Ana Sayfa Blog Sayfa 5277

Irkçı değilim ama…

0

İnsan Hakları Ortak Platformu’nun (İHOP) yürüttüğü “Ayrımcılığın Önlenmesi” çalışmaları çerçevesinde, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyelerinden Prof.Dr.Eser Köker ve Doç. Dr. Ülkü Doğanay tarafından yazılan “Irkçı Değilim Ama…Yazılı Basında Irkçı – Ayrımcı Söylemler” başlıklı kitap yayımlandı.

“Irkçı Değilim Ama…Yazılı Basında Irkçı Ayrımcı Söylemler” İnsan Hakları Ortak Platformu adına 2009-2010 yıllarında yürütülen,  ulusal ve yerel yazılı basında ırkçı-ayrımcı söylemlerin dolaşıma girme, yaygınlaştırılma, yeniden üretilme ve meşrulaştırılma biçimlerine odaklanan bir araştırmanın sonuçlarını ortaya koymakta. Ayrımcılığı-ırkçılığı meşrulaştıran ve kuşatan ideolojik çerçevenin kurulmasında, toplumdaki çoğunluğun üyelerinin doğrudan çok az bilgi sahibi olduğu gruplar ve olaylar hakkında kamusal bilgi yayan medyanın önemli bir rolü olduğu kabulünden yola çıkan araştırma 2006 yılına ve 2007’nin ilk ayına odaklanmakta. Bu tarihlerin seçilmesinde, 2006 yılı boyunca Hrant Dink’in Türklüğe hakaret suçundan yargılanmasının devam etmesi, Fransız Parlamentosu’nda Ermeni soykırımını inkâr edenlerin cezalandırılmasına yönelik yasa tasarısının gündeme gel! mesi ve oylanması, Kürt sorununun bulunmadığı ve Kürtlerin ve DTP’nin PKK ile işbirliği içinde olduğu iddialarının yaygın biçimde ifade edilmesi, Karikatür Krizi, Papa’nın Türkiye ziyareti ve Rahip Santoro cinayeti nedeniyle Türkiye’deki azınlıkları hedef alan milliyetçi ve ırkçı söylemlerin tırmanışa geçmesi ve bu tırmanışın 2007 yılı başındaki Hrant Dink cinayeti ile doruk noktasına ulaşması önemli rolü oynamakta. Çalışma, okunurluk oranlarına göre seçilen üç ulusal (Posta, Hürriyet, Zaman) ve Türkiye’nin farklı etnik/kültürel yapılara sahip bölgelerinde yüksek tirajları ve okunma oranlarıyla yerel ilişkiler, değer yargıları ve normların yeniden üretilmesine aracılık eden üç yerel (Yeni Balıkesir, Güneyde İmece, Sonsöz) gazetede yer alan haber yorum ve köşe yazılarının analizine dayanmakta.

http://www.ihop.org.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=351 adresinden kitabın PDF versiyonuna ulaşabilirsiniz.

(Yeşil Gazete)

Piyanist Verda Ün hayatını kaybetti

İstanbul Öğretmen Okulu ile İstanbul Belediye Konservatuarı’nın emektar hocalarından, Besteci Ekrem Zeki Ün’ün eşi piyanist ve eğitimci Verda Ün, dün sabaha karşı Bodrum’daki evinde hayatını kaybetti.

91 yaşında ölen Verda Ün’ün cenazesi Cumartesi günü Kadıköy’deki İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Konser Salonu’nda saat 10.30’da yapılacak törenin ardından, öğle namazı için Şakirin Camii’ne getirilecek. Ardından Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilecek.

Müzik yazarı Evin İlyasoğlu geçen yıl yazdığı bir yazısında Verda Ün’ü şöyle anlatmıştı:

Geçen hafta beni en etkileyen olay Verda Ün ile buluşmamızdı. Verda Hanım, bizim öğrenciliğimiz sırasında İstanbul Belediye Konservatuvarı’nın en disiplinli piyano öğretmenlerinden biriydi. Besteci Ekrem Zeki Ün’ün eşiydi. Piyanist olarak İstanbul Şehir Orkestrası’yla konçertolar çalmış, eşinin kemanına eşlik ederek sayısız resital vermişti. Halen 90 yaşında, Glasgow’da tıp doktoru olan kızı Nevin’in yanında yaşıyor. Ara sıra Moda’daki evine geldiğinde hem onun hem de eşinin eski öğrencileri kendisini yalnız bırakmıyor. Artık unutmaya başladığımız değerleriyle eski bir İstanbul hanımefendisi. Onu ilk tanıdığım yıllardaki gibi vakur duruşu, pırıl pırıl belleğiyle müzik tarihinden bir yaprak.

Neredeyse 80 yıl öncesindeki İstanbul’un müzik çevresini anlatıyor, kendi çocukluğuna uzanıyor: Annesinin ailesi Maltalı; babası Pellegrini’lerden gelme İstanbullu bir bankermiş. Kendi babası Kazım Ziya Bey ise Humbaracı Ahmet Paşa ailesinden. Lozan Üniversitesi’nde hukuk doktorası yapmış; Maliye Teftiş Heyeti Umum Müdürü’ymüş. Annesi Meliha Hanım Leipzig Konservatuvarı’nda keman okurken Kazım Ziya ile İsviçre’den İstanbul’a gelen bir trende tanışmış. Ne kadar romantik! Teyzesi Leipzig Konservatuvarı’nın piyano bölümünden, annesi de keman bölümünden mezun olmuş. Teyzesi, Verda Hanım’ı küçücük yaşında piyanoya başlatmış. Evdeki yoğun müzik ortamında yetişirken bir yandan da o zamanlar İstanbul’un en ünlü hocası olan Adinolfi ile çalışmış. Verda Hanım üç ağabeyden sonra ailenin en küçük çocuğu olarak özenle yetiştirilmiş.

