Türkiye, açık denizlerin biyoçeşitliliğini korumayı amaçlayan BM anlaşmasını imzaladı

Türkiye'nin anlaşmaya taraf olması için Meclis'te onaylanması gerekiyor. Yürürlüğe girmesi için ise 60 ülkenin 2025'e kadar onayı bekleniyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, New York‘ta düzenlenen BM Genel Kurulu toplantıları sırasında, “Ulusal yetki alanı dışındaki alanlarda deniz biyolojik çeşitliliğinin korunması ve sürdürülebilir kullanımına ilişkin Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi”ni imzaladı.

TBMM’ye sunularak onaylanmasının ardından Türkiye de taraf olacağı sözleşme ile açık denizlerin korunması ve sürdürülebilir kullanımı konusunda yasal sorumluluklar üstlenecek ve karar alıcı ülkelerden biri olacak.

Uluslararası deniz hukukunun temel ilkelerinden biri olan “açık denizlerin özgürlüğü” ilkesi gereği açık deniz alanları, tüm ulusların erişimine açık ve küresel ortak alan olarak kabul ediliyor. Ancak dünya okyanuslarının üçte ikisini oluşturan açık denizlerin şu anda yüzde 1’den azı koruma altında.

Yeşil NoktaAçık denizlerde biyoçeşitliliğin korunması konusunda anlaşma sağlandı
Yeşil NoktaOkyanuslar için bir zafer: Açık Denizler Antlaşması Birleşmiş Milletler’de imzalandı
Yeşil NoktaAçık Denizler Anlaşması’nı ilk onaylayan ülkeler Şili ve Palau oldu

Daha önce net ve kapsamlı bir koruması olmayan açık denizler, BM’de 19 Haziran 2023’te imzalanan söz konusu anlaşmayla korunma statüsüne alınmıştı.

İlk olarak Şili ve Palau‘nun imzaladığı anlaşma, açık denizlerin başta iklim değişikliği olmak üzere çeşitli tehditlere karşı korunması amacıyla gerekli hukuki altyapıyı sağlıyor; hiç bir ülkeye ait olmayan uluslararası sularda denizel biyoçeşitliliğin korunması amacıyla deniz koruma alanları kurmanın, alan bazlı yönetim arazları uygulanmasının ve önerilen faaliyetler için çevresel etki değerlendirmeleri yapmanın önemini vurguluyor.

Sözleşmeyi bugüne kadar 104 ülke imzaladı, bunlardan 13’ü meclislerinde onaylayarak taraf oldu. Yürürlüğe girmesi için 60 ülkenin meclisinde onaylayarak taraf olması gerekiyor. BM 2025 yılında gerekli taraf ülke sayısının tamamlanmasını hedefliyor.

Kirleten öder anlayışı

Açık denizleri, milyarlarca insanın hem gıda kaynağı hem de insanlığın ürettiği atıkların büyük çoğunluğunun nihai durağı olarak nitelendiren Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Levent Bilgili, anlaşmanın “kirleten öder” yaklaşımını benimsediğini aktardı:

“Anlaşmanın önemi, ulusal yetki alanlarının dışında kalan ve adeta kaderine terk edilmiş olan açık denizlerin sürdürülebilirlik ilkelerine göre yönetilmesine yönelik ortaya konulan iradede yatıyor. İlk hedef temiz okyanuslar olurken, balık popülasyonunun sürdürülebilir kılınması yani gelecek nesillerin de balık yiyebilmesinin garanti altına alınması ve karbon tutma kapasitesi sebebiyle küresel ısınmaya karşı elimizdeki en büyük silahlardan birisi olan okyanusların genel ekosistem sağlığının korunması da diğer hedefler. Bu amaçla, anlaşmada düzenli olarak çevresel etki değerlendirmesi yapılması öneriliyor.”

‘Açık denizler alarm veriyor, uluslararası işbirliği şart’

Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Deniz ve İçsu Kaynakları Yönetimi Bölümü Deniz Biyolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk de “Açık denizler sözleşmesi, deniz ve okyanusların korunması konusunda yeni bir devir açıyor çünkü 2030 yılında denizlerin yüzde 30’unun korunması için yasal altlık oluştu. Ayrıca deniz koruma alanları ve yönetimi sözleşme kapsamına girdi” dedi.

Açık denizlerde denetimsizlik nedeniyle yasa dışı balıkçılık, kirlenme ve zehirli atık bırakma gibi zararlı faaliyetlerin arttığını vurgulayan Öztürk, bu suların balıkçılık, madencilik, yatçılık, gemicilik ve genetik materyal toplama faaliyetlerinin zararlarına karşı korunması gerektiğini vurguladı:

“Açık denizlerde gezen göçmen organizmalar var, balinalar, köpek balıkları, kaplumbağalar, kuşlar gibi. Bu canlıların korunması için işbirliği şart çünkü bunlar A, B ya da C ülkesine ait değil. Bu açıdan açık denizlerin ve biyolojik çeşitliliğin korunması, sularınızda bulunan göçmen türlerin korunması açısından önemli. Ne yazık ki beslenmemiz için yaşamsal öneme sahip olan su canlıları okyanuslarda hızla azalıyor. Küresel boyutta dünya balık stoklarının yüzde 31’i aşırı avlanmış, yüzde 26,3’ü ise tehlike altında. Bunun önlenmesi, deniz ve okyanusların sürdürülebilir yönetimi için daha büyük çaba sarf edilmesi gerekiyor.”

Öztürk, Türkiye’nin özellikle Akdeniz‘in korunması konusunda daha çok çaba göstermesi ve Avrupa Birliği ülkeleriyle işbirliği yapması gerektiğine dikkat çekti; “Tabii Atlantik ve  Pasifik okyanuslarındaki konularda da olup bitenleri takip etmesi ve inisiyatifler geliştirmesi gerekebilir, zaten sözleşmenin imzalanmasındaki amaçlardan birisi de bu” dedi.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

İklim örgütlerinden Türkiye’nin 2024 karnesi: Yetersiz ve çelişkilerle dolu

Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer bağımlılığı ve kömürden çıkış projeksiyonu olmaması eleştiriliyor.

Kanal İstanbul için rezerv alan ve imar planlarına yargı engeli

İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı değişikliği kararlarını hukuka aykırı bularak iptal etti.

Ağva plajına mahmuz darbesi

Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi...

Pirosmani: Bir sanatçı ardında ne bırakır?

Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı...

Batı Karadeniz Çevre Gönüllüleri Platformu kuruldu

Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen,...

EN ÇOK OKUNANLAR