbette uzun soluk ve yüksek enerji gerektirir ve göze almak, yola çıkmak her babayiğidin harcı değildir; ama Kaya Mutlu ile görüşlerimiz öylesine çakışıyor ki, hiç güçlük çekmeden koşmaya başlıyoruz. Broşürler, el ilanları, afişler ve kürsü konuşmalarını birlikte hazırladığımız gibi, Mutlu’nun Mersinlilere vaatlerini de baş başa saptıyoruz. Her şeyden önce halkın gönlü kazanılacak, Mersin’in sahip olduğu değerler el birliğiyle öne çıkarılacak, kimlikli, kişilikli, modern bir batı şehri oluşturulacak.

Seçimler kıran kırana geçiyor, bu arada birkaç kez Mersin’e gidiyorum ve kampanya çalışmalarına katılıyorum. Sonuçta Kaya Mutlu önemli bir farkla belediye başkanlığını kazanıyor. İş icraata kalıyor.

Mersin’e güzel bir amblem gerekir

Başlangıçta Kaya Mutlu’nun bizden iki önemli talebi var, Mersin’in modern bir görsel kimliğe sahip olması için bir amblem yarışması açılması, ikincisi ise mümkün olan en kısa sürede Çukurova’nın bütününü de kapsayacak bir festival düzenlenmesi. Amblem yarışması için hemen telefona sarılıp İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ni (Günümüzdeki Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi) arıyorum ve yarışmayı duyuruyorum. Oradan gönderilen örneğe göre bir şartname hazırlıyoruz. Yarışmaya Akademi de destek veriyor. Kaya Mutlu başkanlığındaki seçici kurulda Akademi’den öğretim üyeleri Nâmık Bayık ve Mustafa Aslıer’le, dönemin ünlü grafik sanatçısı Mengü Ertel ve illüstratör karikatürist Nezih Danyal da yer alıyor. Ben Kaya Mutlu’nun yardımcısı olarak kuruldayım. Şartnameyi Hürriyet ve Cumhuriyet gazeteleriyle yerel gazetelerde yayımlıyoruz. Yüze yakın katılım oluyor ve seçici kurul toplantıları pek çetin geçiyor. Kaya Mutlu çok yoğun bir iş yükü altında olduğu için toplantılara onun yerine ben katılıyorum. Hiç unutmuyorum bir ara bir başka işin peşinde koşarken belediye görevlisi soluk soluğa karşıma çıkıyor “Şahin Bey jüri üyeleri sizi arıyor efendim, hemen gelmelisiniz, Nâmık Bey İstanbul’a dönmek istiyor” diyor. Öğreniyorum ki Mustafa Aslıer bir öğrencisinin kazanması için hoş olmayan bir davranışta bulunmuş ve Nâmık Bey’le sert bir tartışmaya girişmişler, Nâmık Bey de kurulu terk edip İstanbul’a dönmeye karar vermiş. Mengü Ertel’in de çabasıyla Nâmık Bey’i yatıştırıp Mustafa Bey’le barışmalarını sağlıyoruz.

Seçici kurulda ön seçimi kazanan işleri Mersin’in muhteşem parkındaki bir çadırda sergiliyor ve halkın oy vermesini sağlıyoruz. Sonuçta seçici kurulca da uygun bulunan, grafiker Abdullah Taşçı’ya ait çalışma birinci seçiliyor. Sonuç bir kokteylle duyuruluyor ve Belediye Meclisi’nin onayı ile derhal uygulamaya konuluyor.

Festivale doğru

Kaya Mutlu gerçekten çok mutlu ve güzel şeyler yapmaya devam ediyor. Bir yıl önce hazırlıklarına başladığımız festival projesi sonuca yaklaşmış durumda. Çukurova’nın pamuk üretimi ve tekstil yönünden zenginliğini dikkate alarak tekstil tabanlı bir festival tasarlıyoruz ve adını Akdeniz Tekstil ve Moda Festivali koyuyoruz. Organizasyon çalışmaları sürerken, festivali temsil edecek bir görsel kimliğe de ihtiyacı duyuluyor. Yarışma açmaya gerek duymadan işi Bülent Erkmen’e havale ediyoruz. Kısa bir süre sonra Erkmen’den, dönemin grafik tasarım anlayışına uygun çok parlak bir çalışma geliyor.

