Manşet

Sulak alanlar için acil koruma çağrısı: Sulak alanlarla birlikte türler de yok oluyor

0

Doğa Derneği’nin de üyesi olduğu Akdeniz Sulak Alanlar Birliği üyelerinden 32 sivil toplum kuruluşu ve araştırma enstitüsü COP Ramsar 14 öncesi sulak alanların korunması için ortak bir açıklama yaparak sulak alanların korunması konusunda aciliyet talep etti.

Sulak alanlar için Akdeniz Sulak Alanlar Birliği’nden yapılan ortak açıklamada, “Göller ve sulak alanlar, tarım ve enerji sektöründe istediğimiz gibi kullanabileceğimiz sınırsız kaynaklar değildir. İklim değişikliği ve biyoçeşitlilik- kayıplarına karşı sulak alanlar acilen korunmaya alınmalı” denildi.

Türkiye’nin sulak alanları ne durumda? 

Ortak açıklama Kanada‘nın Montreal kentinde Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi’nin (UNCCD) Taraflar Konferansı (COP15) sürerken geldi. COP15’te dünya genelindeki kara, su, bitki, hayvan ve ekosisteminin yüzde 30’unu 2030’a kadar koruma altına almak adına uluslararası müzakereler yürütülüyor. Akdeniz Sulak Alanlar Birliği’nin acil koruma çağrısı yaptığı metninde ise şu ifadelere yer veriliyor:

“2022 yılında yaşanan sıcak dalgaları ve kuraklık, tarım, enerji, ormancılık gibi pek çok alanda öngörülemeyen kayıplarla etkisini gösteriyor. Gıda güvencesi, iklim değişikliği, su kaynakları ve biyoçeşitlilik kayıpları gibi sorunların daha önce hiç olmadığı kadar büyük olduğu günümüzde, sulak alanların korunması ve restore edilmesi acil bir ihtiyaç.

Havzalar arası su transferinin, yanlış tarım ve su politikaları, hidroelektrik enerji santralleri, nükleer santrallerin soğutma sistemleri, evsel veya endüstriyel su kullanımındaki yanlışlar nedeniyle artık ekosistemlerin ihtiyaçlarının karşılanması için yeterli su bulunmadığına vurgu yapılan açıklamada şunlar aktarıldı:

“Acil olarak su sıkıntısı gerçeğini kabul edip doğayla olan ilişkimizi gözden geçirmek ve su döngüsünü derinden etkileyen davranışlarımızı değiştirmemiz gerekiyor.”

‘Sulak alanlarla birlikte türler de yok oluyor’

Biyoçeşitliliğin hızla yok olmakta olduğunu gösteren raporlar birbirini takip ediyor.

1970’ten bu yana dünyadaki omurgalı tür sayısının yüzde 69 azaldığının hatırlatıldığı açıklamada “Bu sayı tatlı su türleri için ise yüzde 83’e ulaşmış durumda ve bu durum sulak alanların ciddi ölçüde tahrip edildiğinin de bir göstergesi. Ren, Loire ve Po’nun yanı sıra Yangtze ve Parana gibi geçmişte çok güçlü olan birçok nehir bu yaz güneşten çatlamış tortulların üzerinde adeta birer hayalet gibi kaldı” denildi.

Gittikçe artan su ihtiyacının yanı sıra suya ulaşma konusunda sıkıntıların hakim olduğu bu dönemde, suyun kullanımına ve paylaşım şekline yeniden şekil verilmek zorunda olunduğu da hatırlatıldı ve şunlar eklendi:

“Göller ve sulak alanları tarım ve enerji sektöründe istediğimiz gibi kullanabilecek bir sınırsız kaynak olarak değil, canlı ve cansız tüm varlıkların devamlılığı için temel yaşam kaynağı olarak görmemiz gerekiyor.”

Gittikçe büyüyen sorunların çözümü: Sulak alanlar

Uzun süredir tehdit altında olan sulak alanlar, ormanlardan üç kat hızlı yok oluş oranlarıyla dünyanın en çok tahrip edilen ekosistemleri.

Bir milyardan fazla insanın ve binlerce canlının hayatı doğrudan sulak alanlara bağlı.

Flamingo ayak izleri

Sulak alanlar “doğanın böbreği” ve kirli suyu temizliyorlar. Devasa birer sünger gibi gittikçe düzensizleşen büyük miktarda yağışı yakalayıp sellerin etkilerini hafifletiyor ve uzun süren güçlü kuraklıklarda nehirlerin akışını destekliyor.

Sulak alanların, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için mutlak korunması gereken ekosistemler olduğunu söyleyen Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç da “Geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen COP27’de gördüğümüz gibi dünya liderleri, iklim değişikliğinin temel nedenlerini görmekten ve çözümleri uygulamaktan oldukça uzak. Akdeniz Sulak Alanları’nın mutlak suretle korunması ve bu alanlardaki tüm canlılara yaşam sağlayacak şekilde yönetilmesi gerekiyor” diyor ve ekliyor:

“Biyoçeşitlilik ve ekosistem kayıplarının daha önce hiç olmadığı kadar büyük olduğu günümüzde, sulak alanların korunması ve restore edilmesi acil bir ihtiyaç. Hükümetler sorumluluklarını kabul edip önlemlerini almalı. Yoksa geri dönüşü olmayacak yok oluşlarla karşı karşıya kalacağız.”

 

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.