Ekrem Zeki Ün ile tanışması

Babası, Ankara’daki görevi sırasında İstiklal Marşı’nın bestecisi ve Muzikayı Hümayun’un şefi Zeki Üngör’ün oğlu olan genç kemancı Ekrem Zeki Ün’ü tanımış. Döndüğünde annesine övgüyle söz etmiş. Eve davet edilen Ekrem Zeki’nin yanında henüz 14 yaşındaki Verda’yı da hadi piyano çal diye zorlamışlar. Ekrem Bey dinledikten sonra ilk söylediği şey “çalışmıyorsunuz!” sözcüğü olmuş. Bu söz onu hırslandırmış, günde yedi saat çalışmaya koyulmuş. Ve 1935’te, henüz iki yıl önce İstanbul’a gelen Ferdi Ştatzer’den ders almaya başlamış. “Ferdi Bey ders anlatırken, çalmaktan çok konuşurdu. O zamanki eşi Bedia Muvahhit de habire pat diye kapıyı açıp içeri girerdi, çok kıskançtı. Derken Ekrem İstanbul’a yerleşti ve Ferdi Ştatzer ile konser vermeye başladı. Sonra benimle de çalmayı denemek istedi. Bu yakınlaşma sonucunda da evlendik. Ben 18 yaşındaydım, o ise 29. Tek amacı ve ilkesi çalışmaktı. Bir süre sonra kendini besteciliğe adadı. Sonra konservatuvarda bir öğretmen boşluğu olmuş, sınav açılmıştı, ben seçildim. Tepebaşındaki okulda ders vermeye başladım. Muhiddin Sadak’ın kurduğu öğrenci orkestrasıyla, sonra Cemal Reşit ile Şehir Orkestrası’nda konçertolar çaldım. Cemal Reşit, Çaykovski’yi çalarken tempoyu çok hızlı almıştı. Ben ise gençtim, oktavlar beni korkutmuyordu. İstediği tempoda çalabildim. Bu sefer orkestra bana uyamadı; Cemal de değneyi attı elinden ve ‘Biz virtüöz değiliz’ diye bağırdı. Neyse ki radyoevinde bir provaydı! Sonra solistsiz kaldıkça bana başvurur, hadi bir konçerto daha, yaparsın, derdi.”

Verda Hanım Tepebaşı’ndan sonra Beşiktaş’a, sonra da Cağaloğlu’na taşınan konservatuvarda hocalık yapmıştı. Geç saatlere kadar okulda kalıp öğrenciyle uğraştığı bilinirdi. Gerek kendisi gerekse eşi hiçbir zaman okuldaki öğrencilerine özel ders vermemişler. Sonra gün gelmiş kendini adadığı konservatuvardan istifa etmişti: “Öğrencilerin velileri kendi aralarında para toplayıp benim sınıfım için iyi bir piyano satın almışlardı. Bir gün geldiğimde bir de baktım ki piyano kilitli. Bana da açmıyorlar. Okulun demirbaşı olmuş herkesin kullanımına açılmış ve müdürden izin gerekiyormuş. Ben de istifamı verdim ve okuldan ayrıldım.” Verda Hanım’ın yetiştirdiği öğrenciler Ova Sünder, Ayşegül Durakoğlu, Pınar Yılancıoğlu, Bedii Aran, Mehru Ensari ve daha niceleri…

(Yeşil Gazete)

Yeşiller’den Ulaştırma Bakanı’na yalanlama

Yeşiller Partisi tarafından yapılan açıklamada Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın üçüncü köprü hakkında halkı yanlış bilgilendirdiği ve umutsuzluğa sevketmek istediği bildirildi.

Ulaştırma Bakanı’nın torba yasayla yapılan değişikliklerle birlikte üçüncü köprünün önündeki engellerin temizlendiği iddiasının gerçek dışı olduğunu açıklayan Yeşiller, halkı mücadeleye devam etmeye çağırdı.

Açıklama şöyle:

“Ulaştırma Bakanı  Binali  Yıldırım gazetelerde yayınlanan demecinde artık 3. köprü için engel kalmadığını, ihale sürecini başlatacaklarını söylemiş.

Ulaştırma Bakanı AKP Hükümetinin her zamanki tavrıyla kamuoyunu yanlış bilgilendirmekte, her şeyi olupbittiye getirmeye çalışmaktadır.

Bakanın ifade ettiği gibi 3. köprü için her şey bitmiş değildir. Meclisten tüm demokratik hukuk teamüllerine aykırı biçimde geçirdikleri torba yasa ile Yüksek Planlama Kurulunun onay zorunluluğu kaldırılmıştır. Bu sadece bir ayrıntıdır.

Hükümetin ve otomotiv ve petrol lobisinin aşmaları gereken daha çok engel vardır.

1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda 3. köprüye imkan tanımak için yapılan plan hükmü değişiklikleri, iptal talebiyle yargıya taşınmıştır ve yargı süreci devam etmektedir.
Yine aynı şekilde Danıştay kararı ile 1993 öncesi torba hükmüne koyularak ÇED’den muaf tutulan yatırımlar için ÇED zorunluluğu getirilmiştir, yani 3. Köprü projesi için ÇED alınması zorunluluktur.