Festivale, İstanbul ağırlıklı olmak üzere Türkiye’nin her köşesinden pek çok tekstil, hazır giyim, aksesuar ve moda firması katılıyor. 1-7 Haziran 1975 haftasında, park ağırlıklı olmak üzere değişik mekânlarda sergi ve defile alanları ile dev bir konser sahnesi hazırlanıyor. Mersin flamalar, bayraklar, bez dövizler ve çiçeklerle bir bayram yerine dönüştürülüyor. Pek çok pop, klasik Türk müziği ve halk müziği sanatçısı ile Halit Kıvanç yönetiminde ünlü mankenlerden oluşan bir grup konser ve defileler için Mersin’de. Bir hafta boyunca konser alanları, defile salonları, sergi mekânları dolup taşıyor. Ve Mersin Mersin olalı hiç böyle bir şenlik yaşamamış oluyor…

Diyeceğini değil, duyacağını düşün…

Grup gündüzleri provalar dışındaki zamanlarını Mersin’in tarihî, turistik yerlerini, Cennet, Cehennem çukurlarını, Kanlı dîvâne’yi birlikte geziyor, yerel ve otantik mekânlarda yemek yiyor ve sohbet ediyoruz. Bu birlikteliklerde konuşmayı çok seven Halit Kıvanç sürekli takılıyor bana ve o baş edilemez espri gücüyle herkesi kahkahadan kırıp geçiriyor. Bir yemekte sohbet ederken çevresindeki manken kızlara dönüp “Kızlar bu Şahin Bey’in şirketi OPA var ya, ne anlama geliyor biliyormusunuz?” diye soruyor, kimseden ses çıkmayınca “Bilmiyorsunuz tabii değil mi, kız olduğunuza şükredin o zaman; bu OPA oğlan pazarlama şirketi demektir” diyor. Mankenler ve sanatçılar kıs kıs gülerek bana bakıyorlar. Hiç beklemediğim bu tatsızlığın şaşkınlığı içinde canım sıkılıyor ve yüzüm kızarıyor. Pek hazır cevap değilimdir ama, bu densizliğe ânında verdiğim cevap Halit Kıvanç’ı allak bullak ediyor, “Üzgünüm Halit Bey, sizi ısrarlı dâvet ediş nedenimizi herkesin içinde böyle açık etmeseydiniz keşke…” diyorum. Anlık bir sessizlikten sonra masada fıkırdamalar başlıyor ve herkes Halit Kıvanç’ın cevabını bekliyor. O son derece soğukkanlı bir şekilde ayağa kalkıp “İşte bu cevaba şapkamı çıkarırım, diyeceğini değil, duyacağını düşüneceksin; doğrusu Şahin Bey mat etti beni…” diyor, gülüşüyoruz.

O 1975 yılında başlayıp birkaç yıl daha bizim işbirliğimizle süren ve Mersin’i Haziran ayı boyunca câzibe merkezlerinden biri hâline getiren Akdeniz Tekstil ve Moda Festivali’nin Kaya Mutlu’dan sonra devam ettiğini sanmıyorum.

Grafik sanatlar dünyasında yeni bir art direktör(!)

Bir yıl kadar sonra Bülent Erkmen arıyor beni. Modern Publicity yıllığını görüp görmediğimi soruyor. Merak edip arıyorum Ankara’da ama ne mümkün. Birkaç gün sonra postadan çıkan büyükçe zarfta sözünü ettiği yıllık çıkıyor. Şaşkınlıkla bakıyorum. Bülent festival görsel kimliğini bu yıllığa göndermiş, yıllık da başarılı çalışmalar arasında yer vermiş. İşin ilginci beni ‘director’ yani art direktör, kendisini ise ‘desinatör’ olarak göstermiş. Böylece grafik tasarım târihine, Bülent’in zarafetiyle art direktör olarak geçmiş bulunuyorum.

