ManşetEditörün SeçtikleriHayvan Hakları

Vegan olduğumdan bu yana…

0

Söz konusu veganlık olduğunda onu tek bir anlatıya sığdırmak da mümkün olmuyor. Çünkü veganlık serüveninde herkesin ayrı bir çıkış noktası ve ayrı bir varış noktası var.

Kimisi hayvanlara yönelik ayrımcılığa bir tepki olarak başlıyor, kimisi sağlıklı yaşam için, kimisi de et endüstrisinin doğaya ve iklime verdiği zararları gördüğü için. Bazen bütün bu sebepler bir araya geliyor ve dönüşüm kaçınılmaz hale geliyor.

1 Kasım Dünya Vegan Günü’ne özel haberimizde veganlardan kendi hikayelerini anlatmalarını ve bu süreçte veganlığın hayatlarına nasıl katkılar sunduğunu anlatmalarını istedik.

‘Yolculuğum 19 yaşında başladı’

Fatma Biltekin’in yolculuğu 19 yaşındayken başlıyor. Bütün ayrımcılık biçimleri ile mücadele edilmesi gerektiğine inanan biri olarak türcülüğün bir ayrımcılık biçimi olduğuna fark eden Biltekin, önce vejeteryan olmaya karar vermiş.

Bu süreci anlatan Biltekin “Vejetaryen olmamın hayvan sömürmeye devam etmek anlamına geldiğini biliyordum ancak farkında olmasam da toplumun hayvanlara bakışı bende o kadar yer etmişti ki hayvanları kullanmaya devam ettim” diyor.

‘Çok daha sağlıklı ve enerjik biri haline geldim’

Sonrasında bu acının parçası olmak istemediğine karar veren Biltekin, 21 yaşında vegan oluyor. Şu anda kendisi 30 yaşında hayvanları savunan vegan bir aktivist. Bu süre zarfında veganlığın kendisine kattıklarını ise şu şekilde anlatıyor:

Vegan olmaya karar verdiğimde haklılığını savunamadığım davranışlarıma da son vermiş oldum, öncelikle bu duygusal olarak çok iyi hissettirdi ayrıca yeme alışkanlıklarımı değiştirdiğim için fiziksel olarak da çok daha iyi hissediyorum. Veganlığın sağlıksız olduğu yanlış bir mit, bitkisel beslenmeye başladıktan sonra çok daha sağlıklı ve enerjik biri haline geldim.

Yaşamın değerli olduğuna inanan ve buna göre yaşayan biri olarak bütün canlıların yaşamlarına saygı duymayı, etrafımdaki canlılarla yatay ilişkiler kurmayı öğrendim. Ancak özellikle hayvanlarla yeniden kurduğum bu ilişki hayvanların yaşadığı zulmü de daha net görmemi sağladı ama bu zulmün parçası olmadığım ve olmayacağım için gerçekten çok mutluyum.

‘Sağlığı bilmem ama ruhuma iyi geliyor’

Yağmur Özgür Güven ise tam olarak ne kadar süredir vegan olduğunu bilmiyor. Sebebi ise öncesinde uzun bir vejetaryenlik dönemi geçirmesi ve ‘Pazartesi vegan oluyorum’ diye bir plan yapmamış olmaması.

Hatta her şeyin kendi fark etmeden olup bittiğini belirten Güven, “Uzun süredir vegan beslendiğimi, farkında olmadan kurallar koyduğumu, bir şey ikram edildiğinde ‘ben yemem onu teşekkürler’ dediğimi fark ettim” diyor. Veganlık yolculuğunun kendisine kattıklarını ise şu şekilde tarif ediyor:

Kendimle ve hayvanlarla barıştım, daha ‘temiz’ hissetmeye başladım. Vejetaryenken de insanlar ‘sağlığın için iyi mi peki?’ diye sorduklarında ‘sağlığı bilmem ama ruhuma iyi geliyor’ derdim, çok sevdiğim bir veteriner hekimin lafıydı.

Tabağınızla ve yaşamınızla barışmak, gerçekten insanın ruhuna iyi geliyor. Ama bunun yanında şöyle bir durum var: kendini hayvan hakları savunucusu olarak tanımlayan bireyler için etik veganlığın gelinmesi gereken bir son nokta, bir ‘en üst mertebe’ ya da bir ‘kimlik’ olmadığını, zaten olması gereken normal bir durum olduğunu düşünüyorum. Bunun haricinde çok daha başka şeylerin de yapılması gerekiyor ve asıl mücadele, kendi dönüşümümüzün çok daha ötesi.

‘Başka lezzetlerle tanıştım’

Ali Şahinkaya’nın veganlık serüveni ise 3 Kasım 2019’da başlamış. Şahinkaya Bu kararının iç sesini dinlediği ve dayatılan normatif düzen dışında kendisi için aldığı en güzel kararlardan biri olarak tanımlayan Şahinkaya, “Artık bir yıldır Vegan’ım diyebilmek çocuksu bir sevinç veriyor” diyor.

Kendisini harekete geçiren en temel değerin yaşam savunusu olduğunu söyleyen Şahinkaya, hayvan sömürüsünün mücadele ettiği iklim krizi gibi başka problemler üzerindeki izlerini görmesinin bu kararı almasında etkili olduğunu belirtiyor. Şahinkaya, bu süre zarfında yaşadığı deneyimi ise şöyle anlatıyor:

Vegan olduktan sonraki süreçte doğa ve hayvanlar ile daha samimi ve içten bir temas sağladığımı hissediyorum. Vicdani olarak bana daha uygun bir yaşam tarzında geçmenin ruhsal ve fiziksel sağlığımdaki etkisi de büyük oldu. Dayatılanın aksine vegan olunca başka lezzetlerle tanıştım, aç kalmamak bir yana o kadar güzel yeni besinlerle tanıştım ve halen tanışıyorum ki aşırı keyifli bir süreç geçiriyorum.