Ulaştırma Bakanı halkı umutsuzluğa sevk etmek için gerçekleri gizlemektedir.

Yasal engellerin yanında Hükümetin aşması gereken en önemli engel İstanbulluların kararlılığıdır. İstanbullular 3. Köprü projesinin tehdit ettiği yaşam alanlarını savunmaya, kentin en son orman ve su havzalarının yok edilmesine karşı direnmeye kararlıdır.

3. köprü için kesilecek 2 milyon ağacı savunan 2 milyon İstanbullu olarak Bakan’a demokratik bir ülkede gece yarısı geçirilen torba yasalara dayanarak halkı kandıramayacaklarını hatırlatmak isteriz.”

(Yeşil Gazete)

Libya’da gösteriler çatışmaya dönüştü: En az 1 ölü

Tunus ve Mısır’da yaşanan devrimlerin ardından gösterilerin yoğunlaştığı ülkeler arasında Libya da katıldı.

Libya’nın Bingazi kentinde hükümet karşıtlarıyla güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalarda en az bir kişi öldü, 14 kişi yaralandı.

Libya’nın en büyük ikinci kentindeki çatışmalar dün akşam saatlerinde gerçekleştiğini bildirildi. Bugün de başkent Trablus, Bingazi ve diğer şehirlerde gösterilerin yer yer devam ettiği, Bingazi’de göstericilerle polis arasındaki çatışmanın sürdüğü bildiriliyor. Bu sabah polis merkezinin önünde toplanan göstericiler “ülkenin yozlaşmış diktatörleri” diye tanımladıkları yöneticilere karşı sloganlar atıyorlar.

Protestocular Başbakan Bağdadi el Mahmudi’nin istifa etmesini istiyorlar. Associated Press haber ajansı Libya lideri Muammer Kaddafi aleyhine slogan atılmadığını bildirdi.

The Guardian’da bu sabah yayınlanan haberlerde bugünkü gösterilerde Bingazi’de 17 yaşında bir göstericinin öldürüldüğü yer aldı. Trablus’da ise lise öğrencilerini toplayan bir grup Kaddafi yanlısı gösterilere başladı.

Libyayı 42 yıldır yöneten Muammer Kaddafi, Tunus’taki devrimin ardından yaptığı açıklamada dış güçlerin müdahalesinden endişe ettiğini söylemişti. Tunus’da bir televizyon kanalına demeç veren Kaddafi, “Tunus devriminden endişeliyim. Çünkü yabancıların müdahalesini görüyorum.Yabancıların çıkarlarına hizmet ediyor.” demişti.

(Yeşil Gazete)

*The Guardian ve T24’ten derlenmiştir.

Bu dosya formatının çıktısını alamıyorsunuz!

Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) PDF benzeri yeni bir dosyalama formatı hazırladı. Yeni dosyalama formatının en önemli özelliği, bu dosyaların çıktıların alamıyorsunuz. Böylece kağıt ısrafı önlenmiş oluyor.

Dünya’da her gün yaklaşık 1 milyon ton kağıt harcanıyor!

Dünya’da her gün yaklaşık 1 milyon ton kağıdın harcandığını belirten WWF, aşırı tüketimin doğal yaşamı, ormanları ve ormanlardan geçimini sağlayan insanların hayatını tehtid ettiğini belirtiyor. Ayrıca  kağıt kullanımındaki aç gözlülük iklim değişikliğini de tetikliyor.

WWF, ormansızlaşmaya ve sürdürülebilir olmayan kağıt tüketimine dikkat çekmek için .wwf uzantılı bir dosya formatı yaratma ihtiyacı hissetmiş. Açık kaynak koduyla üretilen bu programı ücretsiz olarak indirebiliyorsunuz. .wwf uzantılı dosyalar tüm PDF okuyucu programlar tarafından da açılabiliyor.

Dosya formatını http://www.saveaswwf.com/en/ internet sitesinden ücretsiz olarak indirebilirsiniz.

Kullandığınız kağıtların nasıl üretildiğini görmek ister misiniz?

WWF, kağıt tüketimindeki aşırılıklara dikkat çekmek için bir de internet sitesi hazırlamış. http://checkyourpaper.panda.org/ adresinden tükettiğiniz kağıdın nasıl üretildiğini ve doğaya verilen zararları görebiliyorsunuz.

(Yeşil Gazete)

Hollanda mahkemesi Türkiye’ye vizeyi kaldırdı

Hollanda’da Haarlem Mahkemesi, Türk vatandaşlarının bu ülkeye vizesiz girebileceği ve oturum izni almadan en fazla üç ay burada kalabilecekleri yönünde karar verdi.

Vizesiz Hollanda’ya girmek isterken Schiphol Havaalanından geri döndürülen Türk iş adamı Cahit Yılmaz’ın iki sene önce açtığı davayı görüşen mahkeme, verdiği kararda, Türkiye ile AB arasında 1963’te imzalanan Ankara Anlaşması ve ona istinaden 1973 tarihli katma protokolün 41. maddesini kaynak gösterdi.

Yılmaz’ın avukatı Ejder Köse, 14 Şubatta alınan kararın bugünden itibaren yürürlüğe girdiğini belirterek, ”Karar emsal teşkil ediyor. Türkler seyahat amaçlı artık vizesiz Hollanda’ya gelebilirler” dedi.

Hollanda Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığının büyük ihtimalle temyiz haklarını kullanacaklarını ileri süren Köse, ”Ancak temyiz sonucu alınana kadar bile bu karar geçerlidir” diye konuştu.

Köse, ”Yarın birisi vizesiz kalkıp gelse Hollanda bunu kabul eder mi” yönündeki bir soruyu, ”Kabul etmek zorunda mı, evet. Ama eder mi, çok büyük ihtimalle hayır. O esnada söz konusu kişi yıldırım mahkemesine başvurarak 24 saat içinde hakimin vereceği kararla ülkeye giriş yapabilir” diye yanıtladı. (NTVMSNBC, CNNTürk)

İleri demokrasi: Başbakan’a yayın durdurma yetkisi

RTÜK yasasında dün yapılan değişikliğe göre Başbakan veya görevlendireceği Bakan radyo ve televizyonlara geçici yayın yasağı getirebilecek.

Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı, TBMM Genel Kurulunda dün kabul edildi.

Kabul edilen RTÜK Tasarısıyla Milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde veya kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda Başbakan veya görevlendireceği bir Bakan, geçici yayın yasağı getirebilme yetkisine sahip oluyor.

Tasarıyla yayın durdurma kararına karşı Danıştayda iptal davası açılabilecek.

Yayın hizmetleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlık ve bağımsızlığına, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı olamayacak; ırk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemeyecek veya toplumda nefret duyguları oluşturamayacak; terörü övemeyecek ve teşvik edemeyecek, terör örgütlerini güçlü veya haklı gösteremeyecek.

”Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanununa” göre, Türkçe dışındaki dil ve lehçelerde de yayın yapılabilecek.

Kanun başka  neler getiriyor?

Yeni RTÜK kanununa göre getirilen diğer düzenlemeler ise şöyle:

Yayınlar, çocuklara karşı istismar ve şiddeti özendiremeyecek; güçsüzlere ve özürlülere karşı ayrımcılık, istismar ve şiddeti teşvik edemeyecek; alkol, tütün ürünleri ve uyuşturucu gibi bağımlılık yapıcı madde kullanımı ile kumar oynamayı özendirici nitelikte olamayacak. Yayınlar, müstehcen olamayacak; cinsiyet eşitliğine ters düşen, kadınlara yönelik baskıları teşvik eden ve kadını istismar eden programlar içeremeyecek; şiddeti özendirici veya kanıksatıcı olamayacak.

Reçeteye tabi olmayan ilaçlar ve tedavilerin reklamları, dürüstlük ilkesi çerçevesinde gerçeği yansıtan ve doğrulanması mümkün unsurlardan oluşacak şekilde hazırlanacak.

Sinema ve televizyon için yapılmış filmler ile haber bültenleri, planlanan yayın süreleri 30 dakikadan fazla olması halinde, her 30 dakikalık yayın süresi için bir kez olmak üzere, reklam ve tele-alışverişle kesilebilecek.

Dini tören yayını içine, hiçbir şekilde reklam ve tele-alışveriş yayını yerleştirilemeyecek. Alkol ve tütün ürünleri için hiçbir şekilde ticari iletişime izin verilemeyecek.

Bir program tamamen veya kısmen destek görmüşse, bu husus programın başında, program içindeki reklam kuşaklarına giriş ve çıkışta ve programın sonunda uygun ibarelerle belirtilecek.

Yayın hizmetlerinde, genel veya tematik içerikli yayın yapılabilecek. Medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar yayın lisansı başvurusu sırasında yayınlarının türünü Üst Kurula (RTÜK) yazılı olarak bildirecek. Üst Kurul tarafından bu kuruluşlara verilecek yayın lisans belgesinde yayının türü açıkça belirtilecek.

Televizyon kuruluşları, çocuk yayınlarında çizgi filmlere yer vermeleri halinde, çizgi filmlerin en az yüzde 20’si, diğer çocuk programlarının en az yüzde 40’ı Türkçe üretilmiş olacak.

Üst Kurul, toplum için büyük önem arz eden ulusal ve uluslararası olayları; ülke geneline şifresiz ve ücretsiz yayın yapan televizyon kanallarından canlı veya banttan yayınlanmasını temin etmek amacıyla önemli olaylar listesi hazırlayarak ilan edecek.

Önemli olayları yayınlayacak televizyonlar, listede yer alan olayları ülke geneline şifresiz ve ücretsiz olarak yayınlayacak.

Gerçek ve tüzel kişiler, kendileri hakkında şeref ve haysiyetlerini ihlal edici veya gerçeğe aykırı yayın yapılması halinde, yayın tarihinden itibaren 60 gün içinde, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmamak ve suç unsuru içermemek kaydıyla, düzeltme ve cevap yazısını ilgili medya kuruluşuna gönderecek. Medya kuruluşları, düzeltme ve cevap yazılarını aldıkları tarihten itibaren en geç 7 gün içinde yayınlayacaklar.

Belirtilen süre içinde yayınlanmaması halinde, kişi, düzeltme ve cevabın yayınlandığı tarihten itibaren 10 gün içinde mahkemeden cevap ve düzeltmenin yayınlanmasına karar verilmesini isteyebilecek.

Yayın lisansı; münhasıran radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmeti sunmak amacıyla kurulmuş anonim şirketlere verilecek. Aynı şirket ancak bir radyo, bir televizyon ve bir isteğe bağlı yayın hizmeti sunabilecek.

