Yeşeriyorum

Tarımsal Sorunlar, Mevcut Politikalarla Çözülebilir mi? / Hakan Ozan Erzincanlı

0

Dün televizyonda Boutros-Ghali eski BM genel sekreterinin bir röportajını dinledim. Bize soruyordu: “Global sorunlar, ulusal politikalarla çözülebilir mi?” Ve sonra cevabını kendi veriyordu. “Çözülemez. Sorunlar global ve bu sorunlara çözüm ancak demokratik, global yollardan bulunabilir. Ülkeler sorunların sadece kendi ülkelerine özel olduğunu sanıyorlar ama yanılıyorlar.”

Bu röportajdan beri düşünüyor ve hak veriyorum. Örneğin tarıma ve sorunlarına bakalım:

1- Tarımsal üretici her geçen yıl fakirleşip kente göç etmek zorunda kalıyor

Acaba sadece kendi ülkemizde yapacağımız düzenlemeler bu durumu önleyerek üreticilere sağlıklı bir gelir, kırsalda iyi imkanlar sağlayarak şehre göçü önleyebilir mi? Ben sanmıyorum. Bizler göçün en önemli sebeplerinin ekonomik olduğunu düşünsek de bunun sosyal, kültürel, ekolojik sebepleri var.

Örneğin televizyonlarda, filmlerde, dizilerde farkında olmadan sürekli övülen ve sadece hayatta tek gerçek özneymiş gibi pazarlanan şehir insanı ve şehir hayatı değil mi? Sadece bu bile göçün önemli sebeplerinden biri ve bu bir sorun ise ulusal çabalar bu sorunu çözmekte kısır ve güdük kalacaktır.

2- Et fiyatları  yükseliyor

“Aman canım sadece et fiyatlarının yükselmesi Türkiye’ nin sorunu” dediğinizi duyar gibiyim. Ama öyle değil aslında. Bu da global bir sorun. Gelin görün ki bu sorunun ilk olumsuz etkileri tarımsal, coğrafi, sosyolojik şartlarımız sebebi ile ilk olarak Türkiye’ de kendini gösterdi belki. Dünyada insan nüfusu artıyor. Tarım alanları, çayır ve meralar küçülüyor, kırsaldaki tarımsal üretim yapan insan nüfusu kentlere akın ediyor ve kentleri dolduran bu kesim sürekli gıdanın ayağına kadar gelmesini ısrarla talep ediyorken hayvansal ürün fiyatlarının artmaması mümkün mü?

Çeşitli güçler, çeşitli hastalık ve verim korkuları ile köy hayvancılığını bitirip, yerine ıslah edilmiş ve ucuz yerel besinleri tüketemeyen; bakımı zor, pahalı ve uzmanlık isteyen; genetik olarak bu topraklara uygun olmayan aşırı ıslah edilmiş hayvanlarla endüstriyel hayvancılığı bizlere dayatırken, yerel ve sürdürülebilir bir hayvancılık politikası yürütmek mümkün mü?

Şimdi et ithal ediyoruz. Bu etleri getirdiğimiz ülkedeki insanların sofralarına et daha pahalıya gelecek artık. Hatta bazıları alamayacak belki. Türkiye’ den aldığımız nefes Arjantin’ i etkiliyor yani. Buradaki sorun çözülmemesine rağmen orada bir sorun oluşuyor. Eski BM genel sekreteri bunu da söylemişti. “Mevcut yerel çözümlerde 2 grup hep ezilir: Zengin ülkeler tarafından görmezden gelinen fakir ülkeler ile zengin ülkelerde yaşayan ve görmezden gelinen fakir kesim.”

3- İşsizlik artıyor

Yine Boutros-Ghali diyordu ki: “İnsanın bir evi, karnını doyuracak yemeği ve bir işi varsa gerçekten özgürdür. En azından bunlara sahip olmayan bir insan için özgürlükten bahsedilemez.” Buna katılıyor ve soruyorum Türkiye’ de gerçekten özgür kaç insan var diye?

