ManşetEditörün SeçtikleriEkoloji

Dünya Sulak Alanlar Günü’nde Türkiye’nin sulak alanları ne durumda?

0

Haber: Cansu ACAR

*

Dünya bugünü “İnsan ve Doğa için Sulak Alanlar Hareketi’ temasıyla kutluyor. 1997’den bu yana kutlanan “Dünya Sulak Alanlar Günü”nün öncelikli amacı ise sulak alanların önemini ve korunması noktasında toplumsal bilinç oluşturmak. Peki Ramsar Sözleşmesi’ne üye 171 ülkeden biri olan Türkiye’nin de kutladığı bu özel günün dışında sulak alanları ne durumda?

Sulak alanların korunması amacıyla 1971’de İran’ın Ramsar kentinde imzaya açılan Ramsar Sözleşmesi’ne Türkiye, 1994’te imza attı. Türkiye bugüne kadar yalnızca 14 Ramsar alanı (Sultan Sazlığı, Seyfe Gölü, Burdur Gölü, Manyas (Kuş) Gölü, Göksu Deltası, Akyatan Lagünü, Kızılırmak Deltası, Uluabat Gölü, Gediz Deltası, Yumurtalık Lagünü, Meke Gölü, Kızören Obruğu, Kuyucuk Gölü ve Nemrut Kalderası) ilan ederek sözleşme kapsamında sınırları dahilindeki tüm sulak alanlarını akılcı kullanmayı kabul etmiş durumda.

Muğla, Tuzla Sulak Alanı

Bir yeri sulak alan yapan nedir?

Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği ve Çevre Kanunu’nda 2006’da yapılan değişiklikle birlikte sulak alanlar, “Doğal ya da yapay, devamlı veya geçici, suları durgun veya akıntılı, tatlı, acı veya tuzlu, denizlerin gelgit hareketlerinin çekilme devresinde altı metreyi geçmeyen derinlikleri kapsayan, başta su kuşları olmak üzere canlıların yaşama ortamı olarak önem taşıyan bütün sular, bataklık, sazlık ve turbiyeler ile bu alanların kıyı kenar çizgisinden itibaren kara tarafına doğru ekolojik açıdan sulak alan kalan yerler” şeklinde tanımlanıyor.

Menderes Deltası-  Fotoğraf: Michael Gunther

Sulak alanlar, kuraklık ve yönetim ilişkisi

Sulak alanların kuraklıkla ilişkisine dikkat çeken Su Yönetimi Uzmanı Dr. Akgün İlhan, “Kötü su ve tarım yönetimi ve iklim değişikliği tamamıyla insan kaynaklı. Burada daha doğrudan değişen iklimle uyumsuz politikaları hayata geçiren uygulamaları düşündüğümüzde; iki koldan bu sulak alanları hem kurutuyoruz hem de kirletiyoruz” diyor.

Türkiye’nin Ramsar’la tescillenmiş sulak alanlarının dışında 100’ün üzerinde bölgenin de sulak alan olarak önerildiğini belirten Dr. İlhan, “Buraları bakanlıktan çalışanların onaylaması gerekiyor. Ancak yapmıyorlar çünkü yeterli personel yok, bu işi öncelik haline getirmemişler” ifadelerini kullanıyor.

Türkiye’de bu konuda bir organizasyon sorunu olduğuna işaret eden Dr. Akgün İlhan, “Bu tip işlere bütçe de ayrılmıyor. Bütçe ayrılmaması aynı zamanda yetişmiş uzmanların bu işte çalışmıyor olması anlamına geliyor.” şeklinde konuşuyor.

Bir kuş gözlemcisinin gözünden sulak alanlar

Kuş Gözlemcisi Emin Yoğurtçuoğlu, su fakiri olduğu söylenen Türkiye’de sulak alanların korunmasının ciddiye alınmadığını belirtiyor. Yoğurtçuoğlu şöyle konuşuyor: “Gerekli kurumlar bu işi ciddiye almıyor. Bizler bunu gönüllü yapıyoruz. Bu alanların gerekli kurumlar tarafından korumaya alınması lazım. Ama maalesef Türkiye’de bir yerin sulak alan ilan edilmesi bu alanın korunduğu anlamına gelmiyor. Çünkü tamamen denetimsiz. Önüne gelen herkes oraya çöp veya moloz atabilir.”

Sulak alan olarak tescillenen Göksu Deltası’nın aynı zamanda kuş gözlemcileri için de önemli bir yer olduğunu belirten Yoğurtçuoğlu, “Göksu Deltası’na eskiden yabancı kuş gözlemcileri gelirdi. Şu an Göksu Deltası’nda kuştan başka her şey var. Bu kadar önemli bir alan şu an tamamen talan edilmiş bir şekilde kullanılıyor” diyor.

Flamingo ayak izleri

‘Denetim mekanizması nerede?’

“Denetim mekanizması nerede?” diye soran Yoğurtcuoğlu, “Buradaki alanlara gözümüz gibi bakmamız lazım. Hiçbir şekilde gelecek düşünülmüyor. Hiçbir planlamamız da yok. Her şey lafta.” ifadelerini kullanıyor.