Genelde en büyük korku üreteci sağlıktır bu konuda ve sağlık açısından başlarda içten içe endişe duymama rağmen sağlığım hep daha iyiye gitti ve zaten his olarak da kendimi öncesine göre daha sağlıklı hissediyorum. Her kişi için farklı işler süreçler tabi ama ben vejetaryen olmadan direkt vegan oldum ve zorlandığım bir konu şimdilik yok. Belki şanslıydım biraz bana yol gösteren, iyi örnek olan bir arkadaşım vardı. Ona minnet borçluyum.

Soldan sağa: Erkam Gökay, Elif Ünal, Işıl Su Gürgöze, Ali Şahinkaya

‘Sağlıklı olmanın en ucuz yolu’

Işıl Su Gürgöze ise dört yıldır vegan olarak yaşıyor. Eşitlik isterken hayvanların aklımıza gelmediğini belirten Gürgöze, bu durumun bir şekilde normalleştirildiğini söylüyor. 

Bu normalleştirmeye karşı vegan olarak yaşamaya karar veren Gürgöze “Her şeyden önce taşıdığımı fark etmediğim bir yükü bıraktım diyebilirim” diyor. Veganlıkta en önemli kısmın işin etik kısmı olduğuna değinen Gürgöze vegan yaşamla birlikte gelen sağlığın da bir artı olduğunu söylüyor ve “Sağlıklı olmanın en ucuz yolu diyebilirim” ifadelerini kullanıyor. Gürgöze veganlık sürecini şu şekilde tanımlıyor:

‘Veganlık zor değil mi?’ en çok duyduğum soru sanırım.  Zor tabii, kocaman bir değişiklik yapıyorsunuz hayatınızda ama kısa sürüyor bu durum. Hangi besinden ne alabilirim, hangi ürünler deneysizdir (deneysiz markaları araştırıp bizim için uygulama yapan insanlar var deneye hayır uygulaması gibi) öğrendikten sonra tamamdır, yuvarlanıp gidiyoruz.

‘Süt endüstrisindeki zulme şahit olmamla başladı’

Pınar Keleş ise yaklaşık beş yıldır vegan olarak yaşıyor. Süt endüstrisindeki zulme şahit olmasıyla veganlık yolculuğuna başladığını söyleyen Keleş, bu sırada veganlığın sağlık açısından faydalı olup olmadığını bilmediğini söylüyor.

Ancak geçen süre zarfında veganlığın sağlıklı bir yaşam olduğunu keşfeden Keleş, “İnsanın bedensel olarak da daha zinde ve daha aktif olduğuna kanaat getirdim” diyor.  Lakin benim için bu işin en önemli kısmı, ruhsal olarak yaşandı” diyor.

Pınar Keleş’in 20 Eylül İklim Grevi’ndeki performansı

‘Tarifsiz bir huzur hissediyorum’

Bütün veganlık deneyimi boyunca yaşadığı en büyük dönüşümün ruhsal olarak yaşandığını belirten Pınar Keleş, yaşadığı bu dönüşümü şu şekilde anlatıyor:

Başka canlılardan kendini üstün görmeden, adil bir şekilde yaşamanın, ruhsal etkilerini kelimelerle anlatmam cidden çok zor. Bu insanın kendi içinde daha net fark edebildiği bir olgu. Tarifsiz bir huzur hissediyorum. Bunu diğer canlılarla kontak halinde olduğumda, daha da fazla hissediyorum.

Sahnede olan, şarkı söyleyen biri olarak da artık şarkı söyleme   amacım, hayatımı idame ettirmek değil. Çok daha farklı bir yol belirdi içimde. Elimden geldiğince, dilim döndüğünce Hayvan hakları mücadelesine ses olmak, bu tarz konser ve etkinliklerde mikrofonun bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak, adalet çağrımı yinelemek, bunu insanlarla paylaşabilmek de inanılmaz bir mutluluk. Tüm kalbimle inanıyorum ki bir gün dünya vegan olacak, bir gün bu kölelik ve zulüm sona erecek. Eğer bunda ufacık bir katkım olursa, boşuna yaşamamış hissedeceğim kendimi. Veganlığın, damak zevkinden vazgeçmek yada daha sağlıklı yaşamak gibi bir amacı yoktur, veganlık bize ait olmayandan el çekiştir ve vicdani bir devrimdir.

‘Şiddetsiz yaşam biçimini beraberinde getiriyor’

Batuğhan Otyıldız ise iki sene önce ani bir karar ile vegan beslenmeye karar veriyor. Bu süre zarfında veganizm ve hayvan mücadelesi hakkında daha fazla araştırmaya başladığını söyleyen Otyıldız, “Hayvansal ürün tüketmemenin dışında gündelik hayatta almış olduğumuz kararlarda bilmeden (veya bilmek istemeden) hayvan sömürüsünün ortağı olunabileceğinin de bu süreç içinde farkına vardım diyebilirim” diyor. Veganlığın kendi yaşamında yarattığı dönüşümü ise şu sözlerle tarif ediyor:

Veganlık şiddetsiz bir yaşam biçimini de beraberinde gerektiriyor. Yarattığı en büyük farkındalıklardan biri buydu benim için. Bunun dışında kişisel rutinlerimde de büyük değişimler oldu. Kullandığım ürünlerin kim tarafından, hangi koşullarda, nasıl üretildiği benim için daha önemli bir hal aldı. Bu da bana çoğu şeyi kendi kendime hazırlayabileceğimi, tüketmekten çok üretmeyi ve daha planlı bir hayat sürdürebileceğimi öğretti.

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.