Makineler her geçen gün insanların yapacağı işgücünü emmeye devam ederken ulusal olarak bulacağımız çözümler işsizliğin önüne geçebilecek mi?

Diyelim kısmen bulduğumuz işsizlik çözümleri sonrası dünyadaki onlarca fakir ülkeden akacak insan ordularını ne yapacağız? Onlara da iş bulabilecek miyiz?

Peki tüm dünya bir araya gelse de “çalışma saatleri haftada 25 saate düşsün” diye karar alsa?

Ya da daha güzeli, sivil toplum kuruluşlarında gönüllü olarak çalışan insanlara (sivil toplum kuruluşlarında her zaman ve herkese yetecek kadar iş vardır) uluslararası bir fon maaş ödese? İmkansız mı dersiniz? Bence hiç değil.

Daha bunları çok çeşitlendirebiliriz.

Mesela hiç  önemsemediğimiz ancak aslında gerçek anlamdaki en önemli sorun olan küresel ısınma ile baş etmek için, insanlığın dünya çapında kararlar alması dışında bir seçeneği var mı? 350 hareketi ile ilgili bir bilgi:

Eğer atmosferdeki karbondioksit oranı 350 parça/milyona indirilemezse yeryüzünde yaşamın sürdürülebilmesine olanak sağlayan hassas denge ve yapı tamamen kaybolacaktır. Dünyanın eski halini koruyabilmesi için atmosferdeki karbondioksit miktarının 350 parça/milyonun altında tutulması gerekmektedir. (Kaynak: http://iklimhareketi.blogspot.com/2009/09/350-ne-demek.html Erişim: 12.07.2010)

Bu durumda ülkelerin tek başlarına aldıkları kararlar etkili olabilir mi? Dünyada yaşamın sürdürülebilmesi adına atmosferdeki karbondioksit oranın 350 parça/milyona indirilebilmesi, ancak tüm dünyanın ortak alacağı bir kararla gerçekleşebilir.

Bir de anlaşılmaz ötesi savaşlar ve silahlar var. Tüm dünya bir araya gelse ve silah üretimini yasaklasa… Kim ne ile savaşacak? Hem silahlara harcanacak paradan oluşturulacak fon, yukarıda bahsettiğimiz sivil toplum kuruluşu  çalışanlarına maaş olarak ödenerek işsizliğe ve sosyal, ekolojik ve ekonomik sorunlara yereli koruyan global bir çözüm bulunur.

Teşbihte Hata Olmaz

Ben bir tarımcı  olarak dünya meselelerini bazen tarımsal olaylara çok benzetiyorum. Örneğin global sorunlara ulusal çözümler meselesi de böyle. Bakınız:

Büyük bir ovada 100 üretici tarafından mısır tarımı yapılıyor ve diyelim bunlardan biri de sizsiniz. Okudunuz, araştırdınız, soruşturdunuz, çeşit çeşit uzmanlar getirdiniz ve gördünüz ki toplamda sizin ve herkes için en faydalı yöntem sürdürülebilir, kimyasalsız (tarımsal ilaçsız), suni gübresiz, hibrit tohumsuz ve hatta yapay sulamasız bir üretim.

Bu amaçla ilk olarak tarım ilacı kullanmayarak sağlam bir entegre mücadele* uygulaması yapmaya başlıyorsunuz. Öncelikle kültürel mücadele (budama, sulama vs.); fiziksel mekaniksel önlemler (zararlı böcekleri toplama vs.); biyolojik mücadele (zararlı böcekleri yiyen canlılar salma); biyoteknik mücadele (böcekleri hasta eden mikroplar salma) gibi mücadele imkanlarını araştırıp en uygun olanları en iyi şekilde uyguluyorsunuz.

