Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Suyu adil paylaşıyor muyuz?

0

Bodrum Belediye Başkanı haklı olarak isyan ediyor. Malum Bodrum büyükşehir statüsünde değil ama gerek pandemi gerekse tatilciler nüfusu kat ve kat arttırdı. Ne elektrik ne de su yetmiyor artık. Zaten kuraklık nedeniyle gittikçe azalan su miktarı sık sık suların kesilmesine neden oluyor. Ama bu su kesintisi sadece konutlar için geçerli. Sahillerdeki, otel, motel ve plajların suyu hiç kesilmiyor. Havuzları su dolu..

Hatta o kadar kesilmiyor ki, denizden çıkanlar duşun altında dakikalarca yıkanıyor ve bir daha denize girip yine dakikalarca yıkanıyor, bu bir günde en az on kez tekrarlanıyor. Çocukları saymıyorum bile, anne-babaların vurdum duymazlığı çocuklarından adeta fışkırıyor. Duşun altında oynayan, günde en az 30 kez denize girip çıkan, iskelelerden atlayan çocuklar her seferinde duş alıyor ve çok azı hariç (genellikle yabancılar) ebeveynler asla çocuklarını uyarmıyor, bu konuda en ufak bir eğitim çabaları yok. Gerçeği görmemekte o kadar ısrarlılar ki sanki kuraklığı, pandemiyi, deniz salyasını biz değil, uzaylılar yaşıyor. Sanırım hükümet de öyle sanıyor ki, uzaylıları bu konuda eğitmek için “füze”yapıyor.

Belediye isyan etmez, çözüm üretir

Bodrum  Belediyesi ve Muğla Büyükşehir Belediyesi’ni defalarca aradım. Bu aramalar şikayetten öte nasıl çözüm ürettiklerini öğrenmek ve gerekirse el vermek içindi. Bunun için de belediyelerin çağrı merkezlerine ulaşıp, bilgi almak istedim ama nafile. Bu yazıyı yazmadan önce tekrar arayıp haksız bir suçlama olmasın diye meramımı anlatmak istedim:

“Muğla Belediyesine hoş geldiniz, kalite standartlarımız için yaptığınız görüşmeler kayıt altına alınmaktadır”… Bu cümleyi çok iyi bilirsiniz, bir çok kamu ya da özel kuruluşa telefonla ulaşmak istediğinizde ilk duyduğunuz cümle budur. Tabi ki telefona çıkan çağrı merkezi çalışanları karar verici ve çözüm üretici olmadığından, yani yetkisiz olduklarından siz sadece derdinizi bir makineye söylersiniz ve cevap alamazsınız.

Zaten bayramlarda hiç aramayın, bu bayramda da görevliler kurban peşinde kaçanları kovalıyor olmalı ki Muğla Su ve Kanalizasyon İdaresi‘nde (MUSKİ) ulaşacağınız hiç bir yetkili yoktu, çağrı merkezindekiler ise papağan gibi aynı şeyi tekrarladı. Ulaşabilseydim çok basit bir soru soracaktım: “Artık su kıtlığı çekiyoruz farkında mısınız, eğer farkındaysanız ne gibi önlemler aldınız?”

Çok merak ediyorum acaba bu kayıtları dinleyip değerlendirme yapılıyor mu, yani hizmet ettikleri ve sonrasında oy isteyecekleri halkın ne şikayetleri var, en çok ne için aranıyor? Bugüne kadar bu konuda yapılmış bir araştırma ya da istatistiki bir çalışma duymadım, duyan varsa lütfen yazsın.

Su akmasa da havuzlu villa, çim sulama serbest

Yerel yönetimler  şarkılı türkülü şov yapmaz, bilgi ve deneyime dayalı çözüm üretir. Zaten Amerika’yı yeniden keşfetmeleri ya da uzaya füze fırlatmaları gerekmiyor. Sadece medeni ülkelerde nasıl çözümler var, nasıl başarmışlar ve bunları bünyemize nasıl uydururuz, bu kadar basit.

Bünyemiz derken, halkımızın özelliğine göre nasıl farkındalık yaratıp , uygulamaya dahil edeceğimiz meselesini kastediyorum. Malum, cebimizden para çıkmadan çoğumuz  anlamıyor. Yüzde 99’u Müslüman olduğu söylenen ülkemizde, aynı yüzde 99 arabasını bir ağaç gölgesine koymak istiyor ama ağaçların kesilmesine karşı çıkmıyor. Su tasarrufu için camiye gelenleri aydınlatması gereken imam, suları akmayan mahallede cami önünü hortumla belediyeye yıkatıyor…Belediye de o suyu, kurumasın diye üç-beş bitki ya da ağaca vermek yerine taşları yıkıyor. Batılı ülkelerde ağaçları keserek kanal açmak  yerine, gemilerin geçeceği bir üst geçitle sular birbirine bağlanırken, burada sularınız akmasa da hala havuzlu villalar yapmak, etrafını yeşil betonla (çimen) donatmak , arabaları yıkatmak serbest!

Tasarruf edenleri aptal yerine koyan sistem

Yıllardır mutfakta kullandığım suları, sebze yıkama, çaydanlık, demlik çalkalama gibi , bitkilerimi sulamakta kullandım, kullanıyorum. Bu duyarlı olmak kadar aileden başlayan bir eğitim,. Sevgili annemin ilerleyen yaşına ve sık sık bel tutulmalarına, diz ağrılarına rağmen, çamaşır sularını gidere vermek yerine kovalara doldurup sifon suyu olarak kullanmasını hiç unutmam. Kartlı su uygulaması olan evinde, suyun tazyikini mümkün olduğu kadar kısarak, gereksiz su akmasını engellerdi. Suyun çoğunu bedenin dışına akıtan duş sistemini kullanmaz, kovaya doldurduğu suyla arınacak kadar su dökerdi. Bugünleri görse  “kıyamet yakın kızım” derdi…..

Bir damla suyu israf etmemek için çevremdeki herkesi uyarırken biliyorum ki çoğu kişi içlerinden “sen işine bak, bize ne karışıyorsun” diyordu. Oysa  komşum Gürbüzatik çifti, aynı duyarlılıkla ve bir adım daha ileri giderek , bitkilerine “Cimri sulama” adını verdikleri bir sulama yapıyorlar.

Şimdi sahillerde sorumsuzca su kullananlar, çok sayıda kuyu açıp herkesin hakkı olan suyu  harcayanları görmeyen yerel yönetimler, karar vericiler, duyarlı vatandaşları cezalandırmıyor mu?

*

Olanca kötülüğün, karanlığın içinde her şeye rağmen ışık vardır ve ışığa zaten en çok ‘karanlık zamanlar’da ihtiyaç duyarız. Her doğum bir mucize, her insan yeni bir başlangıçtır ve insanlar bir araya gelip ortak eylemde bulunabildikleri sürece umut DA vardır. Dünya sevgisini mümkün kılan, içinde yaşadığımız dünya için sorumluluk alıp ortak eylemde bulunma yetimizdir.” (Hannah Arendt) 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.