Festival de yaparız gübre de üretiriz

Kaya Mutlu son derece uzak görüşlü, çağdaş, atılımcı ve cesur bir belediye başkanı. Bir kaç yıl içinde Mersin’i, kültürel değerlerini ve doğal güzelliklerini öne çıkaran, çağdaş bir beldede bulunması gereken bütün olanaklara sahip, pırıl pırıl bir kent  hâline getiriyor. Bunları yaparken de sürekli bir sıkıntısından söz ediyor. Batıda şehir çöplerinin ve atıklarının değerlendirildiğini, bazı kentlerde ısıtma, bazı kentlerde ise tarımda kullanılan kompost gübre üretimi amacıyla kullanıldığını, Mersin’e de böyle bir tesis kazandırmak istediğini söylüyor ve bizden yardım istiyor. Kısa bir araştırma sonucunda Paris’te faaliyet gösteren ve pek çok Avrupa kentinde tesisler kuran bir firma buluyoruz. Sonradan üretim alanını genişleten ve adını Sofitom olarak değiştiren Sofrani firmasıyla temasa geçip Türkiye mümessilliğini alıyoruz. Bir hafta sonra broşürler, kataloglar ve teknik dokümanlarla dolu büyük bir paket geliyor. Sofrani tam Kaya Mutlu’nun aradığı firma. Şehir çöplerini topluyor ya da toplanmasını belediyeye bırakıyor, geri dönüşümlü olanları ayırıyor, organikleri ise bir işlemden geçirdikten sonra, tarım için son derece yararlı olan kompost gübreye dönüştürüyor.

Davetimiz üzerine Ankara’ya gelen Fransız uzmanı Mersin’e götürüyoruz. Kaya Mutlu’ya ve belediye ilgililerine etkileyici bur sunum yapıyor ve şehirde incelemelerde bulunuyor. Bölgede tarım alanlarının yoğunluğu nedeniyle kompost gübre tesisinin aynı zamanda belediyeye gelir de sağlayacağını anlatıyor. Hazırladığımız fizibilite etüdünün belediye meclisince onaylanması üzerine Sofrani ile sözleşmeler imzalanıyor ve tesisin kurulmasına geçiliyor. Bir yıl sonra da üretilen kompost gübre deneme amacıyla, ihtiyaç sahiplerine dağıtılıyor. Bu örnek tesis, Türkiye’de çöplerin ekonomik değer hâline dönüştürülmesinin yolunu açıyor. Bazı belediyeler kompost üretmek, bazıları ise ısınmada kullanmak üzere çöp değerlendirme tesisleri kurmaya başlıyor. Böylece bu konuda da öncülük fırsatını yakalıyoruz.

Şahin Tekgündüz

[email protected]

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Nepal’de 200’den fazla can kaybı yaşanan selde kayıplar aranıyor

Katmandu'da ve Nepal'de üç gün boyunca aralıksız yağan yağmurun tetiklediği sel ve toprak kaymalarında ölenlerin sayısı 200’ü geçerken onlarca kişi hala kayıp.

Tuvalu: Avustralya’nın ‘ahlaksız’ maden kararı Pasifik komşularını boğmaya benziyor

Tuvalu iklim bakanı, üç dev kömür madeninin genişletilmesini onaylayan Avustralya'nın COP29'a ada ülkeleriyle birlikte ev sahipliği yapma talebini zayıflattığını söyledi.

Türkiye’de ilk kez ‘pürüz dişli yunus’ kayıtlara geçti

Deniz Memelileri Araştırma Derneği'nin araştırmasında Türkiye sularında daha önce hiç kaydı olmayan pürüz dişli yunus görüntülendi.

‘Avrupa’daki tatil yerlerine özel jet uçuşları geçen yıl yüzde 250 arttı’

Greenpeace'in yaptırdığı yeni bir analize göre, 2023'te 45 lüks destinasyona 117.000'den fazla uçuş yapıldı. Bunun sonucunda da 520.000 tondan fazla CO2 emisyonu salındı.

Yunanistan’da sonbahar yangınları: İki kişi yaşamını yitirdi

Yunanistan'ın Mora bölgesinde pazar günü çıkan orman yangınında iki kişi hayatını kaybetti, bir düzine köy tahliye edildi.

EN ÇOK OKUNANLAR