Cambridge Üniversitesi’nin bir makalesini Yeşil Gazete yazarı Ali Serdar Gültekin‘in çevirisiyle paylaşıyoruz.
***
Dr. Ioanna Sitaridou, Türkiye’de konuşulan tehlike altındaki bir Yunanca lehçesini 2000 yıl önce konuşulana yakınlığından ötürü “dilbilimsel bir altın madeni” olarak tanımlıyor.
Romeyka’nın modern bir Yunanca lehçesi tanımlanması zor olduğu halde, Romeyka barındırdığı etkileyici sayıdaki dilbilgisi özelliğiyle lehçenin yapısına kadim bir Yunanca tadı katıyor. Romeyka’nın sahip olduğu bu dilbilgisi, modern Yunanca lehçeleri içerisinde tamamıyla yok olmuş durumda.
***
Orta çağlara kadar Türkiye’nin Karadeniz kıyısındaki Trabzon bölgesi Yunanca konuşan dünyanın kalbinde yer aldı. Efsanevi Amazon krallığının toprakları olan bu alan M.Ö. 8 ila M.Ö. 7. yüzyıllarda Yunanlar tarafından kolonileştirildi ve 50 kişilik Argonot tayfasıyla birlikte “Altın Postun” peşine düşen Jason ile Yunan mitolojisinde bölge ölümsüzleşti.
Kayda değer bir şekilde civar bölgenin bin yıllık kültürel değişiklik ve sosyopolitik tarihine rağmen Küçük Asya’nın bu dağlık ve izole kuzey doğu köşesinde Rumca konuşan insanlar var. Romeyka olarak bilinen lehçenin biricikliği, geçmiş ve günümüzdeki dil arasında etkileyici bir pencere açmayı başarıyor. Keşfi yapan Dr. Ioanna Sitaridou, Queens’ Colloge’de Modern ve Orta Çağ Dilleri Fakültesinde Latin Filolojisi okutmanı ve Dilbilgisi Çalışmaları Direktörü.
Yok olmanın kıyısında
Romeyka araştırmak için dilbilimsel bir altın madeni sunuyor çünkü Helenistik ve Roma dönemlerindeki, Yunancanın Küçük Asya’daki nüfuzunun doruğunda MÖ 4. yüzyıl ile MS 4. yüzyıl arasında konuşulan Koiné (yaygın) Yunanca ile şaşırtıcı sayıda kadim özellik paylaşıyor.
Dindar Müslümanlar olarak Romeyka konuşan Trabzonlular Yunanistan ve Türkiye arasında 1923’teki Lozan Barış Antlaşması ardından gerçekleştirilen büyük ölçekli nüfus mübadelesinden hariç tutuldular. Dini tanımlayıcı kriter olarak kullanarak Hristiyanları Yunanistan’a ve Müslümanları Türkiye’ye yerleştiren antlaşma 2 milyon insanın iki ülke arasında değiş tokuşuna sebep oldu. Pontus için, Rumca konuşan Hristiyanların sürgünü, Türkiye’de Rumca konuşan Müslümanlardan oluşan yalıtılmış alanlar bıraktı.
Defalarca tekrarlanan göç Türkçe konuşan çoğunluğun baskın nüfuzu ile birleşince bu lehçe yok olmanın tehlikesine girdi (UNESCO, Pontus Rumcasını “açık şekilde tehlike altında” olarak tanımlıyor). Dr. Sitaridou “Bölgede dili konuşan 5000 kişiden az kişi kalmışken, Romeyka çok geçmeden yaşayan bir anadil yerine ölü bir dil olacak” diyor. “Yunan dilinin nasıl evrim geçirdiğinin sırrını çözme şansı ile birlikte.”
Dil Haritacılığı
Dr. Sitaridou’nun araştırma projesi bu az çalışılmış lehçenin sırlarını aralıyor. Dr. Sitaridou’nun uzmanlığı söz dizimi kurallarında ve dilin neden ve nasıl değiştiği konuları. “Romeyka ile bu iki konuyu da ardışık olarak harikulade çalışma şansına sahip oldum. Lehçe, sadece mevcut dilbilim teorisindeki tartışmalı alanlara katkı sağlamıyor aynı zamanda evrimleşen bir dilin yaşayan örneğini sergilemiş oluyor.”
1980’den beri Karadeniz lehçelerinin araştırılmasında öncü olan Profesör Peter Mackridge’in (Oxford Üniversitesi) katkılarıyla, Dr. Sitaridou, Münster Üniversitesi’nden Dr. Hakan Özkan, Kıbrıs Açık Üniversitesi’nden Profesör Stavroula Tsiplakou, Avrupa Lehçe Sözdizimi Ağı (the European Dialect Syntax network) ve lisansüstü öğrencisi Stergios Chatzikyriakidis, Petros Karatsareas ve Dimitrios Michelioudakis ile birlikte çalışıyor.
