Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Post-modernizm ve popülizm

0

[email protected]

Post-modernizm ve popülizm hakkında, ayrı ayrı çok fazla yazıldı ve sanırım herkesin bu konularda yeterli bilgisi var artık. Ancak bu iki kavram arasındaki ilişkiler belki pek fazla tartışılmış değil. Her iki terim de daha çok ülke yönetimi ya da ulus-üstü örgütler kapsamlarda tartışılmış olsa da kavramlar kentler ve kent yönetimi için de önemli.

Post-modernizm yıllardır çok tartışılan bir kavram ve her şeyi kapsayabilecek kadar geniş görünüyor. Gerçi popülizmi, daha çok bir politika terimi olarak, post-modernizmi ise daha genel bir sosyolojik-felsefi veya ideolojik bir terim olarak kullanıyoruz. Bu nedenle popülizmi, post-modernite kavramı kapsamında konuşmak, anlamlandırmaya çalışmak ilginç olabilir.

Yakın bir kurtuluş ya da gelişme olasılığının toplumsal olarak algılanamadığı ortamlardaki sosyal-psikolojik ortam, giderek bir kurtarıcıya/ bir despotun egemen olmasına, emredeceği her şeye razı olmaya doğru bir teslimiyet toplumsal psikolojisi yaratıyor. Eric Fromm, bunu post-modernizm söz konusu değilken, II. Dünya Savaşı öncesi Almanya’sı/ Avrupa’sı için (Özgürlükten Kaçış) gözlemlemişti.

Popülizmin post-modern versiyonuna en uygun çağ

Popülizm geniş bir kavram ve kuşkusuz post-modern çağ ile başlamadı. Ama her iki kavram arasında, yakın on yıllarda daha yoğun ve birbirini pekiştiren bir ilişki ve uyum geliştiği söylenebilir. Popülizmin post-modern çağda bu kadar yaygınlaşması ve neredeyse dünyanın birçok ülkesinde iktidarı seçimler (demokratik ülkelerin standartlarında, ama katılım oranının oldukça düşük olduğu seçimler) sonucu kazanması ya da kazanmaya en yakın adaylar içinde bulunması, bu bağın güçlü olduğuna işaret ediyor. Belki de popülizmin post-modern versiyonunun, popülizmin niteliklerine en uygun ortamı post-modern çağda yakaladığını söylemek daha doğru olacak.

Kentlerdeki uygulamalar bakımından sadece iki örneğe bakmak yeterli: “Ankara kent kapıları” ve “Ankapark”. Her ikisi için de yazılmış çok sayıda makale var ama bu belediye yatırımlarını kısaca özetlemeye çalışalım:

Kent kapıları hiçbir gerçek işlevi ve gereği olmayan, Ankara’ya yapay ve yabancı bir kimlik yapıştırmaya, hiçbir zaman olmamış bir geçmişi yaratmaya çalışan, eklektik (ama gülünç ve acınası bir eklektisizm) ve gösterişli, göz alıcı (aslında göz boyayıcı) bir ihtişama sahip anıtsal simgeler… Gerçeği karalayan ve örtmeye çalışan, belki parasal çıkarlar sağlamak için dolayım yaratan, ama yalan ve çürük bir iddiayı topluma ideolojik bir güç pompalama iddiasıyla somutlaştıran kalıcı anıtlar… Kesin olarak post-modern yapılar ve popülist politika amaçlı.

Ankapark, batı kültüründen kaynaklanan Luna Park ve Disneyland türü tema parkı düşüncesini, doğu kültürü ve yerel Anadolu buluşu gibi, gösterişli biçimde giydirmeye (birleştirmeye ya da sentezlemeye vb. değil) çalışan, ama çıkarcılık ve soygun amacını gizlemek için çaba bile sarf etmeyen, popülist çıkar beklentisi güçlü, sahtekarlık ve israf anıtı… Popülist politikacılıkta, hırsızlık/ kamu kaynaklarının yağmalanması, israf/ gösteriş için israf, vb. post-modern bir toplumsal ideolojik atmosferde, olumsuzluk yaratmıyor. Çünkü seçmeni “çalıyor, ama yapıyor ve başarıyor…” diyor.

*

Çok fazla eksik/ hata ve tutarsızlık içerebilecek olsa ve kabul edilmesi güç bir “kestirme yol gibi gözükse” bile kısa bir yazıda bir anlam ve bütünlük sağlayabilmek için belki şöyle bir karşılaştırma tablosu yapabiliriz:

Post-modern popülizmin daha bütünsel ve sistemleştirilmiş bir tablosu için gelecek haftalarda tartışmaya devam edeceğiz.

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.