Köşe YazılarıManşetYazarlar

Rusya’nın Kuzey Buz Denizi’ne yönelik yeni ‘askeri doktrini’ gezegen için büyük tehdit- Kenan Mortan

0

Egemenler, egemenlik alanlarını genişletmek istiyor, her gün bir yeni konu gün ışığına çıkıyor. Bu kez Rusya‘nın Kuzey Buz Denizi‘ndeki yeni girişimlerine odaklanalım.

Rusya’nın geçen hafta açıkladığı yeni Deniz Askeri Doktrini 2015’dekinden farksız, ama önemli bir ekleme var: Rusya, Arktik ya da diğer adıyla Kuzey Buz Denizi’nde hükümranlık haklarının kendisinde  olduğunu açıklıyor…

Bu deklarasyon, dünyadaki yeni çatışma alanının Kuzey Kutbu’nun fosil kaynakları olacağını gösteriyor. Kuzey kutbu, “dünyanın canevi”.  Buradaki buzullar deniz ve iklim dengesini sağlıyor. İkincisi, bu alanda mevcut fosil kaynak rezervi, dünyanın “son atımlık barutu”.

‘Fosil kaynak deposu’

Kuzey Kutbu’nda toprağı olan sekiz ülke (Rusya, Finlandiya,İsveç, Rusya, ABD, Kanada, Danimarka, Norveç ) 1996’da bir “Arktik Konseyi” kurdu. Bu Konsey, fosil alanlarının korunmasını hedefliyor. Ancak 26 yıllık geçmişinde “tek bir karar alamaması” ile ünlü. Buna karşılık bu sekiz ülkenin kendi “çöplüklerinde” ortalığı dalgalandırmadan, bölgede 1968‘den beri petrol ya da doğal gaz aradıkları ve çıkardıkları bilinen bir olgu.

Rusya’nın geçen hafta dünyaya duyurduğu “Deniz Askeri Doktrini”  egemenlik mücadelesini bu kez Kuzey Buz Denizi’ne genişlettiğini  belgeliyor. Rusya, buranın adının artık “Rusya Denizi” olarak anılmasını istiyor. 6.000 askerden oluşan bir “Arktikt Ordusu” var. Sibirya’daki kuzey uç kenti Murmansk onlar için “Rusya’nın Enerji Kapısı” olarak çalışıyor. ABD‘nin sadece bir buz kıran gemisi varken bu ülkenin sahip olduğu 41 gemi, bölgedeki tartışılmaz üstünlüğünü de gösteriyor.

Putin olayı iyi özetliyor: Arktik’deki ana karadan ayrı (off shore) alanlar, Rusya’nın  21.yy. için fosil kaynak rezervidir.

Soğuk Savaş sıcak çatışmaya dönebilir

Rusya’nı Ukrayna müdahalesini bu kez Kuzey Kutbu’nu kuşatarak devam ettireceği anlaşılıyor. Ancak Kuzey Denizi’nde “Bu alanlar benim!” diyen herhangi bir oldu-bitti, Rusya ile Kuzey Atlantik Birliği ( NATO )  arasındaki “Soğuk Savaş”ın bu kez bir sıcak çatışma konusunu oluşturabilir.

94 milyar varil doğal gaz ve 44 milyar varil petrol varlığı “Deniz Askeri Doktrini” ile birlikte ele alındığında yeni hedefin, daha çok gaz ve petrol, bunun için de daha  fazla “çatışma’’ olarak belirlendiğini anlatıyor. Büyük iklim depremleri ise Rusya’nın aldırmayacağı bir risk olacak.

*

Bu doktrinin açıklandığı  günlerde iz bırakan yayınları için okuduğum Yeşil  Gazete’den Gaia Hipotezi’nin isim babası  Dr. James Lovelock’un (1919-2022) öldüğünü öğrendim. Bu bilim insanı, 1970‘deki hipotezi “Gaia” olarak nitelediği dünyanın bir geri besleme etkisiyle yaşadığını savlıyordu. Dünya her şeyi içine alan karmaşık bir varlıktı, (ama) sibernetik bir sistem oluşturan bir bütünlüğü  ve küresel bir kontrol sistemi vardı. Lovelock bu savını ‘’The Quest for Gaia‘’ (1970) adıyla esere  dönüştürdü. 30 yıl sonra, 2009’da yazdığı eserinin adı ise “The Vanishing Face of Gaia’’ (Gaia’nın Yokolan Yüzü ) idi.Tezi “Harekete  geçmek için ne kadar az zamanımızın kaldığını idrak etmeliyiz“e  dönüşmüştü.

Jeopolitik dünya mücadelesi, egemen ülkelerin toprak genişletme aymazlığını ve  fosil kaynaklara her koşulda erişim niyeti olduğunu belgeliyor. O kaynakların kullanımıysa biz insanoğullarını ve yerküremizi daha tez yok edecek.

Bilge çınarımız Yaşar Kemal ise bu işler için şöyle diyor:

Dünya on binlerce bir kültür bahçesidir, her çiçeğin ayrı bir rengi ve kokusu vardır. Bir çiçeğin koparılması bir rengin, bir kokunun yok olmasıdır. Tek dile, tek renge kalmış bir dünya hapı  yutmuştur.”

 

You may also like

Comments

Comments are closed.