Çalışmalarının merkezinde dili haritalandırmak için Karadeniz’deki köylere yaptığı saha gezileri yer alıyor. Nasıl çalışıyor, ne kadar mikro farklılıklar yer alıyor (eşsüremlilik olarak bilinir) ve biçim sözdizimsel yapı zaman içinde nasıl değişti (art süremlilik). Veri köylülerin anlattığı öykülerin video ve ses kayıtlarıyla Dr. Sitaridou’nun dilin yapısını çözmek için gereken karmaşık verinin toplanmasında karmaşık yapılandırılmış soruların kullanılmasıyla toplanıyor.
Geçmişe açılan pencere
Dildeki değişmeyi çalışmak genel olarak, neyin dilbilgisine uyduğunu ya da uymadığını söyleyecek (neyin dilbilgisi olduğu ortaya çıkarılabilecek metinlerin aksine) dili konuşan hayatta kişiler bulunamadığı için herkesin bildiği gibi zordur. Yunancanın tarihini araştırmak, eski metinlerin bolluğuna rağmen bundan farklı değil.
Kendisi aynı zamanda Tehlike Altındaki Diller ve Kültürler (CELC) için Cambridge Grubu üyesi Dr. Sitaridou diyor ki “Dilbilgisini geçmişteki dile daha yakın insanlarla konuştuğumuzu hayal edin. Bu şekilde sadece çağdaş bir lehçenin yeni bir dilbilgisini haritalandırmaz aynı zamanda geçmişteki dilin bazı formlarını da anlayabiliriz. Bu Romeyka’nın bize sunduğu fırsat.”
Mastarların sonuncusu
Dr. Sitaridou’nun geçen Mart ayında Queens’ College’de gerçekleştirilen ilk Romeyka konferansında anons ettiği üzere çalışmanın ilk sonuçları kayda değer kavrayışlar sağladı bile. “Yunancanın kadim formlarının aksine mastar kullanımı bildiğimiz diğer tüm Yunanca lehçelerinde ortadan kalmış durumda. Bu sebeple modern Yunanca konuşanlar ‘ben gitmek isterim’ (I want to go) yerine ‘ben isterim ben gitmek’ (I want that I go) derler. Fakat Romeyka’da sadece mastar korunmamış, aynı zamanda tüm Yunanca konuşan dünyada onu son Yunanca mastar haline getirmiş. Bununla beraber, daha önce hiç gözlenmemiş, belki sadece Latin dillerinin paralellik gösterdiği alışılmadık mastar yapıları da tespit ettik.
Bunlardan daha çok hayrete düşüren, şu ana kadar elde edilen sonuçlara göre Romeyka, Helenistik Koiné’ye, çoğunlukla 7. ve 13. yüzyıllar arasında konuşulan geç Orta Çağ Yunancasından türediği düşünülen diğer tüm modern Yunanca lehçelerinden daha yakın.
Gerçek zamanlı değişim
Dr. Sitaridou’nun araştırması Pontus Rumcasının tam olarak nasıl evrimleştiğini belirlemeye çalışıyor. “Bildiğimize göre Rumca Pontus’ta antik dönemlerden beri konuşuluyor ve tahmine göre geri kalan Yunanca konuşan dünyadan coğrafi yalıtılmışlığı dilin şimdi olduğu gibi kalmasında önemli bir etken.” diyor Dr. Sitaridou. “Bilmediğimiz şey ise, Romeyka diğer Yunan lehçeleriyle aynı şekilde mi ortaya çıktığı fakat sonra kadim Yunancayı andıracak şekilde kendi biricik özellikleriyle mi geliştiği ya da diğer lehçelerin aksine Yunancanın eski versiyonlarından birinden geliştiği ve bu sebeple daha doğrudan bir bağa sahipliği gibi diğer lehçelerden izole kalması mı Romeyka’nın kadim özelliklerinin sebebi olduğudur.
Az ya da çok Romeyka, özellikle Türkçe ile temasından ötürü kayda değer bir iyileşme de sergilemekte. Buna istinaden Dr. Sitaridou, Türkçe ve diğer Kafkas dilleriyle temasın lehçenin evrimine etkisini modellemeyle ilgileniyor. Romeyka’nın dilbilimsel ve sosyotarih bağlamında Dr. Sitaridou’nun kaydettiği üzere “Karadeniz’de dil temasından ötürü neyin kazanabileceği ve neyin kaybedilebileceğini değerlendirmek için mükemmele yakın bir deney ortamı bulunmakta.
Yine de böyle çalışmaların sonuçları daha fazla konuya temas ediyor. Bir dilin nasıl işlediğini anlamak kültürel kimliğin ve insanların kendilerini daha iyi kavranmasına yardımcı oluyor. Ayrıca kültürler temas ettiğinde ne olduğuna ışık tutuyor.
Büyük ailesi bölgeden olan Dr. Sitaridou’nun inandığına göre dilbilimsel kanıtlar dilin evrimindeki zincirin ortaya çıkması yardımcı olacak. Bu zincirin bizi Jason ve Argonotların zamanına bizi götürüp götüremeyeceği ve belki de bizleri bekleyen daha nice sürprizleri göreceğiz.
Daha fazla bilgi için Dr. Ioanna Sitaridou’nun bağlantıları ([email protected]; http://people.pwf.cam.ac.uk/is269)
Makalenin İngilizce orijinali
Yeşil Gazete için çeviren: Ali Serdar Gültekin
(Yeşil Gazete, University of Cambridge)