Emin Yoğurtcuoğlu, Mahalli Öneme Haiz Sulak Alan ilan edilen Milleyha Sulak Alanı’ndaki koruma sorunlarına da dikkat çekiyor:

“Milleyha Sulak Alanı gözlerimizin içine baka baka taş ve moloz döküyorlar. Artık burada önüne gelen herkes binlerce yıllık ekosistemin üzerine parke taşı döküyor. Türkiye’nin özeti: ‘Kimsenin umrunda değil’. Yerküreye birazcık saygı duyacağımız bir noktada olmak istiyoruz artık. Sulak alanların yaşamın merkezi olduğu, su olmadan yaşamın olmamasından belli değil midir?”

Sulak alanlar için 500 binden fazla imza

Change.org Türkiye de 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’nde vatandaşların ve kurumların başlattığı sulak alan koruma kampanyalarını bir araya getirdi. Sulak alanların korunması için öne çıkan 30 kampanyaya, vatandaşlar 500 bine yakın imza attı.

NASA tarafından kaydedilen Tuz Gölü uydu görüntüleri.

Türkiye’nin farklı coğrafi bölgelerinde yer alan sulak alan ekosistemlerinin ve bu bölgelerde yaşayan canlıların zarar görmesini engellemeye yönelik kampanyalar arasında İztuzu Kumsalı, Seyfe Gölü, Tuz Gölü, Nemrut Krater Gölü, Gediz Deltası, Salda Gölü, Muğla’daki Tuzla Sulak Alanı ve Kuzey Ege Bölgesi’nde bulunan Akçay Sulak Alanı’nı korumak için başlatılan kampanyalar öne çıkıyor.

Kamuoyu sulak alanların korunmasını istiyor

Türkiye’deki hemen hemen her sulak alan için bir veya birden fazla kampanya başlatıldığına dikkat çeken Change.org Türkiye Genel Direktörü Dr. Uygar Özesmi kampanyaların binlerce kişi tarafından imzalandığına dikkat çekerek, “Kamuoyu sulak alanların korunması için daha büyük çaba ve çözüm beklentisi içinde” diyor.

‘Korumazsak kaybederiz: Sulak alanlarımız elden gitmesin!’

WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) de “Korumazsak kaybederiz: sulak alanlarımız elden gitmesin!” çağrısında bulunuyor. WWF-Türkiye, çözüm seçenekleri içinde tarımda modern sulamaya geçilmesinin önemine dikkat çekerek bu süreci destekleyecek öneriler getiriyor.

WWF-Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli‘nin verdiği bilgiler şöyle:  “WWF’in Yaşayan Gezegen Raporu’na göre, 1970-2016 yılları arasında dünya genelinde omurgalı canlı popülasyonlarında yaşanan büyük azalma yaşadığımız ekolojik krizin en önemli göstergelerinden biri. Ne yazık ki yapılaşma, kirlilik, kurutma, aşırı kullanım gibi faaliyetler nedeniyle en büyük kayıp yüzde 84 ile sulak alanlarda yaşandı. Ülkemizde de ne yazık ki en çok sulak alanlar zarar görüyor. Bu süreci tersine çevirmek mümkün.”

‘Modern sulamayı ivedilikle ele almalıyız’

Tarımda modern sulamaya geçilmesinin aciliyeti üzerinde duran WWF-Türkiye Tatlı Su ve Sulak Alan Programı Müdürü Eren Atak ise “Bugün ülkemizde sulak alan kaybının başlıca sebeplerinden biri tarımsal sulama. Tatlı suyun yüzde 73’ü bu amaçla kullanılıyor. Modern sulamaya geçiş, tarımsal üretimin sürdürülebilirliği ve iklim değişiminin yol açtığı kuraklığa karşı en etkili yöntem olmanın yanı sıra, sulak alanlarımızın korunması için de ivedilikle ele almamız gereken hususlardan biri” şeklinde konuşuyor.

Akçay Sulak Alanı

Son 50 yılda 10 bin kilometrekarenin üzerinde sulak alan yok oldu

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, Türkiye’nin en fazla göl ve sulak alanının bulunduğu Burdur, Isparta, Antalya, Denizli, Afyonkarahisar ve Konya il sınırlarındaki Göller Yöresi‘nde son duruma ilişkin detaylı analiz raporu hazırladı.

Dr. Kesici, “Dünya Sulak Alanlar Günü’nde, yörenin susuz kalan sulak alanları kutlanmalı mı, kutlanmamalı mı?” diye soruyor. Sulak alanların doğal yaşamın kaynağı olduğunu belirten Dr. Kesici, 1960’lı yıllarda 15-17 bin kilometrekare irili ufaklı sulak alana sahip Göller Yöresi’nde, bugünkü miktarın yaz aylarında 5 bin kilometrekarenin altına düştüğünü söylüyor. Dr. Erol Kesici sulak alan kaybının büyüklüğünü şöyle açıklıyor:

“Son 50 yılda tarımda aşırı su kullanımı, kirlilik gibi insani sebeplerle 10 bin kilometrekarenin üzerinde sulak alan yok oldu.”

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.