Siyasi partiler, sendikalar, meslek kuruluşları, kooperatifler, birlikler, dernekler, vakıflar, mahalli idareler ve bunlar tarafından kurulan veya bunların doğrudan veya dolaylı ortak oldukları şirketler ile sermaye piyasası kurumları ve bu aracı kurumlara doğrudan veya dolaylı ortak olan gerçek ve tüzel kişilere yayın lisansı verilemeyecek. Bu kuruluşlar, medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara doğrudan veya dolaylı ortak olamayacak.

Medya hizmet sağlayıcı kuruluşlarının hisseleri nama yazılı olacak. Herhangi bir kişi lehine intifa senedi ihdas edilemeyecek.

Bir gerçek veya tüzel kişi doğrudan veya dolaylı olarak en fazla dört karasal yayın lisansına sahip medya hizmet sağlayıcı kuruluşa ortak olabilecek. Ancak, bir gerçek veya tüzel kişinin doğrudan veya dolaylı hisse sahibi olduğu medya hizmet sağlayıcı kuruluşlarının yıllık toplam ticari iletişim geliri, sektörün toplam ticari iletişim gelirinin yüzde 30’unu geçemeyecek.
Yabancı sermeye payı yüzde 50

Bir medya kuruluşunda toplam yabancı sermaye payı ödenmiş sermayenin yüzde 50’si kadar olabilecek. Yabancı bir gerçek veya tüzel kişi, en fazla iki medya hizmet sağlayıcı kuruluşa doğrudan ortak olabilecek. Yerli veya yabancı hissedarlar hiçbir şekilde imtiyazlı hisse senedine sahip olamayacak.

Şirket devir veya birleşme işlemlerinden önce Üst Kuruldan gerekli bilgi ve belgelerle izin alınması ve devir veya birleşme işleminin gerçekleşmesinden sonra 30 gün içinde Üst Kurula bildirimi zorunlu olacak.

İlgili mevzuata uyulması ve kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı olmamak şartıyla, her türlü ad ve bu adı tasvir eden blok grafikler logo olarak, sesli duyurular ise çağrı işareti olarak kullanılabilecek. Logo ve çağrı işaretlerinin Üst Kurul nezdinde tescili zorunlu olacak. Medya hizmet sağlayıcıları, logo ve çağrı işaretlerini Üst Kurulun izniyle değiştirebilecek.

Medya hizmet sağlayıcıları, ortak denetimle özdenetim mekanizmalarının oluşturulması, izleyici ve dinleyicilerden ulaşan şikayetlerin değerlendirilip kuruluşun yayın kuruluna sunulması ve sonuçlarının takip edilmesi amacıyla en az 10 yıllık mesleki tecrübeye sahip bir izleyici temsilcisi görevlendirecek.

Özel medya kuruluşları, yaptıkları her yayının kaydını bir yıl süreyle saklayacaklar. Kayıtları kullanmak isteyen kişi ve kuruluşlar, Üst Kurula ücretini ödeyerek bir kopya alabilecek.

RTÜK, kanal ve frekans planlamasını yapacak

RTÜK, kurula tahsis edilen frekans bantları çerçevesinde, televizyon kanal ve radyo frekans planlamalarını yapacak. Frekans planlarında ulusal, bölgesel ve yerel karasal yayın ağlarının sayıları ve türleri ile sayısal yayınlar için multipleks sayıları belirlenecek.

Karasal televizyon ve karasal radyo yayınları için uygun görülen kanal ve frekanslar ile karasal sayısal yayınlar için uygun görülen sayıda multipleks kapasitesi TRT’ye tahsis edilecek. Bu kuruma tahsis edilen frekans kapasitesi ile en az 4 karasal televizyon ve 4 karasal radyo yayını yapılacak. Tahsis tarihinden itibaren 2 yıl içinde kullanılmayan veya kullanımına son verilen kanal ve frekanslar, Üst Kurul tarafından yeniden değerlendirilecek.

Kamu kurumlarının ikaz duyuru ve eğitim maksadıyla karasal radyo veya televizyon yayın yapma talebinde bulunmaları halinde, bu talepler yapılacak protokol çerçevesinde TRT’den hizmet alınarak karşılanacak. Düzenleme yürürlüğe girdiği tarihte, kanunlarında radyo ve televizyon yayın yapabileceklerine ilişkin hüküm bulanan kamu kurum ve kuruluşlarından TRT tarafından ücret alınmayacak. TRT haricindeki kamu kurumlarına kanal, frekans veya multipleks kapasitesi tahsisi yapılmayacak.

300 bin liraya kadar ceza

Karasal radyo yayınları için frekans planları esas alınarak yapılacak sıralama ihalesi sonucuna göre, medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara radyo frekansı veya multipleks kapasitesi tahsis edilecek.

Sayısal televizyon frekans planı esas alınarak yapılacak sıralama ihalesi sonucuna göre, medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara multipleks kapasitesi tahsis edilecek. Karasal yayın lisansı alan kuruluşlar, en geç 2 yıl içinde, kendilerine tahsis edilen kanal, multipleks kapasitesi veya frekansların tümünden yayına geçmek zorunda olacak.

Karasal ortamdan yapılacak radyo ve televizyon yayın hizmeti için tahsis edilen kanal, multipleks kapasitesi ve radyo frekansları için, kamu ve özel medya hizmet sağlayıcı kuruluşlardan yıllık kullanım ücreti alınacak. Bu ücret, söz konusu yayının nüfusa bağlı kapsama alanı, türü, verici gücü, frekansın bulunduğu bant ve yayının yapıldığı yerleşim biriminin ekonomik gelişmişlik seviyesi gibi kıstaslar esas alınarak Üst Kurul tarafından belirlenecek.

