Hafta SonuManşet

Pembe domatesin hikayesi

0

Sonunda domates mevsimi geldi çattı da, biz de Ormanevi olarak baharda tohumlarını attığımız pembe domateslerimize kavuştuk. İzmir’de çiftçi bir dostumuzdan takasla aldığımız pembe domates tohumları tamamen yerel tabi bu arada. Bunu belirtmeden geçmemek lazım.

Pembe domateslerimizin şahane olmasının yanı sıra tüm toprak yapımı, fideleme, sulama, toplama, işleme ve tabi ki yeme süreci de bir o kadar muhteşemdi. Sürdürülebilir, onarıcı bir tarım modeli uygulaması, beraberinde zorluklar ama hep keyifle, muhabbetle ve mutlulukla, öğrenmeyle, yaşamayla…

Tüm bu süreci de sizlerle paylaşmak istedik ve mini bir fotoğraf albümü hazırladık.

-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*

Her şeyden önce sağlıklı bitkiler için fideleme, fideleme için de iyi bir toprağa ihtiyacımız vardı.

Bunun için ufak bi araştırma yaptık, köylülerle konuştuk ve köyün yakınındaki bi’ merada en az 3-4 yıllık yanmış gübre “tepeciği” bulduk.

Volkan ve Durukan emektar 72 model “kertenkele”yle (traktördür kendisi) gidip gübreyi römorka doldurdular.

Bu gübreyi (yaklaşık 1.5 ton) eleklerde epey bir eledik. Bunun bir fotoğrafı olmasa da, bu işin iki gün boyunca kol ve göğüs kaslarımızı epey bi’ geliştirdiğini söyleyebiliriz. Hem işe yarama, hem de verimli spor işte =)

Ortaya çıkan toprak çok başarılıydı, bol bol da böbürlendik doğrusu =) Biz, “Keşke dünyadaki her yer bununla donansa, her yediğimiz bu topraklardan çıksa” derken, Çakıl da bizimle aynı fikirde olacak ki, topraktan kopamadı, yuvarlandı içinde saatlerce.

Toprağımız hazır olduktan sonra, kasaları doldurup içlerine yaklaşık 700 tane yerel domates tohumu attık fazla fazla, bir kısmı çıkmaz belki diye. Ama tohumlar tahminimizden daha yüksek oranda çimlendi. Kasadaki fideleri seyreltip torbalara şaşırttık.

Tabi bu fidelerin tamamı, bahçede doğaçlama bi’ şekilde yaptığımız seranın içinde büyüdü, serpildi. Etraftan bulduğumuz tahta parçalarını, köşedeki naylonu çiviyle çekiçle gülümseyerek eğdik bükdük.

Keyif veren de buydu işte, Ormanevi’nin diğer işlerinde olduğu gibi basit düşünüp, minimum harcama ve tüketimle en güzel basit serayı yapmak. Seraların içindeki fideleri birkaç günde bir havalandırmak, bir yandan tavukların da girmesini engellemek için enteresan yöntemler de bulduk hatta. Tüm bunları paylaşırken düsturumuzu Albert Einstein’ın sözleriyle de açıklamak güzel olurdu: “Herhangi bir akıllı ahmak, şeyleri daha büyük ve karmaşık yapabilir; bunun tersi yönde ilerlemek ise dahilik ve cesaret ister.”

Tarlanın otu biçildikten ve tarlaya bir römork taze sığır gübresi yaydıktan sonra, torbalar içindeki (şaşırttığımız) fidelerle kasadaki fideleri tarlaya ektik.

Tüm bu sürecin bir kısmına dostlarımız da destek verdi. Birlikte, sevilenlerle yapılan işlerin ayrı bir keyfi oldu doğrusu.

Biter mi, bitmez tabi. Bu sefer de sulamaya bir çözüm bulmamız gerekti. 4 metrelik minik kuyumuzda yazın suyun çok azalacağını bildiğimizden, bulabildiğimiz en tasarruflu sulama yöntemine yöneldik. Damlamalar aldık, onları borulara bağladık ve her bir domates fidesinin dibine yerleştirdik.

Ağustos ayının ilk zamanları pembe domatesleri toplama zamanı gelmişti. Topladıklarımızı kasalara koyduk, taşıdık (hala da topluyoruz 2 günde bir!). Kasaların bir kısmını eşten dosttan, bir kısmını civar köylerden elde etmiştik, var olanların küçük bir kısmını da kullanılmayan tahta parçalarıyla biz onarmıştık.

Toplanan domatesleri olgunluklarına ve toplama zamanlarına göre pürelik/salçalık ve yemelik olarak ayırdık.

Güzelce temizledik her birini. Pürelik ve salçalık domatesleri yuvarlak masa etrafında çalışkan dostlarla birlikte, güzel müzikler eşliğinde soyduk, kestik, biçtik ve makineden geçecek hale getirdik. Kesilen parçalar atılmadı tabi, döngüye kattık, kompost kutumuza geri attık.

Parça parça doğranmış domatesleri salça makinesinden geçirip biriktirdik.

Geçtiğimiz haftalarda Ormanevi’ne gelen bir gönüllü arkadaşımızın yaptığı roket ocakta püreleri kaynattık. Bu arada roket ocak hem tasarruflu hem de çok işlevsel bir icat oldu bizim için. O kadar kazanı sağda-solda duran çalı çırpının ateşini en verimli şekilde kullanarak kolayca pişirebildik, hem de dumansız.

Son olarak da elde ettiğimiz domates püresini cam kavanozlara koyduk, ağızlarını kapatıp vakumlama amaçlı ters çevirip onlara evin en güzel köşelerinde yer bulduk. Arada bir de iyiler mi, bir şeye ihtiyaçları var mı diye kontrol ettik.

Şimdi pembe domates püreleri mis gibi doğal kokularıyla hanelerini bekliyor. Bize de bu tadı tatmak, ekolojik üretimin verdiği keyfi yaşamak kalıyor.

Bu yazı ilk olarak ormanevi.tumblr.com/ da yayınlanmıştır

 

Melek Nur Dudu

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.