Ancak bu kadar araştırmacı, aydın ve doğruları uygulayan biri olmanıza rağmen başarılı olmanız maalesef çok zor. Çünkü bir bitki zararlısına karşı bir ovada 99 üretici ilaçlama yapıyor ve tek kişi ilaçlama yapmıyor ise şunlar olur:

1- Uzmanların yönlendirmesi ile diğer üreticiler “sen ilaçlamazsan böceği yok edemeyiz. Senin bahçende yuvalanır, ilacın etkisi geçince bizim ürünlere zarar verir.” diyerek baskı yaparlar ki doğrudur. (Ayrıca böyle bir durumda zararlı böceğin ilaca bağışıklık geliştirmesi de kolaylaşır.)

2- Baskıya rağmen ilaç atmazsanız gerçekten ovadaki ilaçlamadan kaçan en güçlü zararlı böcekler, sizin tarlanıza toplanıp mahsule normalinde yapacağının çok ötesinde zarar verebilir.

Oysa tüm ovadaki tüm üreticiler bir araya gelip entegre mücadele ve sürdürülebilir tarım konusunda karar alsalar başarılı ve verimli bir tarımsal üretim yapmayı mutlaka başarırlar. Ve bu durumda da 99 üretici sürdürülebilir tarım-entegre mücadele, 1 üretici kimyasal tarım yapmak istese bu da olmaz. Bu kişi yaptığı ilaçlama ile, 99 kişinin gözü gibi baktığı bitki zararlısı böceğin avcısı olan böcekleri öldürerek diğer tarlalarda zararlının etkisinin baskılanmasını zorlaştırır.

İşte dünya siyaseti de bence bir ovada tarımsal üretim yapmak gibi.

Hep beraber hareket edilmediği sürece sizin bireysel olarak en doğruyu yapmanız bir şey ifade etmiyor.

Ulusal Çabalarda Çok Başarılı Olursak

Diyelim ki ulusal politikalarımızda çok ama çok başarılı olduk. Ulusal olarak o kadar çok çabaladık, didindik ki en sonunda (dahası yok) dünyanın süper gücü olduk. Sizce bu başarı mı?

Değil. Belki en kötüsü bu. Çünkü bilinen tüm insanlık tarihi göstermektedir ki dünyadaki tek süper güç olan tüm milletler zamanla yozlaşır ve çöküşe geçer.

Yani başarılı  olmanın da bir ödülü yok. Hatta tam tersi cezası var…

****************

Açıkçası  tarım ve diğer alanlarda mevcut onlarca sorunumuzun gerçek çözümü  asla ulusal olarak göstereceğimiz performansa bağlı değil.

Her ne kadar tüm makaleyi bir kişinin röportajı üzerinden yazmış olsam da sanırım buna kendisi kızmaz. Dinledim, feyiz aldım, düşündüm ve paylaşıyorum. (Keşke tüm politikacılar böyle olsa…)

Bu kadar paylaşmışken son olarak eski BM genel sekreterinin şu sözlerini de aktarayım: “Önümüzdeki on, yirmi, otuz en geç elli yılda büyük bir değişim, dönüşüm yaşanacak. Ve bu dönüşüm, geçmiş elli yılda olandan çok daha güçlü bir dönüşüm olacak. Bu dönüşüm en temelinde insanlığın, global sorunlara yerel çözümler bulunamayacağını anlaması ile olacak.”

Saygı  ve sevgilerimle

Hakan Ozan Erzincanlı

*Entegre Mücadele: Kültür Bitkilerinde zararlı türlerin popülasyon dinamikleri ve çevre ile ilişkilerini dikkate alarak, uygun olan bütün mücadele metotlarını ve tekniklerini uyumlu bir şekilde kullanarak, bunların popülasyonlarını ekonomik zarar seviyesini altında tutan bir zararlı yönetimi sistemi. (Kaynak: Entegre Mücadele Projelerinin Yürütülmesi Hakkında Talimat)

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.