Özel medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar, Üst Kurulca kendilerine tahsis edilen televizyon kanalı, multipleks kapasitesi ile radyo frekanslarından yapacakları yayınlarını, tek bir verici tesis ve işletim şirketince kurulan ve işletilen radyo ve televizyon verici tesislerinden yapmak zorunda olacak.

Karasal yayın lisansına sahip kuruluşlarca ortak kurulan verici tesis ve işletim şirketinin uyması gereken şartlar Üst Kurulca belirlenecek. Şartları yerine getiren tek bir verici tesis ve işletim şirketine yayın iletim yetkisi verilecek. Bu verici tesis ve işletim şirketine ortak olacakların hisse oranı, yüzde 10’u geçemeyecek.

Verici tesis ve işletim şirketi, Üst Kuruldan karasal yayın lisansı almış tüm kuruluşlara, tarafsızlık ve hakkaniyet ölçülerinde, makul ve ayrımcılık içermeyecek koşullarda hizmet vermek zorunda olacak.

Kurulmasına izin verilen radyo ve televizyon verici tesisleri Üst Kurul tarafından denetlenecek. Verici tesis ve işletim şirketinin izin şartlarını ihlal etmesi ve Üst Kurulca yapılan uyarıya rağmen aykırılığın giderilmemesi durumunda şirkete 100 bin liradan 300 bin liraya kadar ceza uygulanacak.

Yayın lisansı türleri, süresi ve devir

Medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar, kablo, uydu, karasal ve benzeri ortamlardan yayın yapabilmeleri için her bir yayın tekniği ve ortamına ilişkin, Üst Kuruldan ayrı ayrı lisans almak zorunda olacak. Lisansın hangi yayın tekniği ve ortamına ilişkin verildiği lisans belgesinde açıkça belirtilecek. Farklı yayın teknikleri ve ortamlarından aynı anda yayın yapmak isteyen kuruluşlar, her yayın tekniği ve ortamı için ayrı lisans alacak ve eş zamanlı yayın yapacaklar.

Yayın lisans süresi 10 yıl olacak. Lisans süresi sonunda boşalan karasal yayın kapasitesi, Üst Kurulca yeniden ihale edilecek.

Üst Kurulun karasal yayın lisansı verdiği bir kuruluş, bu lisans haklarını devredemeyecek. Yayın faaliyetine devam etmeme kararı alan kuruluş, lisansını üst Kurula iade edecek.

Yayınların iletimi ve yetkilendirme

Multipleks işletmecileri, radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerinin iletimi alanında sadece Üst Kuruldan karasal yayın lisansı almış kuruluşlara hizmet verebilecek.

Bu işletmeciler, Üst Kurulca durdurulmasına karar verilen yayınların iletimini durdurmak zorunda olacak. Yapılan uyarıya rağmen bu yayınları iletmeye devam eden multipleks işletmecilerinin yayın iletim yetkisi, Üst Kurul tarafından iptal edilecek. Medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar, multipleks işletmelere ortak olabilecek.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından elektronik haberleşme hizmetlerini sunmak üzere yetkilendirilen platform işletmecileri, medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara tarafsız olarak hizmet vermek zorunda olacak.

Üst Kurul, medya hizmet sağlayıcıların seçim dönemlerindeki yayınlarını, Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) kararları doğrultusunda denetleyecek. Medya hizmet sağlayıcılar, YSK tarafından ilan edilen seçim döneminde, yayın yasaklarının başlayacağı saate kadar siyasi parti ve aday reklamları yayınlayabilecek.

Medya hizmet sağlayıcıları, YSK tarafından ilan edilen seçim döneminde yayın yasaklarının başlayacağı saate kadar siyasi parti ve aday reklamlarını yayınlayacak.

Üst Kurul, yayın ilkelerinde belirtilen esaslara aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun ihlale konu olan programının yayınını, 5 keze kadar durdurabilecek. Ayrıca, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilecek.

Cezaya yol açan fiilde sorumlulukları belirlendiği takdirde programın yapımcısı ve varsa sunucusu da yayının durdurulduğu süre zarfında hiçbir ad altında başka bir program yapamayacak ya da sunamayacak. Yaptırım kararının tebliğinden itibaren 1 yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının 10 güne kadar durdurulmasına, ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilecek.

Adli yaptırımlar

Üst Kurul tarafından geçici olarak durdurulmasına rağmen yayın yapan yöneticiler, 1 yıldan 2 yıla kadar hapis ve 1000 günden 5 bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacak. Faaliyetine izinsiz devam eden yayın cihaz ve tesisleri, Üst Kurulca mühürlenerek kapatılacak.

Yayın lisansı olduğu halde lisans tipi dışında yayın yapan ve izinsiz verici tesis eden medya hizmet sağlayıcıları, Üst Kurul tarafından uyarılacak. Uyarıya rağmen yayın yapanlar hakkında da 1 yıldan 2 yıla kadar hapis ve bin günden 5 bin güne kadar para cezası verilecek.

Yayın kayıtlarını 1 yıl süreyle muhafaza etmeyen veya Üst Kurulca ya da Cumhuriyet başsavcılığınca istenmesine rağmen, süresi içerisinde ve aslına uygun olarak teslim etmeyen özel medya hizmet sağlayıcı kuruluş yöneticilerine de bin günden 5 bin güne kadar adli para cezası uygulanacak.

