Kaç savaşçı vardır?
Kestikçe çoğalan, biçtikçe gürleşen
Yoldukça türeyen, türleşen
Ezdikçe, çiğnedikçe ayağa kalkan
Köküne bir kibrit çakılan
Kaç savaşçı vardır?
Üstünü örtsen de, üstüne duvarlar diksen de,
Bir çatlağın yol vermesi ile fışkıran
Çepeçevre kuşatana meydan okuyan
Kaç savaşçı vardır?
Susuz kalıp, kanı çekilen
Sararan
Rüzgârda parça parça savrulan
Bir sabah çiğine sarılıp, etrafı saran
Kaç savaşçı vardır?
Bölünüp, parçalanan
Her bir parçası ayrı bir yere konan
Yeraltında örgütlenip, daha güçlü ortaya çıkan
Kaç savaşçı vardır?
Dibi eşelenen, kökü kazınan
Tohumları kursaklarda,
Özü memelerde biriken
Altın sarısı bir topa, yaşama tutunmanın anahtarına dönüşen
Kaç savaşçı vardır?
Ot gibi dönüşen
Ot gibi saran
Ot gibi doğan
Ot gibi fışkıran
Ot gibi meydan okuyan
Ot gibi savaşan
Kaç savaşçı vardır?
Ot gibi yaşayan
Ot gibi…
Ot gibi yaşıyorsun diyenlere hep gülmüşümdür ve sormak istemişimdir: Sen ot kadar yaşayabiliyor musun? Oraklarla, müseccel markalı çim biçme makineleriyle, vasati 40 çöplü kibritlerle, haçlı seferleri düzenlediğimiz ama Fatih’in fedaisi Kara Murat gibi asla ele geçiremediğimiz; doğanın hacıyatmazı otlara, milyonlarca yıldır sürdükdükleri intifada hareketi için bir alkışı borç bilelim.
Şairin dediği gibi:
Otumla başım dertte
Ne yapsam bilmiyorum
Bahçemde bir parçasın
Söküp atamıyorum