ManşetDoğa Mücadelesi

Türk Toraks Derneği: Sürdürülebilir kalkınma yerine sürdürülebilir bir gelecek

0

Türk Toraks Derneği, Mart başında Resmi Gazete’de yayımlanan “Maden yönetmeliğinde değişiklik yapılmasına dair yönetmelik” sonrasında İkizköy’de yaşananlara ilişkin açıklama yaptı.

Muğla’nın Milas ilçesinde İkizköy yakınında bulunan Akbelen Ormanı’nda bulunan ağaçların Limak Holding ve IC Holding ortak iştiraki “YK Enerji” tarafından Yeniköy-Kemerköy Termik Santrali’ne kömür temini için kesilmesine karşı bölge halkının mücadelesi sürüyor. Yönetmelikte ise ağaçların kesilmesi için “kamu yararı”ndan bahsediliyor. İki yıldan fazladır Akbelen’de ormanlarını kömür ocağı için kesilmekten korumak uğruna savaş veren İkizköy halkı bunu kamu yararı olarak görmüyor.

‘Topraklarını korumak için mücadele veren halk da kamudur’

Toraks Derneği’nin açıklamasında da hukukçuların açıklamalarının yönetmeliğin mevcut kanunlara aykırı olduğunu ortaya koyduğuna değinilerek “Hal böyleyken yönetmeliğin iptali başvuruları sonuçlanmadan hızla zeytinliklerin yerinden sökülmeye başlanması yanlış bir uygulamadır. Bu uygulamanın kamu yararına yapıldığı çok tartışılır bir konudur. Türk Dil Kurumu Sözlüğünde ‘Kamu’ nun anlamı ‘Toplum, topluluk, halk’ olarak tanımlanmaktadır. Öyleyse İkizköy halkı ve ülkenin dört bir yanında topraklarını korumak için mücadele veren halk da ‘kamu’dur. Kamuya karşı kamu yararından nasıl bahsedilebilir” diye soruldu.

‘Zeytin ve zeytinyağı gittikçe değer kazanıyor’

Türkiye’nin, zeytin üretiminde dünyada ilk sıralarda yer alan bir üretici konumunda olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Zeytin ve zeytinyağı sektörü bütün olarak düşünüldüğünde altı ila yedi milyon yurttaşımız geçimini bu sektörden sağlıyor. Zeytin ağacının ekonomik ve ticari önemi, talebi hızlı bir şekilde yükselen zeytinyağı ve sofra zeytinleri nedeniyle sürekli artmaktadır. Aynı zamanda zeytin ve zeytinyağının besleyici ve faydalı olması, bu ürünlerin gittikçe daha çok değer kazanmasına neden olmaktadır” denildi.

‘Ağaçlar ekolojik dengenin devamlılığı açısından oldukça önemli’

Zeytin ağaçlarının, ekolojik dengenin devamlılığı açısından da oldukça önemli bir rol üstlendiğine değinilen açıklamada “Zeytin ağaçları atmosferdeki karbondioksiti absorbe ederek ve havaya oksijen salarak hava kirliliğini azaltmasının yanında, yaban hayatı ve kuşlar gibi pek çok canlı türü için yaşam alanıdır. Zeytinlikler atmosferden hektar başına yılda 3.74 ton karbondioksit yakalamaktadır. Ayrıca erozyonu, çölleşmeyi, selleri önlediği de bilinen bir gerçektir” ifadeleri kullanıldı.

‘Dünya iklim krizini önlemeye çalışırken maden ocakları için zeytinliklerimizin yok edilmesi kabul edilemez’

Türk Toraks Derneği olarak Türkiye’nin fosil yakıtla enerji üretiminden hızla yenilenebilir enerji kaynakları kullanımına adil bir dönüşüm yapması gerektiğini daha önce de defalarca belirttiklerinin ifade edildiği açıklamada şu sözlere yer verildi:

“Dünya iklim krizi ve çevre kirliğini önlemek için yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelirken, Paris İklim Anlaşması’nı imzalamış ve taahhütlerde bulunmuş bir ülke olarak hala fosil yakıt elde etmek için maden ocakları açabilmek adına zeytinliklerimizin yok edilmesi kabul edilemez.”

‘Taşınan zeytin ağaçları on yıl meyve veremiyor’

Zeytin ağaçlarının kesilmeyeceği, taşınacağı ya da kömür ocağı kapatılınca tekrar yerine dikileceğinin yönetmelikte belirtildiğine değinilen açıklamada “Ancak uzmanların açıklaması bunun çok da mümkün olmadığını, taşınan ağaçların 10 yıldan önce meyve veremediğini, ocak kapatıldığında ise kalan kayalık alana tekrar ağaç dikilmesinin mümkün olmadığını belirtmektedir. Ayrıca o zeytinliklerle geçimini sağlayan köylünün nasıl rehabilite edileceği ile ilgili hiçbir açıklama yoktur. Onlar da mı zeytinliklerle birlikte taşınacaktır” sorusu yöneltildi.

‘Kamu yararı düşünülüyorsa halkın çığlıklarına kulak verilmeli’

Yatağan Termik Santrali’nin kurulduğu yıllardan bu yana bu tür olaylara bölge halkının yabancı olmadığına dikkat çekilen açıklamada “Birçok zeytinlik ve köy yok olmuş, insanlar doğdukları ve büyüdükleri topraklardan kopmak zorunda kalmıştır. Bölge halkı artık böyle travmaları yaşamamak için birçok yerde doğalarına dokunulmaması için eylem yapmaktadır. Kamu yararı düşünülüyorsa bu çığlıklara kulak verilmelidir” çağrısında bulunuldu.

Doğa talanının ve ekolojik krizin sorumlusu

“Yaşadığımız doğa talanlarının ve ekolojik krizin sorumlusu, daha çok kar ve sermaye birikimi için hükümetlerin desteği ile doğayı, havayı ve suyu, insan emeğini meta olarak gören ve talan eden sistemdir” denilen açıklamada şunlara yer verildi:

“Sanayi devriminden beri, ama özellikle son 20-30 yıldır ormanlar, tarım alanları, zeytinlikler, meralar, sulak alanlar şirketler tarafından tahrip edilmekte, balık stokları azalmakta, dünyanın ısınmasına neden olan gazlar atmosfere karışmaktadır. Bunların sonucunda da, türler doğal hızlarından bin kat daha hızlı bir şekilde yok olmaktadır.”

‘Enerji, tümüyle yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşturulmalı’

Milas-Akbelen’de yaşananların dünyada ve Türkiye’nin değişik bölgelerinde yaşanan doğa talanlarının tipik bir örneği olduğuna değinilerek açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Toraks Derneği, kalkınmanın sadece ekonomik büyümeyi değil, insanların ve doğanın ahenkli bir şekilde birbirlerini besleyerek, biyoçeşitliliği, çeşitlilik içinde birliği ve aynı zamanda yaşam niteliğini yükseltmeyi hedeflemesi gerektiğini savunmaktadır. Bu nedenle Toraks Derneği, herkesin temel insani ihtiyaçlarının, ekonomik ve sosyal güvenliğinin garanti altına alınmasının; kullanılacak teknolojilerin doğayla uyumlu olduğu kadar merkezi ve bürokratik bir yönetsel aygıtı gerektirmeyecek biçimde, yurttaşlarca kolayca denetlenebilecek eko-teknolojiler olmasının, enerjinin ise ekolojik evrimi zenginleştirecek biçimde tümüyle yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşturulması gerektiğinin önemini vurgulamaktadır.”

‘Sürdürülebilir kalkınma yerine sürdürülebilir bir gelecek ve yaşam’

Son olarak ulusal akciğer sağlığını geliştirmeyi amaçlayan bir uzmanlık derneği olarak, hava kirliliği başta olmak üzere yaşanan tüm ekolojik sorunların çözüm noktasının “sürdürülebilir kalkınma” bakış açısının yerini “sürdürülebilir bir gelecek ve yaşam”ın almasından geçtiğine değinen ve böylesi bir değişimin gerekliliğini savunan Toraks Derneği tarafından yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi:

“Bu değişimi sorunun kaynağı olan devletlerden ya da şirketlerden bekleyemeyiz. Bizler, insan sağlığını, doğayı, çevre sağlığını savunanlar, bu konuda doğru adımların atılması için birlik olmalı, ısrarla taleplerimizi duyurmalı, İkizköy’deki gibi doğaya karşı saldırılarda hep birlikte temiz hava soluma, sağlıklı bir çevrede yaşama haklarımızı savunmalı ve elde etmek için mücadelemizi sürdürmeliyiz. Haklı davalarında Milas- İkizköy halkının ve aynı durumda olan tüm köylülerimizin yanında olduğumuzu tüm kamuoyuna duyururuz.”

Ne olmuştu?

31 Mart Perşembe günü İkizköy Işıkdere’de yönetmelik değişikliğine dayanarak zeytin ağaçları yerinden sökülmeye başlandı ve haberi alan yöre halkı ağaçlara koştu. Halkın çabasıyla zeytin ağaçları yerlerine koyuldu. Ancak kolluk kuvvetleri zeytinlikleri korumaya çalışan iki kişiyi gözaltına aldı.

Yaşanan süreç hakkında İkizköy Çevre Komitesi ve Karadam Karacahisar Mahalleleri Doğayı Doğal Hayatı Koruma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği (KARDOK) tarafından bir açıklama yapıldı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Bize bir gözdağı gibi Akbelen Ormanı davamızın olduğu sabah yürürlüğe sokulan yönetmelik kanuna ve anayasaya aykırıdır. Uygulamasını durdurun! Hükümet yetkililerine sesleniyoruz; işiniz bu ülkeyi evrensel hukuk ilkelerine, insan haklarına ve Anayasaya göre yönetmektir. Şirketlerin pervasızca doğa katliamı yaparak kârlarına kâr katmasına hizmet etmek dışında bir işlevi olmayan kanun ve yönetmelikler çıkarmaktan, bunu kolluk güçlerinin zoruyla uygulamaya koymaktan vazgeçin. Bir avuç zengin daha zengin olacak diye kadim zeytinlikleri, zeytin ağaçlarını, ormanlarımızı, vadilerimizi, denizlerimizi talana açtığınız yeter. Yarattığınız ekonomik krizde belki tek dayanağımız olan zeytinlerimizi bir avuç kömüre vermeyeceğiz. Mücadelemiz hem hukuk ve demokrasi hem yaşam ve doğa mücadelesidir. Vazgeçmeyeceğiz. Ne zeytinliklerimizi ne Akbelen Ormanı’nı vermeyeceğiz.”

Hukukçuların, Tarım ve Orman Sendikasının açıklamaları yönetmelik hükmünün Anayasa,  3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılanması Hakkındaki Kanun, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, 3194 sayılı İmar Kanunu ve konuyla ilgili yönetmeliklere aykırı olduğunu ortaya koydu.

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.