Gönderilen kayıtlarda tahrifat, çıkarma, silme gibi işlemler yapılması halinde, özel medya hizmet sağlayıcı kuruluşların yöneticileri, 5 bin günden 10 bin güne kadar para cezasıyla cezalandırılacak.

Üst Kurul, kendisine verilen görev ve yetkileri, kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak yerine getirecek ve kullanacak.

Televizyon frekans ihalesi 2 yıl içinde yapılacak

Yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümler TRT hakkında da uygulanacak. Bu hükümlere uyulmaması durumunda öngörülen müeyyideler uygulanmayacak. TRT’nin bu yükümlülükleri yerine getirmemesi durumunda RTÜK tarafından uyarılacak.

Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce kablo ve uydu ortamında yayın yapmak üzere yayın lisansı almış olan kuruluşların hakları linans süresi sonuna kadar geçerli olacak. Bu kuruluşlar 6 ay içinde durumlarını yasada öngörülen hale getirecekler.

Televizyon frekans ihalesi yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2 yıl içinde yapılacak. Tasarıda, 1 yıl olarak öngörülen süre AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ ve arkadaşlarınca verilen önergenin kabul edilmesiyle 2 yıla çıkarıldı. Frekans ihalesinde karasal sayısal televizyon multipleks kapasitesi tahsisine hak kazanan kuruluşlardan bir bölümüne, ihaledeki sıraları ve analog kanal kapasitesi dikkate alınarak en fazla 2 yıl süreyle sayısal yayının yanı sıra analog televizyon yayını yapma imkanı tanınacak. Tahsisi takiben en geç 2 yıllık süre sonunda analog karasal televizyon yayınları ülke genelinde tümüyle sonlandırılacak ve analog karasal televizyon yayınları durdurulacak. Radyo yayınları için frekans ihalesi, analog televizyon yayınlarının kapatılmasının ardından 6 ay içinde yapılacak. TRT de kendisine tahsisler çerçevesinde ve RTÜK tarafından verilen süre içinde karasal radyo ve televizyon yayınlarını eski kullandığı kanal ve ferakanslardan tahsis edilen kanal, multipleks kapasitesi ve frekanslara taşıyacak.

Kanunla ayrıca Üst Kurula, 669 kadro ihdas ediliyor. (Ajanslar)

Gazeteler Oda TV baskınını nasıl gördü?

Önceki gün sabaha karşı internette yayın yapan OdaTv’ye yapılan baskın ve sahibi gazeteci Soner Yalçın’la diğer yöneticilerin gözaltına alınması dünkü gazetelerin birinci sayfalarındaydı.

Bir gazetecinin gözaltına alınması çoğu gazetede yorumsuz yer alırken, bazı gazeteler siyasi duruşlarına göre memnuniyet veya endişelerini belli ettiler.

İşte dünkü gazetelerin manşetleri:

Akşam: Oda’ya baskın

Birgün: Şimdi sıra kimde?

Bugün: Yazar Soner Yalçın’a Ergenekon gözaltısı

Cumhuriyet: Demokrasi ilerliyor!

Güneş: Ünlü gazeteci gözaltında

Habertürk: Ersever’i soracaklar

Hürriyet: Soner Yalçın gözaltında

Milli Gazete: “Derin” gazeteci de gözaltında

Milliyet, Yeni Şafak, Zaman ve Star: Oda TV’ye Ergenekon baskını

Posta: Muhalif gazeteciye şafak baskını

Radikal: 8 aylık takibe sabah 6 baskını

Sabah: Oda TV internet sitesine baskın

Sözcü: Wikileaks Türkiye belgeleri ondaydı

Taraf: Ergenekon savcısı Oda’ya girdi

Türkiye: Oda TV’ye baskın, Yalçın gözaltında

Vatan: İnternet baskını

Yeni Asya: Ergenekon’da bir dalga daha

(Yeşil Gazete)

DESA’da işten çıkarmalara karşı dayanışma çağrısı

0

Deri-İş Sendikası, DESA fabrikalarındaki işçilerin sendikalaşma mücadeleleri nedeniyle işten çıkartılmalarını protesto ediyor.

DESA’daki sendikalaşma mücadelesi 2008’den bu yana sürüyor. 29 Nisan 2008 tarihinde Düzce fabrikasında 41 işçi ile Sefaköy fabrikasında 1 işçi sendika üyesi oldukları gerekçesiyle işten atılmışlardı, işçiler bu durumu protesto etmek için fabrika önünde direnişe başlamışlardı. Sefaköy fabrikasında Emine Arslan’ın tek başına direnmesi kamuoyunun dikkatini çekmiş ve sendikaların, siyasi partilerin, kadın örgütlenmelerin, ülke içinde ve uluslararası boyutta birçok kesimin desteğini almış ve bu kesimler tarafından kampanyalar örgütlenmişti. Mahkemelerin de işçileri haklı bulmasıyla beraber DESA  ile sendika arasında 2009’da bir protokol imzalanmış, işten atılan işçilerin bir kısmı işe geri alınırken DESA sendikayı bir taraf olarak tanıyacağı sözünü vermişti.

