Termik santral öneren bir iklim değişikliği planı!- Mehveş Evin


Küresel iklim değişikliğiyle mücadele için hükümetimiz geçen yaz bir ‘İklim Değişikliği Eylem Planı’ açıkladı. Yapılmış olması gereken işleri sıralayan bu plana göre, karbon salımları bırakın azalmayı,   dörde katlanabilir

Türkiye, her ülke gibi küresel iklim değişikliğiyle mücadele etmek için bir strateji hazırladı. Hazırlık sürecine, 350 Ankara destekçilerinden Tüketici Dernekleri Federasyonu (Tüdef) ve Tüketici Koruma Derneği (Tükoder) Ankara şubesi katıldı…
Ve İklim Değişikliği Eylem Planı, kısaca İDEP geçen yaz açıklandı. Ancak adı geçen sivil toplum örgütleri, İDEP’te görüşlerinin hiçbir şekilde dikkate alınmadığını söylüyor.
İDEP’in ne olduğunu, Tüdef, Tükoder, Odtü MD, Afsad ve PAB imzalarıyla bakanlık ve kamuoyuyla paylaşan grup, bu haliyle İklim Değişikliği Eylem Planı’nın iklimi korumadığını, aksine öldürdüğünü savunuyor:

Talep varsa yaylı sistem yaparız!
1 İDEP, ulusal ve detaylı hiçbir hedef vermiyor: 140 ülke Kopenhag Uzlaşması çerçevesinde hedeflerini ve projelerini ortaya koydu. Türkiye, daha bitiremediği planda hiçbir sera gazı azaltım hedefine yer vermiyor.
2Varolan hedefler, tamamen iklimi öldüren hedefler: Planda 2023 için bütün kömürlerimizi yakacak santral, bütün dereleri yok edecek baraj hedefleri gibi hedefler yer alıyor. Düşünsenize… Termik santraller, iklim değişikliğinin başlıca sorumluları arasında!
3 Önerilen eylemler, asıl işlerin engellenmesi için: Örneğin “Tramvay, hafif raylı sistem ve metro alternatiflerinin, bu teknolojilerin gerektirdiği yolculuk talebinin var olması durumunda değerlendirilmesi” gibi bir eylem, 2020 hedefiyle planda yer alıyor!

Faturası tüketiciye çıkarılıyor
4Eylemler, iklim değişikliğinden etkilenecek tüketicilere fatura ödetmeyi hedefliyor: Örneğin ‘Çevre Tüketim Vergisi’nin yükseltilmesi eylem olarak konulmuş, ancak bu kaynağın neden atık yönetimine gitmediği konu edilmemiş… Benzer şekilde, ‘Demiryollarında yük taşımacılığında özel sektör payının arttırılması’ gibi tüketici için özelleştirme politikaları yer alıyor.
350 Ankara, ‘Hepimizin meselesi, iklim meselesi’ başlığıyle yayımladığı yazıda şöyle diyor:
“2,5 yıl içinde, 300 bin dolarlık dış finansman ile Çevre ve Orman Bakanlığı ve UNDP tarafından yapılan plan kabul edilebilir değil. Bilim, küresel sera gazı salımlarının 1990 yılına göre 2050’ye kadar yüzde 90 azaltılması gerektiğini söylüyor. Ancak Türkiye, kendi salımlarını şimdiden ikiye katladı. Bu planla, salımları 2020’de dörde katlayacağız.”

YEŞiL DEMOGOJi

– Orman ve Su İşleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, elektrik dağıtım kayıplarının yüzde 8’e indirilmesi, vahşi depolama alanlarının kapatılması, kamu binalarına enerji tüketiminin yüzde 20 azaltılması gibi eylemlerin 2023 yılına kadar yapılması hedefleniyor.
– Normalde olması gereken eylemlerin, iklim için yapılıyormuş gibi gösterilmesini sivil toplum, ‘yeşil demogoji’ olarak yorumluyor. Mesela elektrik dağıtım kayıplarını indirmek için neden 2023 bekleniyor? Bunu zaten hemen yapmak gerekmiyor mu?
– Benzer şekilde, kamu binaları enerji kullanımını yüzde 20 azaltmak, vahşi çöp sahalarından kurtulmak içinde 2023’e kadar beklemeye gerek yok…
– 350 Ankara haklı olarak soruyor: “Elektrik dağıtım kayıplarının halkın ödediği, kamu binalarının enerjiyi verimsiz kullandığı, atıkların geri dönüşümü, azaltımı ve tekrar kullanımı politikalarınınsa hedef olmadığı bir planı kabul etmemizi mi istiyorlar?”

 

Mehveş Evin – Milliyet

 

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR