Hafta SonuManşet

Sazlıdere’den herkes gitti, bir kurbağalar kaldı bir de biz! – Ercüment Gürçay

0
Küçükçekmece - Sazlıdere Sulak Alanı

1962 yılından bugüne Küçükçekmece Gölü’ nün Kuzeydoğusunda yer alan ve adını bir zamanlar tepelerini kaplayan sarı renkli, ıtır kokulu Katır Tırnakları’ ndan alan Altınşehir Köyü’nde yaşıyorum. Ailem 1950’ lerin ikinci yarısında İstanbul-Çemberlitaş’tan buraya göç etmişler.

Bizimkilerden yüzbinlerce yıl önce ise Afrika’dan yola çıkan atalarımız “Homo Erectus” buralara gelmiş ve bir kısmı binlerce yıl gölün çevresinde yaşamışlar. Önemli bir bölümü de Avrupa’ ya doğru yolculuklarına devam etmişler.
Coşkun Aral “İlk Avrupalı” belgeselinde bu yolu izlemiş ve yolun insanlık tarihi için evrensel değerde ipuçları taşıdığını anlatmaya çalışmıştı.

Altınşehir

Altınşehir

Atlas Tarih Dergisi, Küçükçekmece Gölü’ nü çevreleyen meraların günümüzden bir milyon yıl önce fillere, kaplanlara, sırtlanlara, geyiklere ve daha birçok canlıya yaşam alanı olduğundan bahsediyordu. Bugün bu topraklarda lüks konutlardan meydana gelen bir “beton” uygarlığı yükseliyor!

Türkiye’ de bilinen en eski yerleşim yeri olan Yarımburgaz Mağaraları yakın geçmişte definecilerin, kaçak kazı yapanların, mantar üreticilerinin, filmcilerin, tinercilerin ve Altınşehir yerleşiminin yapılaşma tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Bir kaç sene önce Yor filmi için mağaranın içinde bir su havuzu yapılmış ve sahne gereği bu havuz dinamitle patlatılmıştı. Yani çok hassas el aletleriyle, diş fırçalarıyla arkeologların çalışması gereken alan dinamitlenmişti!

Yarımburgaz Mağaraları dışında gölün batı kıyıları iki antik kente (Regıon ve Bathonea) daha ev sahipliği yapıyor. Burada 2700 yıllık insan yerleşiminden izler var.

Bathonea Kazıları

Bathonea Kazıları

Bu antik kenti bekleyen risk tabii ki TOKİ inşaatları! İ.Ü.(İstanbul Üniversitesi) bu araziyi Çapa ve Cerrahpaşa Tıp Fakültelerinin onarımı karşılığında TOKİ’ ye devretmiş. 2011′ de bölgenin 1. derecede SİT alanı özelliği 3. dereceye indirilerek sorun çözülmüş!

2014 Mart ayında Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi bir basın açıklaması yaparak durumu protesto etmişti.

1970’ li yıllara kadar sahip olduğu biyoçeşitlilikle binlerce canlı için paha biçilmez değerde bir yaşam alanı olan ama bugün sadece kurbağaların ve tek tük diğer bazı canlıların yaşadığı ölü bir bataklığa dönüşen Sazlıdere’ nin bir zamanlar göğe yükselen sazları bugün artık yok!

Göl Havzası

Göl Havzası

Turing’ in kurucusu Çelik Gülersoy “İstanbul evde Yok” yazısında Altınşehir’ in bir zamanlar sahip olduğu endemik dokusunun İngiltere’ nin toplam endemik dokusuna eşit olduğunu yazmıştı.

40-50 yıl önce bu bölgede 140 çeşit kuş türü yaşıyordu. Uzunbacak, Saz Delicesi, Karabatak ve Dik Kuyruk dünyada sadece bu bölgede bulunuyordu, artık yoklar. Yine sadece bu bölgede yaşayan Beyaz Kesici Dişli Kör Fare, Benekli Kaplumbağa, Barius Kelebeği ve Yalancı Apollon Kelebeği de artık yok.

Leylek ve diğer göçmen kuşlar için önemli bir konaklama alanı olan sazlıklara bu sürüler artık uğramıyorlar. Tek tük gelenler var, ama sadece o kadar. Su yılanları ve su kaplumbağaları da yoklar.

Sazlıdere’ de ve gölde yaşayan Turna Balığı, Kızılkanat ve Sazan balığı artık yok. Kefal sadece Marmara Denizi’ ne yakın bölgede tutulabiliyor, ama o da göldeki metal kirliliğinden payına düşeni almış. İşin uzmanları “…bu gölden çıkan balıkları sakın yemeyin” diyorlar. Balık türlerinin tükenmesinin bir başka nedeni de uzun yıllar dinamitle yapılan avlanmalar. Dinamiti yüzeyde patlatıyorsun, basınç dipteki balıkları parçalamadan öldürüyor ve cesetler yüzeye çıkıyor. Tek yapacağın iş onları kayığa almak. Bir de gece balıkçılığı vardı. Fenerin ışığına gelen balıkları avlamak da çok kolay oluyordu! Gece atılan ağlar da balıklar için tehlikeliydi. Balıkçılık kooperatifi kurularak bunlar engellenmeye çalışıldı. Ama artık bugün hepsi masal oldu. Hala dereye olta atan insanları görmek mümkün. Ama artık avlanacak balık yok veya çok az, o da tadından yenmez!

Küçükçekmece - Sazlıdere Sulak Alanı

Küçükçekmece – Sazlıdere Sulak Alanı

Sulak alandaki canlılarla beslenen ve mağaranın dış duvarlarındaki kayalıklarda yaşayan Şahin, Atmaca ve Kartal yuvaları da artık boş. Yine bu canlılarla beslenen Sansar’ ların sesini de geceleri artık duyamıyoruz. Gelincikler de aç kaldılar ve insanın olmadığı yerlere göçtüler. Yabani tavşan ve kaplumbağalara da epey zamandan beri rastlayamıyoruz. Doğanın dengesini sağlayan yılanlar da artık yoklar.

Bu olanlar son 30-50 sene içerisinde gerçekleşti. 1962′ de kurulan Nükleer Araştırma Merkezi 1997′ ye kadar atıklarını göle boşalttı. Uzun yıllar Halkalı Çöplüğü‘ nde biriken kentin atıkları yer altı sularına karışarak göle ulaştı ve çöplük kalksa da bu sızıntı bugün de devam ediyor. 1980′ de kurulan E6 otobanında araçların atıkları dereye ve göle karıştı, kirletmeye bugün de devam ediyor. Bugün göl havzasında 1 milyondan fazla insan yaşıyor ve alt yapı yetersizlikleri nedeniyle evsel atıkların son durağı da dere ve göl oluyor. Lağımlar büyük oranda kapatıldı ama gölü çevreleyen endüstri tesisleri hala tehdit olarak varlar.

Küçükçekmece - Sazlıdere Sulak Alanı

Küçükçekmece – Sazlıdere Sulak Alanı

Binlerce yıldan beri gölü besleyen Sazlıdere’ nin üzerinde 1996′ da yapılan Sazlıdere Barajı ile derenin debisi düştü. Daha sonra da dere üzerinde kurulan geçiş noktaları doğal dengeyi bozdu ve tıpkı yeterince kan alamayan organların işlevini yitirmesi gibi dere ve bağlı olarak göl de yavaş yavaş ölüme yaklaştı. 1970′ lerde zaman zaman taşan derede şimdilerde bir akıntı emaresine rastlamak zor. Akıntı olmayınca derenin tabanı da biriken çamurlarla yükseliyor ve dipteki canlı organizmaları besleyen bitkilerin üstü çamurla örtülüyor.

Tüm bunlar zaman içerisinde gölde biriken azot ve fosforun da etkisiyle zararlı mikro organizmalar ürettiler. Bu mikroorganizmaların ürettiği toksinler canlıların yaşamasına izin vermiyor. Sudaki mevcut oksijeni tüketerek çoğalıyorlar. İki yılda bir temmuz aylarında gölün rengi yeşile dönüşür. Bunu deprem habercisi olarak değerlendiren çok oldu, ama bu başka bir felaketin habercisi aslında. Dere ve göl artık ağır metallerle yüklü. Suda canlı yaşamı bitmek üzere. Küçükçekmece tatlı su gölüydü, ama artık bir “Acı Göl”… Küçükçekmece Gölü’nün doğu kıyılarındaki kent bostanları da bu gün gölün kirli suyu ile sulanıyor.

Ambarlı’ da bir arıtma tesisi kuruldu, 2015-16′ da çalışacak deniyor, ama ne zaman çalışır Allah biliyor bir tek!
Arkeolojik zenginliğiyle bir insanlık kültür mirası olan ve bir zamanların eşsiz zenginlikteki endemik dokusuyla korunması gereken doğal yaşam alanına son darbeyi Kanal İstanbul vuracak. İhalenin bu yaz açılacağı ve ilk kazmanın da vurulacağında bahsediliyor.

Her ne kadar kanalın güzergâhı değişti dense de işin uzmanları inşaat maliyeti açısından düşünüldüğünde alternatif bir güzergâh olmadığı konusunda hem fikirler. Kanal İstanbul, büyük bir olasılıkla Menekşe Plajı’ ndan başlayıp kuzeye doğru 40-45 km. uzunluğunda, 200-250 metre genişliğinde ve 25 metre derinliğinde bir alanı kaplayacak. Arkeolojik ve ekolojik öneme sahip bölgeye son darbeyi de o vuracak!

Kanal İstanbul ve Yeni Kent Alanı

Kanal İstanbul ve Yeni Kent Alanı

1870′ den beri çalışan, ama yaklaşık 6 senedir üzerinden tren geçmeyen demiryolu köprüsü de hızlı tren projesinin tamamlanmasını bekliyor.

Burada doğup büyüyen bir Altınşehirli olarak arzum bölgenin Yarımburgaz Mağaraları, Bathonea ve Region antik kentleriyle birlikte değerlendirildiği 1. derecede arkeolojik SİT alanı olarak yeniden ilan edilmesi; Ambarlı’ da kurulan arıtma tesisinin bir an önce çalıştırılmaya başlanması ve göl havzasında büyüyen, yıllardır burada yaşayan yoksul köylüleri de yerinden edecek olan site tarzı modern (!) yapılaşmaya son verilmesi.

Kent bostanları ve göl

Kent bostanları ve göl

Neden İstanbul’ un yeni “tarihi yarımadası” burası olmasın?

Neden ekosisteme kendisini yenilemesi için bir fırsat daha verilmesin?

Umarım benim gibi düşünen etkili-yetkili birileri daha çıkar. Umarım İstanbullular burunlarının dibinde kalan ama henüz çoğunun fark etmediği bu güzelim toprak ve su parçasına sahip çıkarlar.

Aksi halde daha önce gidenler gibi önce kurbağalar ve sonra da bizler buraları terk etmek zorunda kalacağız.

38-Ercüment-Gürçay
Ercüment Gürçay

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.