Deri-İş Sendikası’nın yaptığı açıklamada şöyle denildi:

“Protokole karşın DESA’da işçilerin sendikal örgütlenme özgürlüklerine karşı baskıcı uygulamalar günümüze kadar devam etmiştir. Sendikamızın bu sorunları çözme doğrultusunda attığı adımlar ise cevapsız kalmıştır. DESA işvereni bununla da yetinmemiş, 18 Ocak 2010 tarihinde Sefaköy fabrikasında sendika üyesi olmak için sendikamıza başvuran 9 işçiyi ve bir üyenin 3 akrabasını işten çıkarmış, işçileri tazminatlarını alıp işten ayrılma yönünde baskı uygulamıştır. Buna karşın işten çıkışı imzalamayan 3 işçi fabrika önünde direnişe geçmiş ancak işverenin para teklifi ve baskılar sonucunda 2 işçi çıkış almayı kabullenmiş, 1 işçi ise tüm teklif ve baskıları reddederek meseleyi mahkemeye taşımıştır.

DESA işvereninin sendikanın Sefaköy’e yayılmasını engellemek için başvurduğu yolların yanı sıra 29 Ocak tarihinde bu kez Düzce fabrikasında 2 işçi arkadaşımız komplo sonucu işten çıkarılmıştır. Uzun süredir sendika üyelerine yönelik fabrika yönetimi ve patron yanlısı işçiler tarafından provokatif yaklaşımlar sergilenmekte, sendikamızın sorunu çözmek amaçlı uyarıları ise dikkate alınmamaktaydı. Bu taciz ve baskıların sonucunda 2 işçi arkadaşımız başka bir işçiyi darp ettikleri iddiasıyla işten çıkarılmıştır. Bu haksız uygulamayı protesto eden üyelerimiz ise fabrika önünde direnişe geçmiştir.

DESA, işçilerin örgütlenme özgürlüklerine saygı göstermemekte, imzaladığı protokole uymamaktadır. Prada, Mulberry, Marks and Spencer, Aerosoles, DKNY gibi uluslararası, tanınmış firmalarla iş yapmasına karşın bu üretimi gerçekleştirip muazzam zenginliği yaratan işçilerin insan haklarına saygı gösterilmemektedir. DESA’nın işçilerine ve işçilerin örgütlenmesi olan Deri-İş Sendikası’na karşı sergilediği bu tutum kabul edilemezdir.”

Deri-İş Sendikası, bu baskılara karşın sendikal örgütlenme haklarına sahip çıkan DESA işçileriyle dayanışmayı yükseltme çağrısında bulundu. Sendika 18 Şubat 2011 Cuma akşamı saat 18’de TMMOB Makine Mühendisliği Odası’nda konuyla ilgili gelişmeleri aktaracakları bir toplantı yapacak. Toplantı katılıma açık olacak.

Haber: Yazgülü Yeşil – Yeşil Gazete

Ortadoğu’da isyan dalgası büyüyor

Tunus ve Mısır’da diktatörleri alaşağı eden devrimlerin ardından Ortadoğu sokakları durulmuyor.

Yemen, Cezayir ve Ürdün’deki gösterilerin ardından İran ve Bahreyn’de de tansiyon giderek yükseliyor.

İran’da dün gösteriler Azadi meydanı çevresinde yoğunlaşmış, başlangıçta sakin seyreden gösterilere güvenlik güçleri gözyaşartıcı bombalarla müdahale etmişti. Görgü tanıkları, Azadi ve İnkilab caddelerinde toplanan binlerce göstericinin Azadi Meydanı’na doğru ilerlediğini, ancak polis ve güvenlik güçlerinin göstericilerin yollarını kestiğini bildirdi. Protestolarda iki göstericinin öldüğü doğrulandı.

İranlı muhalif lider Mir Hüseyin Musavi ve karısı Zehra’nın Tahran’daki yürüyüşe katılması ise güvenlik güçlerince engellendi. Olaylar üzerine İranlı bazı milletvekilleri, muhalif liderler Mir Hüseyin Musavi ile Mehdi Kerrubi’nin yargılanıp idam edilmesini istedi.

Bahreyn’de ise önceki gün çeşitli gösteriler düzenlenmiş, güvenlik güçleri ve bazı eylemciler arasında çatışmalar çıkmıştı. Gösterilerde iki kişinin ölmesi üzerine muhalefet parlamento faaliyetlerini askıya aldı.

Ülkede çoğunluğu oluşturan Şiilerin destek verdiği, Ulusal İslami Uzlaşma Birliği adlı grubun milletvekili Halil el Marzuk, AFP Haber Ajansına yaptığı açıklamada, parlamento üyeliklerini askıya aldıklarını söyledi.

Marzuk, kararı ‘güvenliğin kötüleşmesi, yetkililerin protestoculara olumsuz ve acımasız bir tavırla yaklaşarak iki eylemciyi öldürmesi’ nedeniyle aldıklarını belirtti.

Bahreyn’de ülke nüfusunun yüzde 70’ini oluşturan Şiiler de uzun süredir, Sünni lider kadrosunun kendilerine ayrımcılık yaptığından şikâyet ediyor.

Yemen’de ise gösteriler beşinci gününü doldurdu. Sana’da binlerce gösterici başkan Ali Abdullah Saleh’in görevi bırakması talebiyle gösterilerini sürdürüyor.

Yemen’de dün sivil polislerin de aralarında olduğu hükümet yanlısı göstericiler sopalarla demokrasi yanlısı protestoculara saldırmışlardı. (Yeşil Gazete)

*Al Jazeera, BBC ve HaberTürk’ten derlenmiştir.