Tangodan mini eteğe, oradan brakisefal kafaya – Ahmet Demirel

30 Mayıs 2016’de AKP’li kadınlar Eskişehir’de CHP’li Odunpazarı Belediyesi’nin Uluslararası Ahşap Heykel Festivali kapsamında Kurşunlu Külliyesi’nde düzenlediği ‘tango, çaça, Hint ve modern dans’ gösterisine tepki gösterdiler. AKP İlçe Kadın Kolları Başkanı Esma Çakır tepkisini, “bir daha külliyede dansa, tangoya, çaçaya asla ama asla müsaade etmeyeceğiz” diyerek gösterdi.

***

Odunpazarı Belediyesi, ertesi gün basın kuruluşlarına, daha önce AKP’li belediye döneminde aynı külliyede yapılan mini etek giyen genç kızların defile fotoğraflarını servis ederek bu eleştiriyi karşıladı.

***

Belediye, “tamam biz külliyede ‘tango, çaça, Hint ve modern dans’ gösterisi yaptık ama sizinkiler de zamanında burada mini etekli defile yapmıştı” diyordu kısaca…

***

Bir yanlış eleştiriye bir başka yanlışla cevap.

***

Normalde “yaptığınız saçma sapan bir eleştiridir. ‘Tango, çaça, Hint ve modern dans’ gösterisinin neresi yanlış, bu elbette yapılır ve yaptık” demek varken, böyle bir cevap bana epeyce tuhaf geldi ve yıllarca önce yaşanan bir başka olayı aklıma getirdi

***

Hitler döneminde Almanya başta olmak üzere Avrupa’da faşizm yükseldiğinde ırkçı sözde bilimsel çalışmalarla medeni ulusların ırklarıyla gayri-medeni ulusların farklı ırklardan geldikleri ve üstün ırktan gelmeyenlerin medeniyetten uzak oldukları ispat edilmeye çalışılmıştı.

***

Bu çalışmalardan Türk ırkının da tehlikede olduğunu sezenler “sizin bu yaptığınız saçma sapan bir şey, hele aletlerle kafatası ölçerek kimin üstün kimin düşük ırklardan geldiğini tespit etmeye çalışmak ve buna göre milletleri birbirinden ayırmak tam bir deli saçması” demek yerine, aynı kafatası ölçüm aletine başvurarak ölçümler yaptı ve Türklerin de bütün medeni milletler gibi üstün ırktan geldiğini ispat etmeye çalıştı.

***

Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’nin 2-11 Temmuz 1932 tarihleri arasında Ankara’da toplanan Birinci Türk Tarih Kongresi Türklerin de üstün ırktan geldiğini ispat etti (!). Tarih tezi çok özet olarak şöyleydi: Türklerin tarihi, Anadolu tarihi ve Osmanlı tarihinden ibaret değildi. Türkler, Türkiye’ye Orta Asya’dan göç etmişlerdi ve göçün nedeni oradaki olumsuz iklim koşullarıydı. Kökü milattan 20.000 yıl öncesine kadar uzanan Türkler aryan ırkındandı ve sarı ırk mensuplarıyla, özellikle de Moğollarla etnik ve ırksal bir bağlantısı yoktu. Bu açıdan bakıldığında, Türklerin ırk özellikleri bakımından medeni uluslardan herhangi bir farkı yoktu. Kökü bu kadar eskiye giden Türkler, İslam öncesinde 18 ayrı devlet kurarak siyasi varlıklarını ve Türk medeniyetinin ne kadar eskiye dayandığını göstermişlerdi. Ama Osmanlı dönemindeki hatalı yönetim Türk medeniyetine, siyasi ve kültürel kimliğine zarar vermişti. Tez Türklerin siyasal ve kültürel kimliğinde Osmanlı dönemine vurgu yapılmasını kesin olarak reddediyor ve İslam öncesindeki Türk devletlerine özel bir önem veriyordu.

***

“Ben tango gösterisi yaptıysam sen de mini etek gösterisi yaptın” cevabından hareketle laf bambaşka bir yere gitti. Olsun… Lafı daha da uzatmadan sözü Atatürk’ün uşağı Cemal Granda’ya verelim:

***

1930 yılında Ankara’dayız. O zamanın Millî Eğitim Bakanı olan Dr. Reşit Galip elindeki bir makineyle herkesin kafatasını ölçüyor. Dolikosefal mi, brakisefal mi? Yani biz hizmetkârların konuşmalarına göre hayvan mı, yoksa insan mı? Hatırımda kaldığına göre 77-79 gelen kafalar Dolikosefal, 81’den ileri olanlar da Fordman Brakisefal.

Atatürk’ün başı ölçüldü ve 81 geldi. Odadakiler sıraya girmişler, başlarının ölçülmesini bekliyorlar. Atatürk, Reşit Galip’e:

– “Çelebi’ninkini ölç,” dedi.

Öbürlerinden önce başım ölçüldü. 81 çıktı. Sevinmeğe başlamıştım. Öyle ya, Atatürk’le aynı kafa ölçüsü taşıyordum. Fakat sevincim uzun sürmedi. Atatürk:

– “Olmaz! O hayvan kafalıdır Bir yanlışlık olmasın,” dedi.

Nerdeyse ağlayacaktım. Alındığımı anlayınca gülmeye başladı. Tekrar dalıma basarak

– Baksana Çelebi’nin kafasına… O melon kafanın benimkiyle ilgisi var mı dedi.

(Cemal Granda, Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri, İstanbul, Fer Yay., 1971, s. 188).

Ahmet Demirel – marksist.orgahmet demirel

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR