Yeşil yıkama yani greenwashing son dönemlerde neredeyse her türlü alanda çeşitli şirketlerin başvurdukları bir kandırmaca. Firmalar, kimi zaman ürettikleri ürünler üzerinden, kimi zaman bazı STK’ler aracılığıyla, kimi zaman da kamu kurumları üzerinden bu yeşil yıkamayı gerçekleştirebilir. Ayrıca kendileri de doğrudan herhangi bir kurum/kuruluşu kullanmadan reklamlar aracılığıyla yeşil yıkamaya başvurabilir. Bazı şirketler logo seçiminde bile yeşil yıkamanın nadide örneklerine yer verebilmektedirler. Plastik endüstrisi ve plastik ambalaj kullanımı ile karlarını maksimize eden ve bu nedenle plastik ambalaj dışı alternatiflere yönelmekten imtina eden şirketler de enerji ve inşaat sektöründe olduğu gibi yaygın olarak yeşil yıkamaya başvurabilirler.
Doğa dostluğu ya da çevrecilik gibi katma değeri yüksek etiketler üzerinden yeşil yıkamanın nasıl yapıldığının en güzel örneklerini “şu kadar ağaç diktik”, “şurada şunun aracılığıyla şöyle orman yaptık”, “şu kuruluşlarla birlikte şu girişime üye olduk” gibi reklamlardan anlayabiliyoruz.
Tabii bu noktada bu işlere aracılık eden STK’lerin kaynak bulamama meselesini bahane olarak sunmaları, ya da “bu şirketleri doğa içi alışmaya zorluyoruz” gerekçeleri olduğunu eklemekte fayda var. Geçtiğimiz günlerde katıldığım bir toplantıda, Prof. Dr. Nesrin Algan hocanın da dediği gibi artık STK’ler fon kovalayan birer proje ofisine dönüşmüş ve bu gerekçeleri de adeta yeşil yıkamayı kurumsallaştıran bir araca dönüştürmüş vaziyetteler. Bu durumun yarattığı en büyük tehlike ise çevre sorunlarına olan yaklaşımın yozlaştırılarak anlamsız ve etkisiz bir eksene kayması tehlikesi.
Nitekim bu tehlikenin yarattığı yozlaşmanın belirtilerini sitelerine boy boy çevreci sloganlar yazan kirleticiler sayesinde kolaylıkla görebiliyoruz. Örneğin çimento üreten, üstelik bunu üretirken plastiği yakıt olarak kullanan bir fabrikanın yapması gerekenin bir STK ismi üzerinden, aleni olarak yeşil yıkamacılık yapmak olmadığı açıktır ancak bu çimento üretiminde ne kadar dioksin ve kalıcı organik kirleticiyi doğaya saldığını açıkça yazmak gibi bir yükümlülükten de onları kurtarıyor. Ayrıca “Saldığımız tonlarca karbonu diktiğimiz ağaçlarla yakalıyoruz” gibi bir yaklaşımla pişkinlik yapmalarına bile yardımcı olabiliyor.
Benzer şekilde fosil yakıttan enerji üreten bir firmanın dağıttığı takvimlerin üzerine koca koca harflerle “GERİ DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ KAĞITTAN ÜRETTİK” yazması, geri dönüşüm denilen şeyin nasıl da bir yeşil yıkamacılık aparatına dönüştüğünü gözler önüne seriyor. Yine tek kullanımlık plastik ambalajlar içerisinde içecek ya da deterjan satan firmaların belediyeler ve STK’lar üzerinden kıyı temizliği ya da atık analizi gibi ne işe yaradığı veya ne anlama geldiği bile belli olmayan işlere girişmesi temizlik kavramının yeşil yıkama için nasıl bir istismar alanı olduğunu gösteriyor. Oysa onlardan daha çok depozito sistemi için nasıl bir yatırım yaptıklarını duymamız gerekir.
Yaygın olarak karşılaşılan yeşil yıkama taktiklerine gelecek olursak, herhangi bir şirket,
Bilin ki kendisini aklamak için sizin çevreci hassasiyetlerinizi istismar ediyordur. Özellikle tek kullanımlık plastiklerle dünyayı en fazla kirleten şirketlerin yapması gereken şey STK’ler aracılığıyla çöp toplamak ya da uyduruk adlandırmalarla tüketicinin çevreci kaygılarını sömürmek değil daha küçük ayak izi olan üretim modellerine geçmektir. Siz siz olun yeşil yıkama kurbanı olmayın.
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…