Tarım arazilerinin hobi bahçeleri gibi uygulamalarla bölünmelerinin engellenmesi ve sahipli arazilerde izinsiz ağaç kesimiyle ilgili cezaların artırılmasını içeren torba kanun teklifi, TBMM Genel Kurulu‘nda kabul edilerek yasalaştı.
Düzenlemede, “orman sınırları dışında olup, yüzölçümü üç hektarı aşmayan sahipli arazilerde tabii olarak yetişen her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler” ile “orman sınırları dışında olup, alan büyüklüğüne bakılmaksızın sahipli arazilerde, ekim ve dikim yolu ile yetiştirilen her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerlerin” orman sayılmaması öngörülüyor.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, teklif yasalaşmadan önce Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi’nden Prof. Dr Erdoğan Atmış, KTÜ Orman Fakültesi’nden Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi’nden Cihan Erdönmez ile birlikte itirazlarını dile getirdiklerini; ancak uyarılarının dikkate alınmadığını belirtti.
Ormanların yüzde 80’inden fazlasının devlet mülkiyetinde olduğunu, bununla birlikte yaklaşık 18 bin hektarın özel orman statüsünde mülkiyet ormanın olduğunu ifade eden Prof. Tolunay’a göre yasayla birlikte, bu statüdeki alanların sahipleri dava açabilir.
Tolunay, dünyanın her yerinde yasaların neyin orman olduğunu anlatırken Türkiye’de durumun tam tersi olduğu ve nasıl arazilerin “orman olmadığının açıklandığı ve bu kategoriye yeni maddelerin eklendiğini” vurgulayarak, düzenleme, orman vasfını yitiren yerlerde yapılaşmanın yolunu açabileceği uyarısı yaptı.
Ormanlaştırmayı yapanın kamu kurumu mu yoksa vatandaş mı olduğuna bakılmasının da sorunlu bir yaklaşım olduğunu ifade eden Tolunay şunları söyledi:
Bir yere orman denmesinde mülkiyete bakılmaz. Aynı yere benzer bir ağaçlandırma yapılıyor kamu kurumu yapınca orman deniyor, vatandaş yapınca denmiyor. Burada kavramsal bir çelişki var.
Prof. Tolunay, yeni düzenlemenin mevcut özel ormanların geleceğini tehlikeye atmasının Anayasa’nın “Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz” şeklindeki 169. maddesine aykırı olduğunu da vurguladı.
Düzenlemenin gerekçesi, vatandaşların, ağaçlandırma yaptıktan sonra alanın orman vasfı kazanmasıyla bunun geri dönüşü olmaması dolayısıyla ağaçlandırma yapmaktan imtina etmesi. Arazinin orman vasfı kazandıktan sonra buradaki ürün miktarı ve çeşidi değiştirilemediğini belirten Tolunay, bunun vatandaş için en büyük çekince olduğunu belirtti. Bununla birlikte bunun söz konusu düzenlemeyi haklı gösteremeyeceği görüşünü şu şekilde ifade etti:
Kanunun gerekçesi olarak sunulan ‘vatandaş ağaçlandırmadan kaçınıyor, onları teşvik edeceğiz’ gerekçesi gerçeklikle örtüşmüyor. Vatandaş kurduğu özel ormandan gelir sağlarsa o orman pekala korunabilir. Burada yapılması gereken, mevcut orman alanlarının nasıl geliştirileceğidir.
Yasadaki bir diğer madde ise şöyle:
Bozuk orman alanlarında orman bitkisi fidanlıkları kurulmasına, mantar ve tıbbi aromatik bitki yetiştiriciliğine, orman alanlarından üretilen odun dışı ürünlerin mamul ya da yarı mamul olarak işlenmesi amacıyla tesis kurulmasına, bedeli alınarak 29 yıla kadar izin verilebilecek.
“Bozuk orman” kavramının bugün kullanılmamakla birlikte, ağaçların çok seyrek olduğu ve bu nedenle odun üretimi yapılmayan ormanları tanımladığını söyleyen Tolunay, bu tip ormanların tam da bu nedenle biyolojik çeşitlilik açısından son derece zengin olduğunun altını çizdi:
Dolayısıyla burada ‘bozuk’ kelimesi kullanılarak algı yönetimi yapılıyor, ormanın bozuğu iyisi olmaz, orman ormandır.
Prof. Tolunay, söz konusu maddenin, alınacak bedel karşılığında tesis yapılmasıyla ilgili kısmının ise Anayasa’nın 169. maddesine aykırı olduğunu ifade etti:
Bu fidanlıkları veya tesisleri kimlerin kuracağını düşündüğümüzde özel şahıslar aklımıza geliyor. Yani, özel kişilere orman alanlarının 29 yıllığına kiralanması demek. Bu kesinlikle Anayasa’ya aykırı bir şey çünkü orman alanına siz bir tesis yaptığınızda bu tesisin olduğu alanlar artık orman niteliğini kaybetmiş olacak. Bu da Anayasamızın “Orman alanları daraltılamaz ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz” hükmüne aykırıdır.
Dolunay ayrıca söz konusu yasadaki “tesis” ifadesinin de detaylandırılması gerektiğini kaydetti:
Kimyasal içerikler işleyen tesislerin orman içinde bulunması çok riskli. Bütün yaz orman yangınlarıyla uğraştık. Bu şekilde tesislerin yapılması bu yangın risklerini de arttırır. Bu nedenle kapsamının ne olduğu tam olarak ifade edilmeli.
Prof. Dr. Doğanay Tolunay, son olarak bu tür tesislerin orman içine yapılmasının, ulaşım amaçlı yolların da yapılmasıyla ormanları parçalanmasına ve buradaki doğal yaşamı olumsuz yönde etkilediğinin de altını çizdi.
Torba Yasa’yla ayrıca makaron, yaprak sigara kağıdı, sigara filtresi ve alkol üretimi, satışının Tarım ve Orman Bakanlığı’nın denetimine alınması, taklit ve tağşiş ürünleri üreten ve piyasaya arz edenlere yönelik yaptırımların ağırlaştırılması kanunlaştı. Buna göre;
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…