Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Şehirleri yeniden nasıl kurmalıyız?

0

Türkiye’nin şu anda önünde iki harita var. Biri fay hatlarını gösteren bir harita. Diğeri ise 2023’ün son kuraklık haritası. İlki binlerce, belki milyonlarca yıllık doğal süreçlerin karşımıza çıkardığı verileri gösteriyor. İkincisi ise daha çok son iki yüz yıl içerisinde insan eliyle küresel iklimi krize sokmamızın sonuçlarını bize sunuyor. İster doğal olan ilki, ister insan eliyle yaratılan ikincisi olsun farketmez. Bu coğrafyada yaşamaya devam edeceksek bu haritaların gereğini yaparak yaşayacağız.

Bu iki harita da bize aynı mesajı veriyor: Bizi ciddiye alın. Bize uygun yaşayın. Hayatınızı, evlerinizi, kentlerinizi, ekonomik düzeninizi bize uygun kurun. Yoksa 6 Şubat Depremleri‘nde olduğu gibi bazen aniden, bazen de kuraklık ile daha zamana yayılan şekilde sizin hayatınızı doğrudan etkileyecek sonuçlarla karşılaşırsınız. Peki karar alıcılar ne yaptılar şimdiye kadar? Depremler hala canlar aldığına, kuraklık haritaları da giderek korkutucu bir boyuta geldiğine göre pek bir şey yapmamışlar. Üstüne üstlük hala da yapmaya niyetleri yok.

Öncelik sıralaması

Yeşiller Partisi olarak 2020’nin Eylül’ünden beri aynı şeyi söylüyoruz. İnsanlık için kritik zamanlardan geçiyoruz. Bu yüzden de karşılaştığımız sorunları tek tek çözmeyi değil; bütüncül bir şekilde çözmeyi başarmalıyız. Herhangi bir sorunu bir çözümün arkasına sıralayamayız. Öncelik sıralaması yapamayız. İki harita örneğinden gidersek depremin ne zaman olacağını bilmiyoruz. İklim krizinin etkilerini ise yaşıyoruz ve geleceğini öngörebiliyoruz. Yeterli ya da değil her devletin, her kurumun, her şirketin bu noktada hedefleri var.

Eğer bütüncül bir çözümde, her soruna yanıt veren olabildiğince geniş çözümler bulmakta anlaştıysak, bu anlaştığımız yerden deprem bölgesine ve deprem bölgesinin yeniden kurulmak istenmesine bakabiliriz. Şu anda her şeyden önce gelen, depremi yaşamın insanların başlarını sokacakları bir evlerinin olması. Bu birinci önceliğimiz. Fakat tek önceliğimiz olmamalı. Örneğin iktidarın önceliği belli: Seçimden önce temellerin atılmaya başlanması ve her temel atma töreninin bir seçim mitingine çevrilerek her gün yeni bir tanesini örendiğimiz deprem öncesi ve sonrası zafiyetlerin unutturulması. Kırılan kolonlara karşı yükselen kolonlar…

Bizim önceliğimiz ise bu kadar basit siyasi hesaplara sığmıyor. Sığmamalı. Bizim önceliğimiz şimdi başlayacak olan ve uzun yıllar oturulacak olan bu evlerin, ayağa kaldırılacak ya da baştan kurulacak kentlerin tüm sorunlara yanıt verir şekilde hayata geçirilmesi. Sadece bir haritadan değil, tüm haritalardan etkilenmeyecek şekilde kurulması.

Sadece depreme değil, iklime de dirençli kentler kurulmalı

Biz şimdiye kadarki deneyimlerimizden biliyoruz ki peyzaj için ağaç dikince orman yarattık zannedenler, dağa taşa ev yapınca da şehir kurduk zannediyorlar. Hemen çıkartılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi de bunun bir göstergesi. Yine bilimi, yine meslek odalarını, yine yöresel hafızayı, yine sosyolojiyi, yine çevreyi dışlayarak hareket edeceklerini gösterdiler bize. Zaten orman açısından çok zengin olmayan şehirlerde ilk iş ormanlara göz diktiler. Büyük çevre felaketleri yaşandığında o evler orada olsa ne? Olmasa ne?

Şehirleri yeniden kurmalıyız. Hatta deprem bize gösterdi ki deprem tehlikesi altında olan her şehri yeniden kurmalıyız. Fakat sadece depreme yönelik değil; iklim krizine yönelik de kurmalıyız. Kentsel dönüşümde sadece depreme dirençlilik değil; iklim krizinin etkilerine de dirençlilik aramalıyız. A4 kağıtlara plan yapanlar, eldeki TOKİ şablonlarıyla hareket edenler ve şehirleri kimliksizleştirenler bunları yapamaz. Fakat biz yaparız.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.